MHP lideri Bahçeli herkesi şaşırtan bir açıklama ile gündemi sallıyor, "Gelsin Öcalan Meclis'te konuşsun" diyordu. Bu siyaseten kolay taşınacak bir yük değildi.
Hamlenin BAHÇELİ'den geliyor olması büyük bir rüzgarın başlamasına yol açıyordu. "Taşın altına elimizi sokarız" diyenler öne çıkıyor, daha da görülür hale geliyordu.
Tam bunlar tartışılırken PKK adına harekete geçirilenler TUSAŞ'ı basıyor, masum çalışanları hedef alıyor, 5 şehit veriyorduk.
Bahçeli'nin açıklamalarından bir gün sonra Ankara'nın göbeğinde Ankara'ya "Ne açılımı ne barışı yok öyle bir şey..." diyorlardı.
Kürt kartı ULUSLARARASI bir KREDİ KARTINA dönüşmüştü. Her ihtiyacı karşılar durumdaydı.
Türkiye'nin bölge ile Afrika ile Asya ile Avrupa ile Amerika ile atacağı adımlara karşı anında sahneye itiliyor ve hesap kesiliyordu!
Başkan Erdoğan, daha önce de risk alarak BARIŞ SÜRECİ'ni başlattı. Şartlar o güne göre farklı olsa da OSLO'da görüşmeler sızdı.
MİT krizi yaşandı. MİT'çiler yani Emre Taner, Afet Güneş ve Hakan Fidan alınmak istendi. O operasyon başarılı olsa sıra BAŞBAKAN ERDOĞAN'a gelecekti.
BARIŞ SÜRECİ hem içeride hem bölgede tüm kurumları temelinden sarsıyor, harekete geçiriyordu. Çok konuşulmasa da YAHUDİ- RUM-ERMENİ lobileri de mesele ANADOLU olunca topa giriyorlar, herkes elinin altındaki mekanizmaları harekete geçiriyordu. KÜRT KARTI'nın ANKARA'nın eline geçmesi demek en hafif tabirle AVRUPA'nın nefessiz kalması demekti...
Kürt meselesi hem Avrupa ülkelerinin hem de Amerika'nın yakından ilgilendiği bir alandı. Asla ve kat'a arkalarını dönemezlerdi.
Ve bunların ayrı ayrı SİYASİ hedefleri vardı. Bunların ne olduğunu SAPTAMAK en az zararla kendi algoritmamızı uygulayıp sorunu bitirmenin yolunu açardı. Ancak kolay değildi...
AVRUPA'da her şehirde PKK ofisi vardı. Doğru mu?
NET...
Fransa-Almanya-İngiltere işin merkezindeydi. Rusya da Amerika da... Bilinmeyen bir durum yok yani. İsrail'in HAMAS daha sonra da HİZBULLAH üzerine çullanmasının KÜRESEL bir projenin ilk adımları olduğunu 7 EKİM'den bu yana yazıyorum. Amerika, AVRUPA'ya korku salan RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI'ndan sonra HİNT KORİDORU'na hayat vererek Paris-Berlin eksenini kollarının altına aldı. Savaş korkusu burada önemli yer tutuyordu!
AVRUPA, ÇİN'den kendi isteğiyle uzaklaşıyor değildi.
HİNDİSTAN 1.4 milyar nüfusuyla Washington'un öngördüğü yeni oyunun yeni oyuncusuydu. Hindistan'dan startı verilen koridor Birleşik Arap Emirlikleri-Suudi Arabistan-Ürdün-İsrail üzerinden AKDENİZ'e oradan da AVRUPA'ya bağlanacaktı.
Bu enerji yollarının, tedarik zincirlerinin, teknoloji rotalarının, ittifakların, paranın yönünün değişmesi anlamına geliyordu.
Çin'in İMPARATORLUK HAYALLERİNİ BİÇMEK, TEMEL MOTİVASYONDU.
Şu an için bir sorun var mı?
