Kendi içinde dönüm noktaları olan, ilginç bir maç izledik. Gönlümüz millilerimizden yanaydı ama Ruslar bize öyle bir baskı yaptı ki, golü buldukları ana kadar kendimizde değildik.
Hataların en büyüğünü yaptık. En güvendiğimiz ikiliden (Mert-Merih) geldi. Müthiş bir ikramdı ve gereğigörüldü.
Sonrasında yeniden başladı maç. Ortalarıyla eleştirilen Caner'in ortasında beraberlik geldi, sonrasında da Ruslar'ın kırmızısı. 1992'den bu yana galip gelemediğimiz rakibimiz karşısında, kozları da elimize aldık, oyun üstünlüğünü de. Cengiz Ünder'in sihirliayaklarından geldi galibiyetsayımız, sonrasındada penaltıdan üçüncü gol. Hırvatistan'ın golü için hakemi şikâyet eden Şenol Hoca'nın, bu penaltı ile ilgili yorumu olmaz muhtemelen. Çünkü değildi. Defans topa müdahale etti, Ozan darbeyi gösterdi hakeme. O da yanıldı.
İki fark maçı bitirmeye yine yetmedi. Farkı bire indirdiler, biz fazla olmanın avantajını cebimize koyup riski en aza indirmeyi tercih ettik. Onlar bir kişi eksik, her şeyi denediler. Cengiz Ünder için kalkan tabela, zaten takıma verilen "skoru tutun" mesajıydı. Kenar yönetimin ruhunda "Kazanalım, daha iyi kazanalım" yoksa, bunları çok görürsünüz. Ne önde top tuttuk ne de baskıyı artırıp, "rahatlayalım" dedik. Bıçak sırtında, oyunu kilitlemek en kolayı idi; yaptık. Bu sene hiç gal-i biyet alamamanın verdiği baskı da vardı "bizim çocuklar"ın üzerinde. Bunu bitirdik, grup liderini yendik, Macaristan maçı öncesinde de keyfimizi yerine getirdik.
Kazanınca her şey güzel. Ancak daha iyi, kontrollü, hükmeden olma adına, "korkular"dan arınmamız gerekiyor. Bu kadro bunu hak ediyor. Daha fazla istemek, daha "akılsız" olmak anlamına gelmemeli. Gelirse, gelişme olmaz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.