YENİ dengeyi görmek koklamak ve geleceğe bakmak için iki önemli isimden faydalanalım.
Bugün iki isme bir mercek tutarak ilerleyelim.
Yıllar önce yazdıklarımın bir sağlamasını da yapmış oluruz.
Özellikle insanlara yalan yanlış bilgiler vererek akıllarını karıştırıp zehirleyenlere de bir uyarı yollamış olalım...
Sanırım eğitim sistemimizin sonucu olarak kimse olaylara KÜRESEL bakmıyor. Herkes kendi evinin önünden tüm gelişmeleri yorumluyor. Bence Osmanlı- Habburg-Romanovlar'ın tasfiyesinden başlayıp iki dünya savaşının sonunda getirilen EKONOMİK sistemi, asıl oyuncuları ve rakipleri sıralayıp Türkiye'ye bir konum belirlenmeli.
Yani siyaset kurumu DÜNYADAKİ KURGUYU bilmeden gidemez.
İzin vermezler. Zorlanırız. Dün Çin'in bugün de Hindistan'ın yaptığı gibi KURGUYU görüp deşifre edip yürümeliyiz. Gücümüz zaten fazlasıyla var. Bir de OYUN KURUCULARIN gücünden faydalandık mı önümüzde kimse duramaz. BÜYÜK OLMAK için BÜYÜK OYUNU görmek durumundayız... Bu benim düşüncem. Beni bağlar. Umarım yanılan ben olurum...
Birkaç gündür Hindistan özelinden gidiyorum. Daha önce de yazmıştım! ABD uzun zaman önce o sayfayı açtı. Herkes ÇİN'le yakın temas kurarken kanallar ararken, onlar DELHİ üzerinden Pekin'i de etkileyecek bir satranca başladı!
Elon Musk ve Bill Gates'ten gidelim... TESLA'nın patronu Elon Musk'ın biyografisini yazan Walter Isaacson, Washington Post gazetesine verdiği röportajda Musk'ın UKRAYNA'daki Starlink ekipmanının kullanımını Pentagon'a devrettiğini söyledi. Elon Musk savaşın ilk dönemlerinde Ukrayna'nın Starlink uydularına tam erişimine izin vermiş ancak daha sonra konuyla ilgili duyduğu endişelerden dolayı Kırım gibi hassas bölgelerde bazı kullanım kısıtlamalarına gitmişti.
Isaacson, konuyla ilgili açıklamasında şu ifadeleri kullandı: Tüm bunlar yaşanırken onunla konuştum. Ve bir gece bana, 'Neden bu savaşın içindeyim? Starlink'i insanlar rahatlasın, Netflix'ten film izlesin ve oyun oynasın diye yarattım. Nükleer savaşa yol açabilecek bir şeyler yaratmak istemedim' dedi.
ABD'li yazar, Musk'ın bundan sonra bazı Starlink ekipmanlarını satmaya ve tüm kontrolünü ABD ordusuna devretmeye karar verdiğini ve coğrafi sınırlamalar üzerinde bir kontrolü kalmadığını söyledi. Musk'ın Starlink'in askeri versiyonu olan Starshield isimli bir projesi daha olduğunu hatırlatan Isaacson, bu projenin de orduya devredildiğini söyledi.
Yani Pentagon, herkesin bildiği tanıdığı alkışladığı ELON MUSK'ın yanındaymış! ABD'deki bu, UYUM küresel planlarda beraber adım atmalarının önünü açıyordu. O senkron adamları büyük yapıyordu...
Bizde ise iş dünyası iktidar belirlemek için uğraşırdı...
Devam...
Ben takip ettiğim için notlarım arasında vardı zaten. Yıl daha 2002... AK PARTİ iktidara geliyor Microsoft'un patronu Bill Gates ise Hindistan'a 400 milyon dolarlık yatırım kararı alıyordu. O tarihlerde Hindistan'ı TEK SÜTUN HABER YAPAN YOK BURALARDA...
Aradan 3 yıl geçiyor, Bill Gates DAVOS için İSVİÇRE'ye geliyor.
Oradaki ziyaretlerini bitirince 4 saatliğine Ankara'ya iniyordu.
Başbakan Erdoğan'ın davetlisi olarak... Gates, çok kalamıyordu.
Erdoğan'la sohbet, çok içten ve akıcıydı. Türkiye'nin teknolojik hedefleri, ABD'li patronda heyecan meydana getiriyordu. O da sözün bir yerinde "Hindistan gibi Türkiye'de de Bilişim Teknolojileri alanına yatırım yapın ve yeni iş alanları yaratın.
Hindistan, bu konuda üniversitelere yatırım yaptı ve yazılım konusunda dünyada söz sahibi olan bir iş gücü yarattı. Türkiye'nin de bunu yapabileceğini ve sahip olduğu genç nüfusuyla teknoloji alanında daha başarılı olacağını düşünüyorum" dedi. Yani 2005'te Türkiye'ye geliyor Başbakan'la görüşüyor yine "HİNDİSTAN" diyordu...
Gates, ABD DERİN DEVLETİNDEN ayrı değildi. Kendi kafasına göre ülke belirleyip yatırım yapamazdı. Hiçbir BÜYÜK ABD ŞİRKETİ de yapamazdı. DERİN denilen DEVLET, DEVLETİN en tepesindeydi. Çalışma biçimleri böyleydi. Aynı yöne kürek çekerlerdi. Bizden farklı yönleri de buydu...
