TÜRKİYE'DE CUMHURBAŞKANLIĞI seçimleri her zaman tansiyonu yüksek bir havayı beraberinde getirmiştir. Bunun nedenini açıklamazlar. Ancak konuşulmayan, açıklanmayan DIŞ ETKİ'dir. Dünyadaki güç sahibi olan odaklar, seçimleri etkilemek isterler. Dün de, bugün de, yarın da böyle olacaktır bu. Zaten dün de yazdığım gibi herkes elinden geldiğince sarsıcı etkiler meydana getirmek için tüm kozlarını oynayacaklardı...
Ve ortalık iyiden iyiye ısındığında, birbirine karşı gibi duran ancak aynı takımda olanların sahne aldığı görülecektir. Çok kişi de bunu anlamayacaktır...
Türkiye önemli bir ülke olduğu için nerede, kiminle yan yana, kimin karşısında yer aldığı son derece önemlidir... Küresel güç merkezleri de seçimler öncesi basınç alanları meydana getirip kendileri için DOĞRU sonucun çıkmasını isteyeceklerdi. ABDİngiltere- AB-Çin ve Rusya üzerinde olup bitene bakmalıyız.
AB, BALKANLAR'a doğru genişlemek isterken ve Rusya ile Ukrayna arasında ise BARIŞ fısıltıları yükselirken, SIRBİSTAN-KOSOVA arasında gerginlik başlıyordu!
Yine AB'nin bağrında yani...
Macar Başbakanı Orban, Magyar Nemzet gazetesine verdiği demecinde RUSYA-UKRAYNA savaşını başka bir dille anlatıyordu. Gittikçe uzayan savaşın büyük bir tehlike barındırdığını vurgulayan Orban, "Ukrayna ancak ABD para ve silah desteğini sürdürdüğü sürece savaşabilir. Amerikalılar barış istiyorsa barış olur... Her şey Washington'a bağlı..." dedi... Bunu NOT edin tekrar döneceğiz...
Almanya'ya geçelim...
Angela Merkel, BAŞBAKANLIĞI döneminde yani 16 yıllık iktidarında Çin'i 12 kez ziyaret etti. ABD'nin talebiyle, Kanada ve Avustralya başta olmak üzere Batılı ülkeler, ekonomisini ve etkisini genişleten Çin karşısında daha sert tutum sergilemeye başladı. Almanya ise ticari ilişkilerini politikadan önde tutarak buna yanaşmadı...
Bunun neticesinde Çin, 2016 yılında Almanya'nın en büyük ticaret ortağı oldu. Çin'de yaklaşık 5 bin Alman şirketi faaliyet gösteriyor. Almanya'da 1.1 milyon kişilik istihdam, Çin ile ticarete bağlı durumda. Çin pazarı, başta otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor.
Alman şirketleri, küresel pazar için Çin'deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor. Çin, son 6 yıldır Almanya'nın en büyük ticaret ortağı olurken, iki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar EURO'yu (246 milyar dolar) aştı. Avrupa Birliği'nin 2021 yılında en büyük ticaret ortağı 695.5 milyar EURO'luk ticaret hacmiyle Çin oldu. Türkiye ise 157.2 milyar EURO'luk ticaret hacmiyle AB'nin 6'ncı en büyük ticaret ortağı konumunda. Buradan bakıldığında Türkiye'nin AB ile AB'nin de ÇİN ile olan dengesi açık net ortada...
Merkel önemli bir isimdi.
Önemli işlere imza attı.
İtalyan basınına konuşan eski BAŞBAKAN, önemli vurgular yaptı. Belki şimdilerde çok kişi hatırlamıyor ancak MERKEL TİTREME NÖBETLERİYLE
SON DÖNEMİNDE manşetlerden inmiyordu.
Peki Merkel'in ilk titremesine nerede tanıklık ediyorduk?
Evet! Almanya'yı ziyaret eden UKRAYNA'nın çiçeği burnunda DEVLET BAŞKANI Vladimir Zelensky'yi karşılama töreninde!
Devam...
Merkel'in özellikle AB'nin ve ülkesinin düştüğü enerji kriziyle ilgili açıklamaları önemliydi. Merkel kabaca şunları söylüyordu: "Bugün gelinen noktada KUZEY AKIM-2'yi eleştirmek kolay.
