Ballı yoğurt siparişinden vazgeçiyorum.
Çay söylüyorum.
Hafif demlice ve ince bellide.
Malum, sıcakta sıcak içmek serinletiyor.
Sonra birden Emirgan tarafından hızla Kanlıca'ya doğru kopup gelen tatlı bir esinti.
Bu iyi işte!
Deniz kıyısındaki bir masada iki kız çocuğu dondurmalarını öyle iştahla yiyorlar ki, içlerindeki neşe kahvede oturan herkese yayılıyor, havadaki nemin baskısı hafifliyor.
Yanımdaki sandalyeye koyduğum sırt çantamı açıp Kevin Barry'nin, adı pek güzel diye aldığım "Tanca'ya Gece Feribotu"nu çıkarıyorum.
Günlerdir sömürgecilik üzerine ve iklim mücadelesi denen heyulanın karanlık yönleri üzerine okuyorum.
Üzerimde yüzlerce sayfanın ağırlığı var.
Şimdi yeni kuşak İrlandalı yazarlardan birinin hafifçe dalgacı romanı bu ağırlığı atmama yardımcı olur mu?
Edebiyat öyledir...
İnsanı İskenderpaşa Camii önünden bir ikindi vakti İspanya'nın güney ucunda Algeciras Limanı'nda bir geceye ışınlayıverir.
Böyle hem içlerinden, hem de birbirleriyle konuşan emekli(!) iki gangster romanın kahramanları...
Feribotu beklerken dilleri çözülüyor.
Onların ifadesiyle artık "saatler ağır ve hantal, yaşlı atlar gibi gelip geçiyor."
Bir ara şöyle bir konuşma geçiyor aralarında.
"- Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. Ölüm yani.
- Nihai son mu sence?
- Öyle olduğunu söylemiyorum. Yalnızca çocuk oyuncağı değil diyorum (...) Çiçekli bir çayır görüyorum diyemem. Bir an için bile öyle olduğunu söylemedim. Benim hayalimdeki ölüm, bir tür sükûnet.
- Ne güzel diyor, Maurice, dinlendirici."
Zaten Algeciras Limanı'na bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Oysa Kanlıca'da nem havada görünmeyen bir bulut gibi asılı duruyor.
Yoğurt mu, kahve mi?
Sade kahvemi söylüyorum.
Biraz da Oruç Aruoba karıştırayım...
Özlem üzerine yazdıkları hep canımı yakıyor.
Defterime not almışım mesela...
"Özlem geçmişin geçmemiş -ve geçmeyecek- olmasını ister."
"Özlem geçmişi gelecek ister."
İyi ama böyle bir özlemim yok benim!
Kahvemden bir yudum alıp etrafıma bakıyorum...
Dünyaya geldim geleli hep burada oturuyormuşum, hep tam şu "an"daymışım gibi hissediyorum.
Çay söylüyorum.
Hafif demlice ve ince bellide.
Malum, sıcakta sıcak içmek serinletiyor.
Sonra birden Emirgan tarafından hızla Kanlıca'ya doğru kopup gelen tatlı bir esinti.
Bu iyi işte!
Deniz kıyısındaki bir masada iki kız çocuğu dondurmalarını öyle iştahla yiyorlar ki, içlerindeki neşe kahvede oturan herkese yayılıyor, havadaki nemin baskısı hafifliyor.
Yanımdaki sandalyeye koyduğum sırt çantamı açıp Kevin Barry'nin, adı pek güzel diye aldığım "Tanca'ya Gece Feribotu"nu çıkarıyorum.
Günlerdir sömürgecilik üzerine ve iklim mücadelesi denen heyulanın karanlık yönleri üzerine okuyorum.
Üzerimde yüzlerce sayfanın ağırlığı var.
Şimdi yeni kuşak İrlandalı yazarlardan birinin hafifçe dalgacı romanı bu ağırlığı atmama yardımcı olur mu?
Edebiyat öyledir...
