TABİİ ki ilk taşı Devlet Bey çekti. Kimsenin beklemediği bir anda, kimsenin ummadığı bir çıkışa imza atarak herkesi şaşkına çevirdi. Devlet Bey "Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın..." dedi.
Siyasetin ritmi, nabzı tamamen değişti.
Kürt kartı ne yazık ki bizim sınırlarımızın dışında kaşınan bir unsurdu! Amerika da İngiltere de Fransa da Almanya da İran da Rusya da işin içindeydi. İran vekaleten birkaç görevi birden üsleniyordu! Bahçeli'nin çıkışı haliyle büyük sarsıntı meydana getiriyordu. Konu derin, yakıcı ve çok kolluydu! Devlet Bey tarihi çıkışını yapıyor ertesi gün TUSAŞ'a "SORUNUN DEVAMINDAN" yana olanlar saldırıyordu.
Peki DEVLET BEY neden böyle bir çağrı yapıyordu? Arka planda bilmediğimiz ne vardı?
Sanırım üzerinde düşünülmesi gereken buydu.
Londra'da yaşayan bir DOSTUM konuyla ilgili mesaj iletti. "Bahçeli, TÜRKİYE'de yaşayan KÜRTLER'i korumak, bir arada tutmak istiyor. Bu çok önemli. Dışarıdaki tehlikeyi gördüğü için ön alıyor. Olası fırtınanın içeriye girmesini engellemeye çabalıyor. Sonuna kadar desteklenmeli..." dedi.
Binlerce kez yazdığım gibi HAMAS'ın 7 EKİM saldırısı bölgeyi değiştirmek, eskiden yazılan KOD'ları çöpe atmak için kurgulanıyordu.
Bölgenin DEĞİŞMESİ demek AVRUPA'nın İNGİLTERE ile birlikte kurulu sistemin dışına itilmesi, Çin'in de bölgeden uzaklaştırılması anlamına gelmekteydi. Amerika, İsrail üzerinden başlattığı fırtınayla bunu amaçlıyordu. Haritayı önünüze alıp baktığınızda DALGALANMAYA müsait bir kartın ortada durduğunu görüyordunuz. Ve bunun kimi içine çekeceği belli değildi.
KÜRT'lerden, SDG/YPG'den, Barzani Ailesi'nden, Talabani Ailesi'nden, Kandil'den İran'daki Kürt kitlesinden söz ediyorum.
Bölgedeki her ülkede KÜRT NÜFUSU vardı. Devlet Bey de olası sarsıntıda ANADOLU sınırları içindeki KÜRTLER'i bundan korumak istiyordu.
Dışarıya KAPALI hale getirmek istiyordu.
Başkan Erdoğan da konuya giriyor şunları söylüyordu: Bizim Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, kandan beslenen Kandil'deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da... Bölgemizde sınırlar yeniden çizilmek istenirken ezeli kardeşliğimizi ebedi olarak muhafaza yolunda asli muhatabımız bizzat Kürt kardeşlerimizin kendisidir.
Sevgili Kürt kardeşim, imanına, İslam'ına, ezanına, vatanına, kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz. Gel, Türkiye Yüzyılı'nı birlikte inşa edelim...
Başkan Erdoğan, Devlet Bey'in çıkışına da değinerek "Ülke ve millet olarak Sayın Bahçeli'nin, ittifak ortağımız MHP'nin, elini değil tüm vücudunu taşın altına koymasıyla çok daha büyük bir imkan ele geçirildi" dedi.
Satır araları okunduğunda TÜRK DEVLETİ'nin sınırları içinde yaşayan KÜRTLER'le ilgilendiği dışarıya pek bakmadığı görülüyordu.
Bahçeli konuşuyor TUSAŞ'a kanlı saldırı gerçekleşiyor, Erdoğan konuşuyor Esenyurt Belediye Başkanı tutuklanıyordu. ANKARA'da sözü geçen bir GÜÇ her ne olursa olsun AÇILIMIN HER TONUNA karşıydı. Buna izin vermeyeceklerini icraatlarıyla gösteriyordu.
Takip edenler bilir!
Türkiye'nin PKK'dan ve KÜRT KARTINI kullananlardan kurtulması gerektiğini sık sık yazıyorum.
