YILLARCA yazdıklarımız yeni yeni doğrulanıyor.
ANA AKIM MEDYANIN görevi perde arkasını gizlemektir. İnsanları oyalamaktır. Gerçeklerle buluşmasını engellemektir.
Sonuçlar üzerinde debelenip NEDENLER hakkında tek bir yorum yapmamasıdır. Böyle konu çok. Örnek çok. En son olan da en tepede yer almasına rağmen BİRLEŞİK KRALLIK ESKİ BAŞBAKANI Liz Truss'ın açıklamalarının medyada yeterince yer bulamamasıydı. Şaşırdık mı?
Elbette hayır... Olması gereken oluyordu...
Açalım... Çünkü dünyanın nasıl yönetildiğini kime nasıl ve neden rol verildiğinin anlaşılması açısından kritik öneme sahip!
Eski İngiliz Başbakan Truss, ABD'nin Maryland eyaletinde düzenlenen, ülkenin en önemli muhafazakar siyasal etkinliklerinden Muhafazakar Politik Eylem Konferansı'nda konuştu.
Göreve geldikten 49 gün sonra istifa ederek İngiltere'nin en kısa başbakanlık yapan siyasetçisi unvanını alan Truss, "bürokratik güçlerin" kurbanı olduğunu ileri sürerek, şunları kaydetti: "İngiltere büyümüyordu, devlet hizmet veremiyordu. Bu yüzden daha fazlasını yapmak gerekiyordu.
Vergileri düşürmeye, insanların Brexit döneminde söylediği gibi 'kontrolü ele almaya' çalıştım.
Karşılaştığım şey büyük bir kurumsal tepkiydi ve büyük çoğunluğu devletin kendisinden geldi..." Truss, son 30 yılda İngiltere yönetiminin seçilmiş siyasetçilerden "quango", bürokrat ve avukatlara geçtiğini savunarak, "Demokratik olarak seçilmiş hükümetin siyaset yapamadığını görüyoruz" şeklinde değerlendirme yaptı. Sonra asıl merkeze geldi... ÇEVRE ya da BÜTÇE ofislerinin çok güçlü olduğunu vurgulayan İNGİLİZ BAŞBAKAN gücün PARANIN merkezinde olduğunu vurguluyordu. DERİN DEVLETE SAVAŞ AÇARAK noktayı şöyle koyuyordu:
Maalesef İngiltere'yi onlar yönetiyor. Göreve geldiğim hafta İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey'nin görevden alınma ihtimalinin olmadığını gördüm. Ancak İngiltere Başbakanı'nın görevden alınabileceğini söylediler. Öyle de oldu. Başbakanlığım 49 gün sürdü. Merkez bankalarını yönetenler dünyayı yönetiyordu.
Maalesef bunlar gerçek...
Yani PARANIN sahipleri MERKEZ BANKALARINI, bankaları ve doğal olarak DEVLETLERİ yönetiyordu...
Siyasetin rengi ve ritmi, bunun doğal ve küçük sonucuydu.
Bir avuç seçkin büyük kararları veriyordu yani...
İşte MEDYA bu alana hiç girmezdi. Sınırı aştığınız an açıklamalarınızın önlenmesi için, TARTIŞMANIN kesilip atılması için GİZLİ EL DEVREYE girerdi. Bu aşamada sihirli sözcükle gelirler ve yaklaşıma "KOMPLO" etiketini vururlardı.
Görünürdeki hedef konuşanı, yazanı itibarsızlaştırmak gibi görünse de mesele başkaydı!
KONUNUN TARTIŞILMASI İSTENMEZDİ. ASIL PATRONUN kim olduğu bilinsin istenmezdi.
ÖRTÜLÜRDÜ! ANA ÇARK buydu. Gerisi masaldı...
Savaşlar da komplolar da suikastlar de darbeler de operasyonlar da PARANIN EFENDİLERİNİN isteği doğrultusunda gerçekleşirdi.
KÜRESEL ÇAPTA olanı da YEREL olanı da vardı.