İnsanı İskenderpaşa Camii önünden bir ikindi vakti İspanya'nın güney ucunda Algeciras Limanı'nda bir geceye ışınlayıverir.
***
"Melankoli saatleri başlamakta. Geçmişi renkli bir beyefendinin dertleri bunlar. Başka hiçbir şeyi yoksa bile pişmanlıkları var."Böyle hem içlerinden, hem de birbirleriyle konuşan emekli(!) iki gangster romanın kahramanları...
Feribotu beklerken dilleri çözülüyor.
Onların ifadesiyle artık "saatler ağır ve hantal, yaşlı atlar gibi gelip geçiyor."
Bir ara şöyle bir konuşma geçiyor aralarında.
"- Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. Ölüm yani.
- Nihai son mu sence?
- Öyle olduğunu söylemiyorum. Yalnızca çocuk oyuncağı değil diyorum (...) Çiçekli bir çayır görüyorum diyemem. Bir an için bile öyle olduğunu söylemedim. Benim hayalimdeki ölüm, bir tür sükûnet.
- Ne güzel diyor, Maurice, dinlendirici."
***
Bu kadar yeter...Zaten Algeciras Limanı'na bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Oysa Kanlıca'da nem havada görünmeyen bir bulut gibi asılı duruyor.
Yoğurt mu, kahve mi?
Sade kahvemi söylüyorum.
Biraz da Oruç Aruoba karıştırayım...
Özlem üzerine yazdıkları hep canımı yakıyor.
Defterime not almışım mesela...
"Özlem geçmişin geçmemiş -ve geçmeyecek- olmasını ister."
"Özlem geçmişi gelecek ister."
İyi ama böyle bir özlemim yok benim!
Kahvemden bir yudum alıp etrafıma bakıyorum...
Dünyaya geldim geleli hep burada oturuyormuşum, hep tam şu "an"daymışım gibi hissediyorum.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Sonraki Haber
Daha Fazla Gör
- Son dakika video izle
- Son dakika haberleri
- A Haber analiz
- Gündem haberleri
- Ekonomi haberleri
- Otomobil haberleri
- Namaz vakitleri
- Hava durumu
- İstanbul Yol durumu
- Atv canlı yayın izle
- Spor haberleri
- Foto galeri
- Son dakika emekli haberleri
- Teknoloji haberleri
- A Haber programlar
- Sabah – Takvim yazarları oku
- Kuruluş Osman izle
- Gazete manşetleri
- Instagram dondurma
- Metabolizmayı canlandıran kış diyeti: Soğuk havalarda fit kalmanın sırları
- Yapılan bu hata çayın lezzetini kaçırıyor: Tavşan kanı çay demlemenin altın sırları
- 2024 Efsane Cuma indirimleri başladı! Kampanyalar kaç gün sürecek: Şahane Cuma ne zaman bitiyor?
- 2025 Hac ek kayıt süreci sona eriyor! Başvuru nasıl yapılır, ücretler ne kadar?
- Hangi burçlar doğuştan lider? Bu 3 burçta liderlik ve zeka adeta genetik
- Beşiktaş - Maccabi Tel Aviv maçı nerede izlenir? TRT Spor frekans uydu ayarı nasıl yapılır?
- 29 Kasım 2024 Cuma Hutbesi | Maddi ve Manevi Tüketiş: Kumar
- O illere gidecek vatandaşlara acil kodlu uyarı
- MSB 1000 personel alımı KONTENJAN DAĞILIMI | Milli Savunma Bakanlığı memur alımı yapılacak branşlar ve kontenjanlar neler?
- AZ Alkmaar-GS maçı ne zaman, saat kaçta? Galatasaray UEFA Avrupa Ligi maçı hangi kanalda?
- MSB DUYURDU! 1000 sözleşmeli personel alımı yapılacak: Başvuru koşulları ve detaylar açıklandı
- KTM, Husqvarna ve GasGas iflas mı etti? Türkiye'de çok satılıyordu