Zihinlerimizi ‘iklim’le yıkayacaklar
Geçen martta pandeminin ilk sert dalgasıyla birlikte normal hayat altüst oldu.
Korku hepimizi teslim aldı.
Kronik solunum rahatsızlığı olan annem için ve hemşire olan kuzenim için çok endişelendim.
Ülkem için endişelendim.
Irak'taki askerliğim sırasında yaşadıklarım zihnimde yeniden canlandılar. 2003- 4 yıllarında Bağdat'taydım. Hayatın normal dokusu paramparça olduğunda neler olduğunu orada görüp yaşamıştım."
***
Yukarıdaki sözler dünkü yazımda bahsettiğim "En iyi bilim yazarı" ödüllü ve "Ölmeyi Öğrenmek" adlı kitabı bizde de yayımlanan Roy Scranton'la geçen ay yapılmış bir söyleşiden...Devamında şöyle diyor Scranton: "Irak'ta gördüm ki, sisteme darbe vurduğunuzda hasar gören şeyler bir daha asla tamir edilemezler. Ancak bu kırılmalar dünyaya farklı bakmamız için aynı zamanda bir fırsattır."
Demek istediği şu...
Pandemi "normal"i yıktı.
"Böylece uygarlığımızın ne kadar sağlıksız, kırılgan ve sürdürülemez olduğunu fark ettik. Geriye dönmeyi değil, yenisini düşünmeliyiz."
***
Anlamışsınızdır...Başımıza gelenin arkasındaki "zihinsel yapı"yı göstermek için bu uzun alıntıya yer verdim.
Peki "yeni"ye nasıl geçilecek?
Pandemi sadece buldozer...
İnşa "iklim için mücadele"den geçiyor.
Önümüzdeki bahardan başlayarak "zihin yıkama" operasyonlarına hız verecekler.
Zaten virüsün ortaya çıkışını da iklime bağladılar. Ardından gelecek yeni virüsler ve salgınlar için de atmosferin ısınmasını gösteriyorlar.
Pandemi gıda tedarik zincirini bozdu; bu yılın sonbaharında dünyayı ciddi sıkıntılar bekliyor.
Fakat bilmem, farkında mısınız, global elitler gıda krizini de şimdiden "iklim değişikliği"yle açıklıyorlar.
Global medya onların ellerinde, dolayısıyla itiraz edecek halimiz kalacak mı, emin değilim.
***
İki gündür çok ama çok kritik bir meseleye giriş yapmaya çalışıyorum...Henüz "İklim değişikliği var ama acaba insan eliyle mi?" sorusuna gelemedim.
Hem şunu da unutmamalı...
Bütün bilim insanları iklim değişikliğine şeksiz şüphesiz iman etmiyor ama onları ana akım medyada görmek neredeyse imkânsız.
Bütün bunları genel ve yuvarlak konular sanan şapşallara diyecek lafım yok.
Oysa tek tek hayat tarzlarımızı değil, ulus devletlerin bekasını da yakından ilgilendiren meseleler bunlar.
İleride hepsini konuşacağız...
Konuşmak ne kelime!
Yaşayacağız...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)
- Haftanın notları: Yeni pandemi gelir mi? (09.11.2024)
- Gündem değil, temel mesele! (08.11.2024)
- Fark eder mi, etmez mi? (07.11.2024)