SEÇİMLERE giderken tansiyonun artacağını zaten sık sık yazıyorum. Gerilim ile birlikte SAFLAR da netleşecek ve sahne alanlar daha net olacak. Bu zorunluluk. Kemal Bey'in geçtiğimiz ay danışman olarak yanına aldığı Nuşirevan Elçi, Rudaw'a çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Elçi, CHP projeleri arasında özerklik ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olduğunu söyledi. Kıyamet koptu. Sanki bilinmiyormuş, sanki hiç duyulmamış gibi!
Bir de DEVA lideri Ali Babacan bir çıkışa imza attı. "Ortak ve resmi dilimiz Türkçe'ye ek olarak eğitim ve öğretimde 'ana dilinin kullanılması ve geliştirilmesi hakkını' anayasal güvenceye kavuşturacağız. Ana dilde eğitimin önündeki engelleri kaldıracağız" açıklamasını yaptı.
Babacan "Hedefimiz, tam demokrasidir. Öyle eksik gedik değil. Yarım porsiyon falan değil. Tam demokrasi, tam..." diyerek de çizgisini net olarak ilan etti.
Ancak Nuşirevan Elçi'ye ayrı bir parantez açmak şarttı.
Elçi, "Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi diyoruz adı özerklik veya başka türlü de konulabilir. Tüm yetki ve imkanların tek bir yerde toplanması başından beri yanlış.
Hem Kürtler için hem de diğer halklar için yetkilerin dağıtılması gerekli" çıkışı yaptıktan sonra sözü CHP'ye getiriyordu.
Bence burası gerçekten NOT alınması gereken yerdi... "Kendi adıma şunu söyleyebilirim;
Bundan 20 yıl önceki CHP olsa katılmazdım. Ancak şimdi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının zihniyetleri farklı. Bir yıldan fazla bir süredir özeleştiri de yapıyorlar. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye'nin önünün açılmayacağını, demokrasinin de gelmeyeceğini görüyorlar... Kürt sorunu çözüldüğünde Türkiye rahat bir ortamda nefes alacak, demokrasi de ilerleyecek..." Evet Kemal Bey'in törenle danışman olarak aldığı isim böyle bir fotoğraf çekiyordu.
Takip edenler bilecektir devamlı olarak İKİ EKOL'ü anlatıyorum. Şu an için AK PARTİ-MHP dışında kalan muhalefetin tamamı küçük detaylar hariç aynı yoldan aynı kanaldan aynı frekanstan beslenmekte ve ilerlemekte.
Partilerin isimleri farklı da olsa liderleri arasında sorun da çıksa, giydikleri elbiseler başka renkten de olsa RUHLAR aynıdır. Anlatmak istediğim de budur...
Danışman Elçi "20 yıl önceki CHP olsa gelmezdim" diyor! Kemal Bey'in gelişi Deniz Bey'in tasfiyesi kritik bir aşamadır. CHP'nin ruhu ve taşıdığı ideoloji o adımdan sonra tamamen değişmiştir.
Kemal Bey de CHP'nin içini dışını tamamen elden geçirmiş başkalaştırmıştır.
AK PARTİ'nin içindeki KÜRESEL EKOL'ü omuzlayanların sözünün geçtiği çok öne çıktığı zamanlarda bu operasyon olmuş ve Deniz Bey kenara alınmıştır. Çünkü Türkiye'nin resmi ideolojisi değişmeden DIŞARISININ İSTEĞİYLE ANKARA adım atamazdı. O dönem AK PARTİ içinde olan bazı isimlerle şu an ki muhalefeti oluşturanlar aynı çizgideydi.
Bölge ile bütünleşmek için yeni FORMAT ŞARTTI. Bu zaten hepsinin ortak paydasıydı. Bu nedenle AK PARTİ hakkında KAPATMA DAVASI açılıyor ve ERDOĞAN için YASAK isteniyordu. Erdoğan bünyede eritilirse, değişen CHP ve kurulacak olan yeni partilerle birlikte dönüşüm tamamlanacaktı. Aslında son yıllarda DEVLETİ sarsan bütün kırılmaların ana nedeni budur! Bunu isteyenlerle buna karşı çıkanların kavgasıydı yaşadıklarımız. Medya-İş dünyası- finans kesimisiyasi partiler- üniversiteleristihbaratlar- ordu-sivil toplum kuruluşları yani aklınıza ne geliyorsa herkes bu işin içinde buldu kendini. Herkes kavganın bir tarafı oldu. Bilerek ya da bilmeyerek. Çünkü DIŞARIDAN ESTİRİLEN FIRTINA çok kuvvetliydi.