Neden yapımına izin verildiği sorulabilir. Ancak Kuzey Akım- 2 Almanya'nın kalbine giden damarlardı. Bunu anlamadılar.
Ukrayna, Rus gazı için geçiş ülkesi rolünü sürdürmeyi çok önemli görüyordu. Gazın Baltık Denizi'nden değil, kendi topraklarından geçmesini istedi.
Bugün Rus gazının her molekülü şeytan gibi görünüyor.
O zamanlar öyle değildi, gaz tartışmalıydı. Öte yandan bu projeyi isteyenler, ALMAN DEVLETİ değil şirketlerdi!
Kuzey Akım-2'ye izin vermemek diye bir şey söz konusu olmadı.
Olamazdı. Daha pahalı olan sıvılaştırılmış doğalgazın Katar veya Suudi Arabistan'dan satın alınması mümkün olabilirdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nden ithal etme olasılığı daha sonra ortaya çıktı. Ancak böyle adımları attığımız an ABD İLE REKABET ETME ŞANSINI
KAYBEDERDİK...
24 Şubat'tan bu yana yazdığım da buydu! Rusya en büyük müşterisini karşısına alıyor, AB muhtaç olduğu Moskova'ya sırtını dönüyor, uzaklardaki ABD kazanırken AVRUPA'nın ÇİN ile arasına mesafeler giriyor, yakınlık soğumaya başlıyordu. KUZEY AKIM-2 bittiği an kazanan ABD'den başkası değildi. Rusya enerji kartını Hindistan'da ya da Çin'de rahatlıkla değerlendirebilirdi. Ancak kayıp yaşayan AB'nin durumu kritikti.
KÜRESEL REKABETTEN kopmamak için başka yerden gaz alma şansları yoktu. Zaten Putin petrolü de kesiyordu...
Yani AB'ye darbe üstüne darbe iniyordu! Rusya'nın en büyük pazarını kaybetmesi için gerekli motivasyon ABD ile aralarındaki dengeden geliyordu. Yoksa AVRUPA ile arasına DUVAR örmesini açıklayacak bir yol yoktu! Ancak RUS DERİN DEVLETİ de Avrupa'nın Çin ile olan yakınlaşmasının orta vadede kendilerinin sonunu getireceğini biliyordu. Arada TOST olacaklardı. Şimdi ÇİN COVID-19'la sarsılınca başta ALMANYA olmak üzere AB ikinci golü yemekte. ÇİN'e olan bağımlılık sorgulanmakta...
Ancak kısa dönemde yapılacak çok da bir şey yok sanki...
Başta ALMANYA olmak üzere AVRUPA'nın geldiği bu nokta, bir ÇIKIŞI zorunlu kılmakta. Bu da bütün yolları TÜRKİYE'ye bağlamaktaydı.
Seçimler bu nedenle KÜRESEL ETKİLERİ de beraberinde getirecekti. Başkan Erdoğan'ın devam etmesi başka, muhalefetin sahne alması ise bambaşka sonuçları, BATILI MERKEZLERİN kapısının önüne bırakırdı! AVRUPA bu nedenle bastıracaktı. Bütün kozlarını oynayacaktı. Özellikle Kemal Bey'in kararlı tutumunun arkasında, AVRUPA ile kurulacak ortak gelecek fikri yatmaktaydı. Bu da öznenin ALMANYA olduğu bir ufuktu... 6'lı masanın iktidarı, AVRUPA'nın ve ALMANYA'nın nefes alması, enerji meselesinin çözümü için kapıyı aralaması demekti! Seçimin önemi buydu!
Küresel mücadele burada sandığa yansıyacaktı. 6'lı masada da ALMANYA'yı öne alanlar ve diğerleri vardı. TAM MUTABAKAT yoktu. ORTAK ADAY'da anlaşamamaları da bu nedenleydi. TEK BİR İSİMDE UZLAŞMA İHTİMALİ SIFIR BİLE DEĞİLDİ. Bu nedenle hem masa içinde hem de MASANIN İKTİDAR ile mücadelesi sertleşecekti...
Masanın tüm üyelerine bu KÜRESEL MÜCADELE PENCERESİNDEN bakın.
Başkan Erdoğan'ı tasfiye etmek istemelerine de... Bırakın küçük dünyaları olanlar, sloganlarla ilgilensin...