Kılıçdaroğlu’na değil sahne arkasına bak!
Dünya ölüm kalım çemberinden geçerken...
Türkiye kuşatılmışlığını kırmaya çalışırken...
Biz dünya saçması bir öneriyi; muhtarlara birer sekreter (özel kalem) alınırsa, istihdam sorunu çözülür mü, çözülmez mi konusunu konuşup durduk...
Şaşıranlar oldu yine...
İlkokul öğrencisi bunları söylemez diyenler...
Gülenler...
"Allah'ım sen bu muhalefete akıl fikir ver" diyenler...
***
Kılıçdaroğlu on yıldır aynı filmi oynatıyor.Biz de hep aynı tepkiyi gösteriyoruz.
Şimdilik takılmış plağın iğnesini yerinden kaldıran yok!
Uyuşturucu satışından vergi alınmasından, kahvelerde kâğıt oyunu için sürekli yeni deste açılmasına kadar ne öneriler gördük geçen yıl.
Ne zaman temel meselelerin konuşulmasına sıra gelse Kılıçdaroğlu çıkıp garip bir şeyler söylüyor.
Kitlesi üzerindeki hipnozu bir yana, itiraf edelim ki, bizleri de sersemletmeye başladı.
***
"Bir lider nasıl pervasız böyle şeyler söyler yahu?" diye dövünüp duracağımıza...Ülkedeki seçmen kitlesinin yüzde 25'inin yıllardır çıtını çıkarmadan bu abuk ekonomi reçetelerine kafa sallamasını konuşmalıyız...
Daha önemlisi...
Seçmen kitlesinin yüzde 15'ini (ki aralarında "muhafazakârlar" da var) yeni kâğıt destesi, uyuşturucu vergisi, muhtarlara özel kalem gibi tuhaflıklara zerre aldırmadan Kılıçdaroğlu'na eklemleyen dinamiklerdir.
***
Farklı siyasi görüşler başka şey...
Abuklaşan (!) siyaset başka şey...
Böyle bir çizgi neden ve nasıl oluşturuldu demeden şaşırarak veya eğlenerek devam edecek miyiz?
Hatta şunu da söyleyin bana...
Seçimde ilk kez oy verecek 7 milyondan fazla genç içinde şimdiden muhalefete oy vermeye kararlı olanlar Kılıçdaroğlu'nun bu söylemleriyle ilgileniyor mu?
Cevap, "Hayır!" mı?
O halde biz niye bu kadar ilgileniyoruz?
İlgileneceğimiz şey...
Kılıçdaroğlu'nun kurduğu sahnenin arkasında olup bitenler olmalı...
Farkında mıyız?
Anamuhalefetin "eğlencelik" politika çizgisi hiç eğlenceli olmayan (ve mutlak biçimde Türkiye'nin bağımsızlığını tehlikeye sokan) noktalara doğru hızla gidiyor.
***
NOT DEFTERİ
Bugün dijital psikopolitika çağına doğru gidiyoruz. Bu siyaset, pasif gözetlemeden aktif yönlendirmeye doğru ilerliyor. Bu da bizi özgürlüğün yeni bir krizine itiyor. (BYUNGCHUL HAN / Psikopolitika)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)
- Haftanın notları: Yeni pandemi gelir mi? (09.11.2024)
- Gündem değil, temel mesele! (08.11.2024)
- Fark eder mi, etmez mi? (07.11.2024)