SEÇİME doğru hızla gidiyoruz.
Fakat hala buzdağının görünen kısmı bile konuşulmuyor. Takip edenler bilir! Sık sık yazdım! Bu seçimlerden sonra Türkiye'nin dünyadaki yeri, konumu, önemi, ittifak alanı değişecekti. Muhalefetin, bir araya gelen KOALİSYONUN amacı bu zaten. Ancak ne hikmetse kimse Türkiye'nin geleceğini konuşmuyor. Emekliye, memura, işçiye, köylüye yerine getirilmesi mümkün olmayan vaatleri konuşuyor. Diz boyunu geçmeyen gelecekten arındırılmış, büyüklük iddiasından uzaklaşmış bir seçim propagandası yürütülüyor.
'ERDOĞAN GİTSİN'de birleşen partiler, yürüyüşlerine böyle devam etmekteler. Takip edenler bilecektir. Defalarca yazdım. Burada Erdoğan kadar izlediği politikalar ve Türkiye'nin aldığı yol önemliydi.
MUHALEFET bu yolu kapatmak, silmek ve bitirmek için sahnede.
Çünkü KÜRESEL ÖLÇEKTE ROTALARI, Erdoğan'ın izlediğinden çok farklı. ÇATIŞMA da MÜCADELE de KAVGA da YARIŞ da bu. Düğüm noktası burası...
Açalım biraz daha. Anlaşılması için...
Mesela Türkiye'yi mercek altına alan Politico '2023'ün en önemli seçimi: Türkiye' başlıklı bir analiz yayınladı. Seçimin son dönemin en çekişmeli yarışlarından birisi olacağını belirten Politico, 'Seçim, Avrupa ve Orta Doğu'da güvenlik üzerinde büyük bir baskı oluşturacak' dedi.
Nektaria Stamouli imzalı yazıda şu ifadelere yer verildi; 'Kimin seçileceği, Türkiye'nin NATO ittifakındaki rolünü; ABD, AB ve Rusya ile ilişkileri; göç politikası; Ankara'nın Ukrayna'daki savaşta oynadığı rol ve Doğu Akdeniz'deki gerilimleri nasıl ele aldığını belirleyecek.' Yani POLITICO da TÜRKİYE'nin dünya üzerindeki rolünü öne çıkarıyordu. Türkiye eğer kazanan tarafta olabilirse KÜRESEL GÜÇLERİN hemen yanında yer alır ve ummadığımız kadar büyürdü.
Zaten politika yapmanın amacı da bu olmalıydı. BÜYÜK SATRANÇTA BÜYÜK USTA OLMAK İÇİN GEREKLİ HAMLELERİ GEREKTİĞİNDE YAPMAKTI ÖNEMLİ olan... Demokrasi tarihimize tarafsız bir gözle bakıldığında, Türkiye'nin hep yanlış pozisyonda park ettiğini görürsünüz.
BATI ittifakı içinde yer almak doğru olsa bile seçilen ve kabul edilen elbise yanlıştı. Siyaset ve bürokrasi, DÜNYA ÜZERİNDE YAŞANAN
KAVGAYI GÖREMEDİĞİ VE BİLEMEDİĞİ İÇİN TARAFSIZ KALARAK BÜYÜYECEĞİNİ sanıyordu. Ya da sınırlarımız içinde rahat huzurlu yaşayacağımızı...
Oysa mücadeleler olmasa, savaşlar yaşanmasa silaha el atılmasa tarih nasıl yazılırdı! Hiç düşünmediler.
Erdoğan'a kadar bu böyle geldi.
Hatalar yapılsa da KABUL EDİLMİŞ EZBERLENMİŞ GERÇEKLERİN dışına çıkıldı...
Bu çok değerliydi. Herkesle EŞİT ölçüde konuşulmaya çalışıldı. Verilen roller gözü kapalı kabul edilmedi.
Bu yürüyüş tarzı, BATI'da sarsıntı meydana getirdi. Hiç alışık değillerdi.
Kötülemek için eleştirmek için yazmıyorum. Ancak muhalefeti bir araya getiren AKIL, İRADE, EKOL ERDOĞAN ve izlediği KÜRESEL POLİTİKALARDAN kurtulmak istiyordu. SEÇİMİN ANA OMURGASI BUYDU. HİÇ KONUŞAN YOKTU! Anlamakta zorlandığım da buydu...
Biraz daha açılım...
KÜRTLER'in yaşadığı bölgeler bazı BÜYÜK GRUPLAR, AKIMLAR ve o EKOL için önemliydi. MİSTİK olarak da siyasi olarak da stratejik olarak da...
BÖLGEDE yaşanacak olanları sanırım sadece biz konuşmuyorduk!
Oysa ortada düşünülen bir büyük plan vardı. DEAŞ da YPG de PKK da belli görevleri üzerine alan ve istenilen sonuçları elde etmek için sahada olan İSTİHBARİ ORGANİZASYONLARDI. Bölge değiştiği zaman ORTADOĞU, ORTADOĞU değiştiği zaman da dünya değişirdi. Sonuçları sandığımızdan çok daha büyük olurdu. Kemal Bey'e ve dolayısıyla o koalisyona güç veren EKOL, bunu istiyordu. Üzerinde durulmayan kısa cümlelerle geçiştirilen ezberlerle yürüyen konu buydu. Hem AVRUPA BİRLİĞİ hem ABD bölgede kendi açısından gerekli gördüğü ameliyatları istiyordu. Başka aktörler de olsa ana iki akım bunlardı.
