ALMANYA Savunma Bakanı Christine Lambrecht, istifa etti.
Giderken de medyayı suçladı.
Başbakan Olaf Scholz, daha düne kadar "Birinci sınıf bir savunma bakanı" dediği Lambrecht'in görevi bırakmasını kabul etti.
Etmek zorunda kaldı. Siz bakmayın "Oğluyla askeri helikoptere bindi" ya da "Yılbaşında skandal video çekip yayınladı" laflarına...
İstifanın bunlarla yakından uzaktan ilgisi yok!
Peki neler oluyordu...
Açalım...
Aralık başında Almanya'dan çok değişik bir haber geldi. BİR GRUP, DARBE yapmak için düğmeye basmış ancak polis önce davranıp organizasyonu çökertmişti.
Alman hükümetini yok sayan kendilerini ise Alman İmparatorluğu Vatandaşı (Reichsbürger) olarak tanımlayan grubun lideri ise 700 yıllık bir hanedanın üyesi Prens Heinrich'ti.
Hepsi tutuklandı. 21 bin kişinin AKTİF olarak yer aldığı yapının hedefi ALMANYA'yı ortadan kaldırıp İMPARATORLUK dönemine dönmekti. Aslında bu yapı da ALMANYA'nın İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra üslendiği rolden rahatsızdı. Kişiliksiz ve kimliksiz buluyorlardı.
Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht de Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını önemli bir dönüm noktası (Zeitwende) olarak nitelendiriyor ve Almanya'nın güvenlik konularını yeniden değerlendirmek durumunda olduğunu, Alman ordusunun ülkeyi ve müttefikleri savunabilecek şekilde güçlendirileceğini ilan ediyordu. Daha geçtiğimiz EYLÜL'de bunları söylüyordu. Lambrecht bu sürecin aynı zamanda siyasi kültürde, orduya ve askeri konulara bakışta bir değişim gerektirdiğini de vurgulamaktan çekinmiyordu.
Eleştirilen ve istifa edip giden Bakan gelecek nesillerin özgür bir ortamda, barış ve güvenlik içinde yaşayabilmeleri için Almanya'nın acil bir rota değişikliğine gitmesi, Alman ordusunun da bu süreçte daha güçlü ve daha aktif hale getirilmesi gerektiğini söylüyordu.
Lambrecht, "Her şeyden önemlisi bizim Almanya'nın, değişmesi gerektiğidir... Şunu açıkça söylememe izin verin:
Bu değişimi sağlamazsak gelecekte güvende yaşamamız mümkün olmayacak" cümlesi ile GİDİLMESİ GEREKEN NOKTAYI AÇIKLIYORDU.
Ve sanırım Almanya içindeki çok kişi buna hazır değildi.
Sorun da buydu. Ülke üzerindeki KOD'u kaldırıp atamıyordu. Ekonomik olarak yol alsalar da siyasi ve askeri olarak kurulan oyuna boyun eğiyorlardı...
Alman Bakan istifa etmek zorunda kalmadan önce "Bizim, tehlike anında, hem kendimizi hem ittifakımızı savunabilmemiz için güçlü, savaşmaya hazır silahlı kuvvetlerine ihtiyacımız var.
Bu, 2022 yılında artık sadece teorik bir fikir oyunu değil, bir realite... Alman ordusu için pek çok yeni silah alınacak.
Yeni birlikler oluşturulacak.
Bunu yapmak kolay değil.
Çok zorlu bir süreç..." şeklinde konuşuyordu. Bakan kısaca "kafamızı değiştirmezsek sonumuz iyi değil" diyordu.
Kimseye güvenemeyeceklerini ilan ediyordu. Rusya saldırısının herkesi uyandırması gerektiğini de her fırsatta dile getiriyordu. Ancak istifa etti...
Almanya'nın Soğuk Savaş döneminde tesis edilen güvenlik mimarisinden en çok faydalanan ülke olduğunu hatırlatan Alman Bakan, "Almanya'nın büyüklüğü, coğrafi konumu, ekonomik gücü, kısaca ağırlığı, bize bir liderlik rolü yüklüyor. İstesek de istemesek de... Askeri olarak da bu geçerli" diyerek aslında ABD'ye meydan okuyordu.
Medyanın yazmadığı buydu.
Kendi yolunu çizmek isteyen ufku olan BAKAN gibi bir BAKAN'dı... Belli ki gücü yetmedi...
20 Ocak'ta Ramstein'de BATILI SAVUNMA BAKANLARI TOPLANTISI vardı. Ana gündem, Alman Leopard tanklarının UKRAYNA'ya verilip verilmeyeceği meselesiydi. İstifa eden BAKAN ve bazıları "Bu savaşa doğrudan girmemiz anlamına gelir" diyerek soğuk bakıyordu. Ancak aksini düşünen de çok isim vardı. TANK gibi etkili bir silahın verilmesi savaşın yönünü, zamanını alanını yeniden belirleyecekti. Ve bu adımın, kimi içine çekeceğini kestirmek hiç kolay değildi.
Doğu AVRUPA'nın ateş altında kalacağı ise SIR değildi.
AB'nin RUS ORDUSUNA karşı bir gücü yoktu. ABD garantördü. Tamam da ne zaman gelirdi, ne şartla gelirdi ve geldikten sonra ne yapardı?
Yeni bir NORMANDİYA mı isteniyordu? Belli değildi.
BİRİNCİ ve İKİNCİ DÜNYA SAVAŞLARI ALMANYA'nın küresel plana itirazı sonucu çıktı. Son dönemde ALMANYA bu kez KÜRESEL SİSTEME EKONOMİK olarak karşı çıktı. Çin'e yanaştı.
AB'yi ÇİN'in BİRİNCİ ORTAĞI yaptı. ABD ikinci plana düştü. Ve Rusya'nın UKRAYNA'ya saldırısı bu gerçek ışığında zaten sürpriz değildi. Eğer SAVAŞ büyüyecek ve genleşecekse kaybeden AVRUPA olacaktı. NET! Ve savaşın kimi ne kadar etkileyeceği ise bilinemezdi. Ancak siyaset üzerinden büyük bir EKONOMİK KURGU ile karşı karşıya kalındığı bir gerçekti. TANK kararı verilerse herkesin "Bu savaşın ekonomik galibi kim olur? Ve biz bu fırtınadan karlı çıkarız?" sorularına cevap araması şarttı... Bu gelişmeler olursa İÇ SİYASET sandığınızdan çok daha sancılı bir hale gelecekti. Seçimlere, büyüyen savaşın gölgesinde gidilecekti...
Bu gelişmeler ışığında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace'ın resmi davetlisi olarak Londra'ya gidecekti. Ve 20 Ocak'ta RAMSTEIN'da SAVUNMA BAKANLARI, SAVAŞIN RUHUNU konuşacaklardı.
Belli ki herkes hazırlık yapmaya başlamıştı. Biz de...
NOT: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Erdoğan'ın bir açılıştaki sözlerini alkışlayan PAŞALARA sert çıkmış ve "Komuta kademesine tekrar sesleniyorum; siyaset istiyorsanız, o kutsal üniforma ile yapamazsınız. İzin vermem.
Türkiye'nin askerisiniz siz" demişti... ORDU-SİYASET-ÜLKENİN KONUMU açısından bakıldığında da 6'lı MASA ile ANKARA'nın bambaşka yerlerde oldukları görülebiliyordu. Olan bitene buradan da bakmakta fayda var. Seçimlere de, yaşanacak sancılara da...