Şu sıralar kaçmak mümkün değil. Gündem futbol. Halil Umut Meler'e atılan yumruk ve sonrasındaki gerilim dünyaya yayıldı. Fikirlerimi dün yazdım. Bugün de başka bir pencereden gidelim. Futbolun içinden gelmeyip, futbola uzak oldukları halde topun arkasına geçenlerin yönettiği SEKTÖRE bir bakalım!
Küçük bir hatırlatma! Ders gibi...
İngiltere Premier Lig'in 14. haftasında Manchester City, sahasında Tottenham Hotspur ile karşılaştı. Berabere kaldı. Dakikalar 90'ı gösterirken 3-2 geride olan Tottenham, Dejan Kulusevski'nin golüyle deplasmanda 1 puanı kurtarmayı başardı. İsveçli oyuncu bu sezonki 3. golünü kaydetti. Santra yapıldı. Oyun başladı. Mücadelenin 90+3. dakikasında bir pozisyonda Erling Haaland attığı pasla, Jack Grealish'i kaleci ile karşı karşıya bıraktı. GOL GELİYORDU. Ancak maçın hakemi Simon Hooper öncesinde Haaland'a faul yapıldığı gerekçesiyle oyunu durdurdu. Avantajı devam ettirmeyen hakemin bu kararı sonrası Manchester City'li futbolcular adeta çılgına döndü ancak hakemin kararı değişmedi. SKANDAL BÜYÜKTÜ. Yine de İngiltere Premier Lig'i, bu konuyu bir günde kapattı. Önüne baktı! Yani dünyanın en değerli en önemli ligi böyle bir skandalı bağrında eritebiliyordu. City milyar dolarlık takımdı! Ayrıca İngiltere Premier Lig'i 2025-2026 sezonundan itibaren 4 yıllık yayın geliri olarak 6.7 milyar sterlin kazanacaktı. Bu bir rekordu! 245 milyar TL yayın kazancı elde edecek olan İngiltere, hakemin City'yi doğramasını bir gün bile konuşmuyordu!
Aynı biz değil mi!
Devam...
UEFA ülke puanı sıralamasında Avrupa'nın ilk 10 liginde, bu sezon yayın geliri ortalaması 587 milyon Euro (19 milyar lira) olurken, Süper Lig 84 milyon Euro (2.6 milyar lira) ile dükkanı kapatıyordu. Zirvenin 7 kat gerisinde kalıyordu.
Türkiye Süper Lig ve 1. Lig yayın haklarını elinde bulunduran Digiturk beIN Media Group, 2023-2024 sezonunda yani bu sezon için TV hakları anlaşması kapsamında 2.6 milyar lira veriyordu. 5 büyük ligin ortalama geliri ise 1 milyar EURO'ydu. Süper Lig'in tam 12 katı... Premier Lig'in geliri ise 1.9 milyar EURO'ydu. Yani bizim ligin tam 23 katı...
Premier Lig, La Liga, Serie A, Bundesliga ve Ligue 1 pastanın büyük dilimlerini alıyordu. Türkiye sonraki 5 içindeydi. Portekiz Primeira Liga, Hollanda Eredivisie, Belçika Jupiler Pro ve İskoçya Premiership ile...
İngiltere ve Türkiye'deki yayın gelirlerini karşılaştırınca durum açıklığa kavuşuyordu!
Türkiye Süper Lig yayın getirisi, İngiltere Premier Lig'in yüzde 4'üne tekabül ediyordu. Onlar 61 milyar liralık anlaşmanın getirisini dağıtırken biz ise 2.6 milyar TL'yi bölüştürüyorduk!
Almanya'ya bakalım...
Almanya Birinci Futbol Ligi'nde (Bundesliga) 2021-2025 yıllarını kapsayan yayın anlaşması yıllık 1 milyar 80 milyon EURO (34 milyar lira) düzeyinde bulunuyordu. Bundesliga'daki yayın hakları getirisi Türkiye Süper Lig'inin tam 13 katıydı! La Liga'nın yayın geliri yıllık 990 milyon EURO civarındaydı... İspanyollar da çok üzerimizdeydi. Tur bindiriyorlardı.
Bu rakamlar İTALYA'da yani Serie A'da 840 milyon EURO'ya ulaşmaktaydı. Portekiz Primeira Liga'da 160 milyon EURO'ya çıkıyor, Hollanda Eredivisie'de ise 105 milyon Euro seviyesini yakalıyordu. Yani hepsi bizden fazlaydı. Küçücük ülkelerin aldıkları, dağıttıkları paralar bizi katlıyordu. Futbol varsa para da vardı…
Dahası vardı...
2025'ten sonraki 4 yılın Premier Lig yayın ihalesini SKY SPORTS ile TNT SPORTS alıyordu. 245 milyar TL veriyorlardı. Makası kapanmamak üzere açıyorlardı. Biz kronik hastalığımız olan hakemlerle didişirken elin oğlu başka bir galaksi kuruyordu!