Türkiye NATO'nun içinde kalarak NATO'ya rağmen kendi çıkarları için adım atıyordu. Bu daha önce görmeye pek alışık olduğumuz bir durum değildi. Rusya-Ukrayna Savaşı'nda zaten iyice ortaya da çıktı. İki tarafla konuşabilen tek ülke TÜRKİYE oldu.
Oysa BATI, blok olarak Rusya'nın karşısında yer alıyordu! Türkiye bir yandan Ukrayna'ya İHA-SİHA veriyor diğer yandan Rus oligarklara kapıyı aralıyordu.
Bölgede de kendi gücüyle askeriyle donanmasıyla kimseye sormadan ROL alıyor, kendi ulusal çıkarı için adım atıyordu. Durum böyle olunca KÜRT sorunu da Doğu Akdeniz de AB ve ABD ile ilişkiler de NATO da Moskova da AVRUPA'yı yıkacak kadar etkili bir silaha dönen GÖÇMEN sorunu da hayati önem kazanıyordu! Ve Başkan Erdoğan bunları çok iyi yönetiyordu. Bu da Türkiye'nin kendi iradesiyle adım atabilmesini sağlıyordu. Kemal Bey, sık sık ne olduğunu açıklamadığı "300 milyar dolar buldum" sözüyle kitlelere ulaşmaya çalışıyordu.
Kimseyi kötülemek ve eleştirmek için yazmıyorum, ancak kimse kimseye bırakın 300 milyar doları 300 dolar vermezdi karşılık beklemeden!
Geçen hafta da yazdığım gibi bir EKOL bir güç Kemal Bey'i, 'KILIÇDAROĞLU' sonrası için sahaya sürmüş durumda. Umarım bunun farkındalardır. Bütün kartların yeniden dağıtılacağı bir zaman diliminde olacakları "Erdoğan gitsin" üzerinden açıklamaya çalışanlar büyük yanılgı içinde olabilirler. Bilmeden büyük hata içine düşebilirler. 1945'ten 2000'lere kadar Türkiye'ye verilen rolleri biçilen kıyafetleri iyi incelediğimizde yılların boşa gittiğini görmek zor olmuyordu. Kemal Bey söylemese de söyleyemese de TÜRKİYE'nin çok yönlü hamlelerini bir kenara koymak için gelecekti. AB ile bütünleşme ve o politikalara uyum sağlamak için yürüyordu. Oysa AVRUPA yani Fransa ile Almanya daha TAYVAN konusunda bile bir ortak noktada değildi. Fransa, AB'nin patronu olarak KÜRESEL arenaya çıkmak istiyor, Scholz da "Dur bakalım ahbap" diyordu. Kemal Bey kazanmaya uzak AVRUPA ile yürümek isterken Erdoğan, DOĞU kartını çekinmeden kullanıyor ve BATI'ya karşı elini yükseltiyordu.
Liderlerin sık sık kullandığı DEMOKRASİ, HUKUK, İNSAN HAKLARI, ÖZGÜRLÜK gibi kavramları, TÜRKİYE'nin gideceği rotaya itiraz olarak okuyun. Savaş Türkiye'nin dünya üzerinde kapladığı alan ve üzerine alacağı rolle ilgiliydi.
Başkan Erdoğan, şimdiye kadar yapılmamışı yaptığı için birleşip bu yola son vermek isteyenler karşıda yer alıyordu. Tablo buydu. Biz çarşı pazar konuşacaktık tabii. Soğan fiyatlarına da uzak kalmayacaktık.
Tamam! Ancak diğer yandan da KOCA BİR GELECEK VARDI KONUŞULMAYI HAK EDEN. KİMSE BU TOPA GİRMİYORDU. Bu da benim garibime gidiyordu!
YENİ BİR DÜNYA KURULURKEN TÜRKİYE ORADAKİ ONURLU YERİNİ ALMALIYDI... 14 Mayıs buydu.
Yabancılar biliyor bizler ıskalıyorduk...
NOT: CNN'e konuşan ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'dan uyarı geldi:
"Doların rolüyle bağlantılı mali yaptırımlar uyguladığımızda, bunların zamanla doların hegemonyasını baltalaması riski var" Bir not daha... NATO GENEL SEKRETERLİĞİ için ismi geçen ve bunu geçtiğimiz haftalarda paylaştığım Von der Leyen'e karşı bir hamle geldi. Leyen'in, Pfizer CEO'su Albert Bourla ile iletişim kayıtlarının incelenmesi için dava açıldı. Leyen'e "Görevi ve unvanı kötüye kullanmak", "kamuya ait belgeleri yok etmek", "yasa dışı menfaat elde etmek", "yolsuzluk" gibi suçlamalar yöneltiliyor. Yani her yer karışıkken, Türkiye'nin doğru adım atmasının ne kadar önemli ve değerli olduğunu bir kez daha düşünün.