TÜRKİYE 14 Mayıs'a giderken, Başkan Erdoğan şapkadan yine tavşan çıkarırcasına önemli çıkışlara imza atıyordu.
Özellikle EKONOMİDE değişimin işaretlerini vererek dünyanın en tepesinde bulunan alıcıların hemen not edeceği işaretler yolluyordu!
14 Mayıs'taki seçime geleceğiz.
Ancak dışarıda tansiyon niye düşmüyor ona bir bakalım önce...
Fransız Devlet Başkanı Macron, yine gündemde.
Çin'de önemli çıkışlara imza atan Macron, Hollanda'ya geçti. Lahey kentinde, Nexus Enstitüsü'nde Avrupa'da yeşil sanayiye ilişkin konuşma yaptı. Sık sık tekrarladığım gibi Macron'u takip edince KÜRESEL ÇATIŞMAYI, DIŞ GÜÇLERİ, GİZLİ İTTİFAKLARI, AİLELERİ ve PLANLANAN YENİ OYUNU GÖRMEK mümkün oluyor. Macron hem içeride hem de küresel çapta egemenlik peşinde koşan bir lider. Sadece kendisine odaklanınca bile KÜRESEL SAVAŞIN ritmini görmek mümkün oluyordu...
Çin lideri Cinping ile görüşen Fransız lider "Dolar'a artık bağımlı olmaktan bıktık usandık. Bunu aşmalıyız.
Çin'e de sırtımızı asla ve kat'a dönemeyiz..." şeklinde çok tartışılan ifadeler kullandı.
Almanya'da sonra Çin ile en çok ticari ilişkisi olan ülke Hollanda'ydı! Macron döndü ve ayağının tozuyla Lahey'e geçti. Fransa'da günlerdir EMEKLİLİK YAŞINININ 62'den 64'e çıkarılacak olması nedeniyle eylemler var. Biraz işin içine girilip bakıldığında eylemlerin içindeki YABANCI İSTİHBARAT unsurlarını görmek mümkün olmaktaydı. Fransız politikalarına tepki, Fransızlar tarafından veriliyordu! Bir güç bunu başarıyordu.
Devam...
Emmanuel Macron, Lahey'de Rusya-Ukrayna savaşına değindi ve "Avrupa, tarihinin en tehlikeli zamanlarının birinden geçiyor.
Çin veya ABD teknolojisine bağlı olmayan bağımsız bir Avrupa stratejisi önemli.
Kendi egemenliğimizi savunmak, müttefiklerden çekinmek anlamına gelmez. Bu, dünyanın dramatik evriminin yalnızca bir tanığı olmak yerine, ortaklarımızı seçebilmemiz ve kendi kaderimizi şekillendirebilmemiz gerektiği anlamına gelir. Avrupa'nın karşı karşıya olduğu büyük risk kendisinin olmayan krizlere kapılmasıdır. Avrupa Birliği, egemenliğine sahip çıkmalı, kurallara katlanan değil kural koyucu bir oyuncu olmalıdır..." ifadesini kullandı.
Fransız lideri getiren güç seçildiğinden bu yana aynı formatta ilerlemesini istiyordu.
Rotası belliydi. AVRUPA KÜRESEL GÜÇ OLACAK.
ORTAK KOLTUĞUNA DA ABD DEĞİL ÇİN OTURACAKTI. Avrupa Ordusu fikri de "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" çıkışı da aynı yola döşenen taşlardı. Tabi burada küçük bir sorun vardı! AVRUPA içinde hem ABD hem İNGİLTERE hatırı sayılır güce ve ittifaklara sahipti. Özellikle ABD kendisine rakip olarak AVRUPA'yı listenin başına yazmaktaydı. ABD ne yapıp edip Çin ile bağlantılarını zayıflatacak önüne koca bir duvarın çıkmasını engelleyecekti. Ya da nakavt olacaktı. Uzun zamandır yazdığım gibi bu durumda yapacakları ilk şey Rusya- Ukrayna gerilimiyle AB'nin gücünün azalmasını, enerjide sorun yaşar hale gelmesini sağlamaktı!
OLDU da...
Kuzey AKIMLAR patlatılınca zaten bu hayata geçiverdi.
Asya'dan da bir hamle gelebilirdi! Belki Hindistan ile Çin arasında ya da Çin'i yoracak başka bir adım hayata geçirebilirdi.
Rusya ise AVRUPA'dan göz göre göre kopartılıyordu.
Dünya izliyor, Moskova, Paris ve Berlin'den uzağa itiliyordu. Pek çok kişi bunu "Putin, CİNPİNG'e yanaştı" diye değerlendiriyordu. Bana göre bu çok kolay olacak bir işlem değildi. Rusya'nın ekonomik yapısı da üretim kalıpları da teknolojisi de ÇİN ile yakınlaşmayı engellemektedir... Pekin'e yaklaşan Rusya, güneşin altındaki kar gibi olur...
Yavaş yavaş ancak istikrarlı şekilde erir...
Bunu ABD derin DEVLETİ de RUS derinleri de bilmektedir.
ABD'de Rice Üniversitesi'nin düzenlediği bir programda konuşan CIA Direktörü William Burns, Rusya'nın Çin'in ekonomik sömürgesi olma riskiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. CIA Başkanı Burns, "Rusya, Çin'e giderek daha bağımlı hale geliyor. Enerji kaynakları ve hammadde ihracatına bağımlı olarak zaman içinde Çin'in ekonomik sömürgesi haline gelme riski taşıyor" dedi.
UKRAYNA savaşını isteyen akıl, RUSYA'ya hem BATI'da hem DOĞU'da iki güçlü eksenle sınırlama getirdi.
AVRUPA'nın içinde olsa da onlarla savaşıyordu, Çin'e yaklaşmak istese de sonu olmayan bir yoldu, biliyordu...
Zaten geçtiğimiz gün Lavrov'un da altını çizdiği gibi MOSKOVA bu çerçevenin dışına çıkmak, eskiden olduğu gibi ABD ile yol almak istiyordu. Ancak buna itiraz edenler vardı. ABD'de de...
KÜRESEL DENKLEM, tam olarak ortaya çıkmadığı için sancı büyüktü.
Denklemin oluşumu için 14 Mayıs'ta sandıktan çıkacak sonucun da fazlasıyla katkısı olacaktı. Başkan Erdoğan eko-politikalarda değişim işareti verirken, KÜRESEL DENKLEMİ yerli yerine oturtamayan BARONLARA da "Buralarda benden başka bu işleri bilen, dengeleri gören ona göre rota belirleyen bir muhatap bulamazsınız" diyordu...
Mehmet Şimşek hamlesi bile bunun yansımasıydı.
Başkan Erdoğan, içeriye güçlü mesajlar verirken, YÜZYILLIK bir projeksiyon ortaya koyarken muhalefet tam da KÜRESEL DEĞİŞİM yaşanacağı evrede, sınırların dışında bir ufuk bir gelecek fotoğrafı gösteremiyordu. Bence aradaki en büyük fark buydu. Bu sıklet farkını da ortaya koymaktaydı...
Dağılma ihtimali çok yüksek olan AB'ye bu kadar gönül vermek doğru muydu? "Üç aya kalmaz vizesiz dolaşırız" sözü kulağa hoş gelse de YA ÜÇ AYA KALMADAN PARTİLER ELİNİZİN ALTINDAN KAYIP GİDERSE...
Bu ihtimal de çok güçlü!
Bence olaylara bir de bu açıdan bakılsa iyi olacaktı...