Eski yeni MİT müsteşarlarına yönelik operasyon, KCK hamleleri, OSLO'nun sızdırılması, izinsiz dinlemeler, büyük davaların açılması ve ülkenin gerginliği yaşaması hepsi bu mücadelenin içindeki safhalardı...
Türkiye'nin giyeceği elbise için birileri bastırıyor ve "Bunu değiştireceksiniz" diyordu.
Ankara'da bir irade ise "HAYIR" diyerek direniyordu.
Kürt meselesi, işin odağında olduğu için AB de, ABD de, İngiltere de elini sokmaktan geri durmuyordu... Herkes aynı kartla başka sonuçlar almak için adımlarını sıklaştırıyordu.
Deniz Baykal'ı oyun dışı bırakan EKOL, MHP için de benzer taktiklerle geliyor, ancak Devlet Bey direniyordu. O gün benzer sonuç alınsaydı, AK PARTİ tek başına şimdiki çizgisini korumak zorunda kalacaktı. Ancak KÜRESEL KAVGANIN Türkiye'deki gölgesine bakınca bir el'in bir aklın tüm partilere yeni yazılım getirdiğini görmek zor olmuyordu.
AK PARTİ'de ise dik duran sadece Erdoğan'dı.
Başkan siyaseti bıraktığında emekli olduğunda ne olacaktı?
Bunun cevabı yok. En azından bende yok. KÜRESEL EKOL'e omuz verenler devamlı genleşirken, Erdoğan- Bahçeli liderliği bunlara karşı durabiliyordu. Ancak karşı taraf ORGANİZASYON olarak bir bütündü. Birçok merkezle iletişimde oldukları için ortak rota oluşturmak konusunda sıkıntı yaşamıyorlardı.
Konuştukları DİL aynıydı.
Liderler değişse de ne yol ne hız ne istasyon ne de varacakları adres değişiyordu.
Erdoğan-Bahçeli tarafında ise liderlerin gücü ile çarklar dönüyordu. İki partinin tüm kadroları karşıdaki rakipleri gibi dört elle mücadeleye asılıyorlar mı bilemem...
Yani Erdoğan sonrası ÜLKENİN DERİN KOD'ları değişecekti. Böyle bir ihtimal kuvvetlice kapının hemen önünde duruyordu. Karşı taraf bu seçimde Erdoğan'ı tasfiye edip gaza basmak amacında. Daha fazla zaman kaybetmek niyetinde değiller.
Rusya'nın Ukrayna hamlesi KÜRESEL EKOL'ün azmini de hırsını da iyiden iyiye artırdı.
Türkiye'yi alarak karşılık vermek istemekteler. Bunlar kabaca olan bitenin kısa bir özeti.
Keşke herkes bir masanın etrafına toplansa bölgeye dışarıdan elbise biçenlerin hamlelerini boşa çıkartıp TÜRK AKLI ile bir ölçü alsa. Bunun için stratejinin TÜRK PATENTİ taşıması gerekmekte. Şimdi buna itiraz eden çok. AKIL, KÜRESEL PLANLARI, İSTEKLERİ SÜZÜP BUNLARLA SÖRF YAPARAK KENDİ ROTAMIZI OLUŞTURMAYI EMREDİYOR! Strateji de bu zaten! Ancak ülkeye dışarıdakilerin aklı ile bakan çok! Türkiye'nin koordinatlarını cumhurbaşkanı belirler. Bu nedenle ülkeye dikilecek elbisenin rengi ve biçimi seçimlerde ortaya çıkacaktı.
Bu da sancıyı hiç olmadığı kadar artıracaktı. BATI basını 2 OCAK itibariyle SAVAŞIN ipuçlarını vermeye başladı. İyi hatta çok iyi okuyun...