Yok... Proje hayatta. Ancak RUS korkusuyla Washington'a sığınan AVRUPA hemen PES etmeyecekti. Ben de olsam siz de olsanız aynısını yapardınız.
Amerika'nın hamlesine burada cevap vermek isteyeceklerdi.
En doğru adres, en yakıcı sonuç burada alınırdı çünkü!
İsrail, AMERİKA'nın emriyle HAMAS'ı- HİZBULLAH'ı ve İran'ı saf dışı bırakacaktı.
PKK-KÜRT KARTI ise ortak mücadele alanı olarak duruyordu.
CANLIYDI.
DENGELER FARKLIYDI.
Avrupa KÜRTLER'in kontrol ettiği bölgeyi KONTROL ederek, feda etmeyerek kendi GARANTİLERİNİ oluşturmak isteyecekti. Irak dediğimiz KARA PARÇASI ALMANYA-FRANSA ve İNGİLTERE'yi göreceğimiz yerdi. Suriye de Lübnan da öyle...
MHP lideri Bahçeli'nin "Gelsin Meclis'te konuşsun" dediği ÖCALAN, Avrupa'nın hakim olduğu KANDİL'e uzaktı. Dün de yazdığım gibi ağırlıkla MAZLUM KOBANİ ve onun yönettiği YPG/SDG üzerinde ağırlığı vardı. Ancak mesele IRAK'taki petrol-gaz ve su'ydu! AVRUPA'nın bundan vazgeçmesi düşünülemezdi.
Çünkü bu ÜÇÜ onlarda yoktu.
Bu da onları KÜRESEL İDDİADAN kopartıyor ikinci lig'e düşürüyordu. HİNT KORİDORU DELHİ'yi, Paris-Berlin hattına bağlarken günün birinde kullanacakları, oyunu bozacakları bir enstrümanı ellerinin altında tutmak isterlerdi. Aynısını Amerika da yapardı. Avrupalı başkentler bölgeyi "LİBERO" gibi görüyorlar, burada Ankara'nın kendi inisiyatifiyle mesafe almasını istemiyorlardı.
Ve bu onlar için hayati önemdeydi.
BARIŞ SÜRECİ ya da başka bir isim... Bu KÜRESEL MÜCADELENİN ADRESİNİ tarif eden en doğru şık'tı! Ve işin garibi Amerika ısrarla, yatırım yaptığı, para harcadığı, askerini yolladığı bölgenin istediği şekli almasını istiyordu.
GİZLİ RAKİBİ AVRUPA da "Kimseye bunu yaptırmayız. Kimse bunu başaramaz" mottosuyla geliyordu. Bahçeli'nin açıklamalarından sonra başkentteki TUSAŞ'ın hedef alınması TÜRKİYE'nin geleceğine ilişkin mesajdı!
PKK üzerinden en üst düzeyden tehdit ediyorlardı.
AVRUPA sorunun TÜRKİYE LEHİNE çözülmesini aklına bile getirmezken Amerika ise daima onların kulvarında kalalım diye "ZAYIF KASLARIMIZIN
GÜÇLENDİRİLMESİNE" İZİN VERMİYORDU. CARİ AÇIK-FİNANSAL OPERASYONLAR ENERJİDE BAĞIMLILIK GİBİ...
Bu nedenle Türkiye tüm birikimiyle bu konuyu tartışmalı, kendi YOLUNU ÇİZMELİYDİ. BATI'ya hizmet edenler kullanılır kenara atılırdı. Bunun bilinmesinde fayda vardı.
Türkiye HAN'cı diğerleri yolcuydu...
Bir de ne olursa olsun konudan kaçamayacağımız da ortadaydı. Bugün olmazsa yarın yine bunlar masaya gelecekti... Amerika ve AVRUPA arasındaki rekabet sürdüğü sürece bu denklem karşımızda olacaktı... Kendi savaşlarını içimize kadar taşıyorlardı. MESELE BUYDU...