Neyse... 5 yıl sonra tarihler 2009'u gösterdiğinde Bill Gates Hindistan'a geçiyordu.
Ümit bağladığı coğrafyayı keşfediyordu... Yaklaşık 14 sene önce bir konferansa katılıyor ve orada HİNTLİLER'e şunları söylüyordu: "Başlarda Hindistan'daki IT sektörünün hızla gelişmesi ucuz işgücü üzerine kuruluydu.
Ancak diğerleri de bu özelliği kazanırken siz, tek farkınızın bu olmasını istemezsiniz. Ucuz işgücü sürdürülebilir değildir. Microsoft gibi dev firmalar Hindistan'dan faydalanıyor ve Hindistan'ın bu alanda gelişmesini istiyor. Ayrıca Hindistan'ın rakibi olan Çin oldukça tehlikeli bir ortak. Amerika'nın alternatiflere ihtiyacı var. Çin'deki 1100 ArGe merkezine karşılık Hindistan'da 800'den az ArGe merkezi var. Çin, ArGe merkezlerine vergi kolaylıkları, özel ekonomik bölgelerde ileri teknoloji altyapı, araştırmaların değerlendirileceği endüstrilere kolay erişim ve işbirliği imkanı sunuyor. Hindistan hükümeti yeterli kararlılığı göstermiyor, altyapı imkanları sunmuyor. Hindistan bu konuda yetersiz kalınca da Hintli araştırmacılarının çoğu Amerika'ya gidiyor. Ayrıca Hindistan'da bir yılda 100 bilgisayar profesörü yetişiyor ki bu da Amerika ve Çin'e göre çok küçük bir rakam." Çoğaltmaya kalkarsam örnekler buraya sığmaz taşar. Anlatmak istediğim ABD içindeki bir AKIL AVRUPA'yı öyle ya da böyle, o şekilde ya da bu şekilde KONTROL ederek kendi kurgusuna ortak ediyor.
Bunu başarıyor. 2 yıldır yazdığım gibi Rusya'nın UKRAYNA SAVAŞI'nı başlatması Kiev'i etkisiz kılmasının ana amacı ALMANYA'nın ve beraberinde AB'nin Washington'a taşınmasını sağlamaktı. "NATO'NUN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ" diyerek ABD'ye meydan okuyan MACRON da tası tarağı topladı, aynı yöne koşmak zorunda kaldı.
Dahası AFRİKA'da hiç ummadığı darbelerle sarsıldı. Özellikle enerjide endüstride ÇAĞ değişirken, ABD DERİN DEVLETİ, rekabet ettiği AVRUPA BİRLİĞİ'ni olası rakip ittifaklara karşı yanında tutuyordu.
Bence anlaşılmayan buydu! Kağıt üzerinde ABD-İNGİLTEREAVRUPA ve ÇİN büyük ve iddialı eksenlerdi. Kendi aralarında yakınlık olsa da rekabet hiç bitmiyordu.
İngiltere burada Çin üzerinden büyük oyunu ele geçiriyor ve ABD'ye kadife eldivenle darbe vuruyordu. ABD de Rusya ile olan GİZLİ, BİLİNMEYEN YAKINLIĞINI kullanarak silahı öne çıkartıyor, AB'nin eline mahkum olmasını sağlıyordu.
Rusya'nın gizli ortak olduğu, 1.4 milyar nüfusuyla Hindistan'ın yeni oyuncu olarak yer aldığı, 550 milyonluk kitlesiyle zenginliğiyle AVRUPA BİRLİĞİ'nin "TAMAM" dediği ve ABD'nin gücünü esirgemediği KOALİSYONA bir de ARAPLAR'ı kattığınızda karşı konulamaz bir güç tanımı ortaya çıkıyordu. Bunlar olur olmaz bilemem. Ancak adamların bakış açısı, kurguları dünyayı analiz etme biçimleri bu! Asla ve kat'a yerel ve küçük ölçekli mercek kullanılmıyor.
Bu pencereden baktıkları için de HİNDİSTAN üzerinden tam da bu koalisyonu birbirine bağlayacak olan BAHARAT YOLU'nu hayata geçirmek istiyorlardı. Açıklamasalar da amaçları ÇİN'i ve arka plandaki asıl oyuncu İNGİLTERE'yi de kontrol etmek aynı lig içinde eritmekti. Türkiye ise 15 Temmuz sonrası samimi olarak ilk yardıma koşan İngiltere ile yol arkadaşlığı yapmaktaydı. Doğal ve anlaşılırdı.
ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı en az İngiltere kadardı. Binlerce kez yazdığım gibi TÜRKİYESİZ OLMAZDI...
Yazıyı bitirirken Ruslarla iş yapan isimlere ve şirketlere ABD'den yaptırım geldi. Gülümsedim... ABD asla Türkiye'yi kaybetmek istemez.
Alınan ve alınması muhtemel kararlar Türkiye'yi, Başkan Erdoğan'ı masaya davet içindi... Olana bitene buradan bakın... Yeni rollerin dağıtıldığı yeni bir evreye giriyorduk... 2005'te Bill Gates "HİNDİSTAN" diyor 18 yıl sonra karşımıza "kritik" oyuncu olarak NARENDRA MODİ çıkıyordu. Tesadüf mü! Düşünmeye değer...