Peki ülke bazında bunlar olurken çok başarılı olan yöneticilerin ellerinde eriyen TAKIMLARIMIZ NASILDI?
Mesela dışarıda en başarılı olan temsilcimiz GALATASARAY bu yıl 30 milyon euro transfer harcaması yaptı. TAKIMIN TOPLAM DEĞERİ 226 MİLYON EURO'ydu. Yıllık maaş bütçesi de 55 milyon EURO... İyi para değil mi!
Peki Sarı Kırmızılı takımımızı eleyen, saf dışı bırakan KOPENHAG nasıl bir camiaydı? İsterseniz kısaca ona da bakalım…
Transfer harcaması 8 milyon, takım değeri 66 milyon, maaş bütçesi de 16 milyon euro'yu buluyordu! Yani 66 milyonluk takım 226 milyonluk takımı kenara itiyordu! Evine yolluyordu. Para ile saadet olmuyordu bunu bize kuzeyin soğuğu altında gösteriyorlardı…
Oyuncuları da pas geçmeyelim!
Bizde Icardi 6 milyon euro kazanırken, onların yıldızı Cornelius 1.7 milyon almaktaydı. Diğer oyuncuları kıyasladığımızda Galatasaray'ın paraya acımadığını görüyorduk. Hatta son yıldız transferi NDOMBELE için kilolarından kurtulsun diye diyetisyen tutuluyordu! O pizzadan kurtulamayınca Galatasaray ondan kurtulacaktı! Dert kiloylaydı yani…
Buradan Fenerbahçe'ye geçelim isterseniz... Atlamayalım…
Toplam takım değeri 200 milyon, toplam maaş bütçesi ise 51 milyon euro civarındaydı. Peki 6 gol yedikleri ve ismini bile telaffuz etmekte zorlandığımız Nordsjaelland'da durum neydi?
Toplam takım değeri 37 milyon, toplam maaş bütçesi de 5 milyon euro... Rakamlar da fark da ortadaydı... Pozisyona giremeden dönüyorduk 6'ya şükür ediyorduk! İki gün tartışıyor üçüncü gün masal kaldığı yerden devam ediyordu.
Gerçekler konuşulmuyordu! Modern bir futbol sistemi nasıl olmalı? HANGİ EKOL ÖRNEK ALINMALI? Nasıl bir yapılanmaya gidilmeli? Kimler futbolun içinde yer almalı kimler sahaya bile sokulmamalıydı? Tartışmıyorduk… Müteahhit, galerici, son ütücü, boyacı badanacı, postacı ayakkabıcı yönetici vardı. Sayıları da çoktu. Ne hikmetse futboldan gelen yoktu…
Avrupa'ya giden kalamıyordu. Bumerang gibi yurda kesin dönüş yapıyordu. Ellerindekini de katlamak isterken FON'a kaptırıyordu… Futbolla olmasa bile 'yatırım dahisi' olarak yabancı medyada manşetlerde yerlerini alıyorlardı..
Bizim buralarda slogandan öte KÖY yoktu. GERÇEK tek takılırken YALAN korumalarla gezerdi. Arkasında kimsesi olmayan hakemler de KOLAY ve SAVUNMASIZ HEDEFLER olarak seçilirdi... Aynı anda binlerce taraftardan küfür yiyen insanlar olarak GUINNESS'e girerlerdi… Hakemlerden vazgeçmeyen sevdalı arkadaşlar desibel rekoru kırarak yüklenmeyi de ihmal etmezlerdi..
Aslında ortada Copperfield'a pabucunu ters giydirecek bir akış vardı. Bu tabloyu göstermemek için hedef saptırılıyordu! "Bu adamlara nefes aldırmayın. Nerede görürseniz tepki gösterin" diyen de, "Bu iş böyle giderse biz devam ettirmeyiz. Bu ligi bitirtmeyiz. Böyle gidebilmesi mümkün değil. Böyle lig yönetilmez. Getirin yabancı hakemleri yönetsinler" sözleriyle futbolun içindenmiş gibi seslenenler de "Hedef belirliyoruz, bu doğrultuda bütçe oluşturuyoruz, hakemler önümüzü kesiyor" çıkışıyla gerçeği gizleyenler de vardı... Kopenhag ya da Nordsjaelland TAKIMLARIMIZA KARŞI galip gelirken TÜRK HAKEMLER Mİ MAÇLARI YÖNETİYORDU! Brugge ışık hızıyla kalemizi topa tutarken HALİL UMUT MELER Mİ sahadaydı…
Türk futbolu ya tamamen ele alınacaktı ya da Halil Umut Meler'e yumruk atan ellere mahkum olacaktı! Sorun çoktu. Konuşan yoktu...