Bu AKIL eğer hedefini TÜRKİYE olarak seçiyorsa PARA üzerinden gelerek sarsıntı meydana getiriyor ve ÜLKENİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ KONUMUNU belirliyordu. Bu da yürüyeceği, yürümek zorunda olduğu YOL'du. Siz Birleşik Krallık Başbakanı Liz Truss gibi düşünenleri yok sayabilirsiniz.
Bu insanların tecrübelerini, yaşadıklarını ciddiye almayabilirsiniz!
Bu da alınan her kararın size danışılarak verildiği sonucunu doğurur. Eğer öyleyse devam edin. Sorun yok! Ancak böyle değilse düşünün. Bir şey kaybetmezsiniz. ÖZNE olmaya başlarsınız...
Devam...
Truss bu çıkışı yaptıktan birkaç gün sonra dünya üzerinde yaşayan en etkili isimlerden kabul edilen Jacop Rothschild 87 yaşında hayatını kaybetti. Yabancı medyada kendini anlatan önemi küçük ancak çarpıcı detaylar vardı.
Özellikle İngiliz medyası değişik noktalara basınç uyguluyordu!
-Bir prensin çekiciliğine, bir Bizans bankacısının mali zekasına ve disiplinine, bir kralın da hırsına sahipti. Bu sadece kendi kişisel çıkarı için değil, aynı zamanda ülkenin çıkarları için de kullandığı çok güçlü bir karışımdı. O Jacop Rothschild'in kendisiydi...
-Lord Rothschild , gençken Eton Koleji'nde eğitim gördü ve Oxford'daki Christ Church Koleji'nde tarih okudu. Ancak ünlü Rothschild hanedanının bir parçası olmasına rağmen hayatta kendi yolunu çizmeye kararlıydı. Okulda tarih kitaplarının hatalı olduğuna ilk itiraz eden kişi oldu.
- İş hayatında hırslı ve acımasızdı. Kuzeni Sir Evelyn de Rothschild ile arası bozulduktan sonra ailenin en büyüğü olduğunu kanıtladı. Sir Evelyn de Rothschild, Londra'da yaşamak için özür dilese de o buna asla inanmadı. Evelyn, ölümüne kadar Londra'ya birkaç günlük ziyaretler yapabildi.
Bence en önemli ve kritik olanı şuydu: Dünya üzerinde kim önemli bir işe kalkışsa, akıl almak için kesinlikle MALİKANESİNE GELİR VE KENDİSİYLE GÖRÜŞÜRDÜ... "Neden size ya da bana değil de onlara gidiliyordu?" sorusu yerinde ve mantılı değil miydi!
Jacob Rothschild, 1959'da New Court'ta NM Rothschild'in aile bankasına katıldı. Orada, geldiği ünlü bankacılık hanedanının standartlarına göre bile etkileyici ve yenilikçi bir yatırım bankacısı olarak erken bir kariyere sahip oldu.
New Court, Londra'daki AİLENİN 1809'dan beri merkeziydi. Mesela KÜRESEL ALTIN PİYASASI'NIN KALBİ burasıydı. Fiyat burada belirleniyordu.
Aile en az WADDESDON MANOR kadar görkemli 40 kadar malikanenin daha sahibiydi. Jacob Rothschild, kuzeni Evelyn de Rothschild'le bankanın geleceği konusunda ayrı düştü. NM Rothschild'le yollarını ayırdı... Jacob Rothschild, Rothschild Yatırım Vakfı'nı (RIT) yönetmeye devam etti. RIT daha sonra J Rothschild Assurance (daha sonra St. James's Place Capital) ve RIT Capital Partners olarak ikiye bölündü. Hepsinde vardı!
Liz Truss, ilginç ve önemli açıklamalar yapıyor, Jacob Rothschild hayatını kaybediyor ve Fransız DEVLET BAŞKANI Macron "RUSYA'yı yeneceğiz gerekirse asker yollayacağız.
Bu şık masada" diyordu... İşler karışıyordu, ELİTLER başka bir şey istiyordu... Dengeleri alt üst edeceklerdi...