Bunun ülkeyi büyüteceği de kesin. Ancak Devlet Bey ilk düğme olarak "ÖCALAN GELSİN MECLİS'TE KONUŞSUN" dedi. Bu hiç beklenmedik çok ileri bir vitesti.
Anlaşılması da anlatılması da hiç kolay değildi. Duygusal tahribatı çok büyük olur. Bu nedenle "KENDİ ALGORİTMAMIZ OLMALI" diye not düşüyordum...
Öcalan'la ilk düğme yanlış olursa diğerlerinin bir önemi kalmayacaktı. Öcalan'ı bu kadar öne çıkaran bir YOL'un sonunda AK PARTİ'nin yaşayacağı erozyondan kaçması, kurtulması mümkün değildi. Ayrıca KÜRT KARTI ORTADOĞU'yu değiştirmek için masadaydı.
Sadece sınırlarımızın içine bakarak sorunu hafifletmek pek olası görünmüyordu. Dışarıda adamlar ordu kurdular. Suriye'nin kuzeyine silah yağıyor. YPG büyüdükçe büyüyor. Irak'ın kuzeyi zaten KÜRT OLUŞUMUNA ev sahipliği yapıyor. Amerika'nın IRAK'a yaptığı harekatların en önemli sonucu bu oldu. Suriye de yakında parça parça olacak.
Bu belli. Esad'ın yönetmesi hükmetmesi şıklar dışında. Yani Kuzey Irak'tan sonra ikinci ODAK da yolda. Eski Başkan Trump'ın mektubunda belirttiği gibi... General dediği MAZLUM KOBANİ'ye bunu yaptıracaklar...
YPG/SDG işin bir tarafıydı.
Öcalan diğer tarafı. Kandil vardı, oradaki İSTİHBARAT SERVİSLERİNE çalışanlar vardı. İngiltere-Fransa-Almanya- Rusya ve İran vardı. Koca bir BİLEŞKE söz konusuydu.
Hepsi birden terörle, KÜRT KARTIYLA Türkiye'nin önünü kesmek istiyordu. Devlet Bey "ÖCALAN" diyor CHP lideri Özel ise Edirne'ye Demirtaş'a ziyarete gidiyordu. Çıkışta "Türkiye bir sorunu çözecekse, tüm aktörler kıymetlidir. Ancak Selahattin Demirtaş gibi bir aktörün öneminin altı kalın kalın çizilmeli. Gelecekte iyi şeyler olacaksa Türkiye için hepimiz için kimse kimseyi engellememeli, kişisel çıkarlar üzerinden ya da siyasi çıkarlar üzerinden hesap yapılmamalı" dedi. Demirtaş YPG/SDG'ye uzak KANDİL'e yakındı. Yani AVRUPA'nın değerlerine inanan bir Kürt siyasetçiydi.
Bir de DEM vardı tabii... İçinde koalisyonu barındırıyordu. Yani DIŞARISI sorunu kaşıyor içeride de bunlarla aynı frekansta olanlar bildiği TUŞLARA basıyordu.
Bu kadar önemli sayıda güç, etrafımızda KÜRTLER'in elini tutuyorsa, sorunu sadece içeride çözmek hiç kolay değildi. İran- Irak-Suriye'de olacaklardan içerisinin etkilenmemesi mümkün değildi. Amerika desteğiyle İsrail'in KÜRTLER'in petrolünü AKDENİZ'e taşıma şıkkını da düşünecek olursak DAHA GENEL DAHA DERİNLİKLİ bir plana ihtiyaç var gibi durmakta.
Değişimi anlamak ve yönetmek durumundayız...
Sadece ÖCALAN terörü bitiremez. Dinlemezler. PKK denilen konsorsiyuma tesiri sınırlı olur.
İMRALI üzerinden risk almak sorunu çözmeye yetmeyeceği gibi alınan siyasi riski de büyütür.
İçerideki ve dışarıdaki oyuncuları bir PAYDADA toplamadan adım atmak, sorunu çözmek kolay değildi...
NOT: Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanması, CHP'yi çözümün dışında tutmak, AK PARTİ-MHP ittifakından uzağa götürmek için yapıldı. ÇÖZÜMSÜZLÜK için yani...