DIŞARISIYLA içerisini yan yana getirmek ve geleceği yorumlamak her zaman akıllıca olandır. "DIŞ GÜÇ" denilerek esprisi yapılan, yaşadığımız hayatın en büyük gerçeğidir.
Bazıları cahilliğinden bazıları da görevli olduğundan bunu örtmek ister. Zaten bizdeki medyanın var olma şartlarından biri de buydu.
Avrupa'daki enflasyonu, enerji krizini güvenlik problemini kim oluşturdu?
Buğday sorunu neden baş gösterdi? DIŞ GÜÇ olan RUSYA'nın UKRAYNA'ya girmesi olabilir mi! Peki DIŞ GÜÇ olan Rusya'nın işgali yine AVRUPA'nın DIŞ GÜÇ olarak elini buralara uzatmasına neden oldu mu?
Elbette...
GÜÇ ODAKLARININ ilgili ülke üzerindeki tasarrufları o ülkelerde türbülansa yol açar. Bunun binlerce örneği vardır. Mesela Almanya'da marketlerde AYÇİÇEK yağının zor bulunması gibi bizim burada benzinin hiç olmadığı kadar yüksek fiyatlara almamız gibi... Ekonomik sonuçlar yani enflasyon, enerji krizi, buğday sorunu siyaseti de etkiler sonuçları da değiştirir...
Yani iç politikada olduğu gibi dış politikada da değişimi zorunlu kılar!
Dün de yazdım. İçerideki dengeye bakalım...
Merkel yıllarca ALMANYA BAŞBAKANI olarak görev yaptı. EN çok ziyaret ettiği ülkelerin başında Türkiye geliyordu. Hiçbir zaman TÜRKİYE'ye sesini yükseltmedi ilişkileri kesip atmadı. Eleştirilerin odağı oldu. Bir seçim gezisinde sorulan sorulara şöyle cevap veriyordu: "Tabii ki biz de sıkıştırıp, sert konuşup, hiçbir uzlaşmaya yanaşmayabiliriz.
Ama şunu da unutmamak gerek, Türkiye sadece Erdoğan'dan ve hükümetinden oluşmuyor. Ülkenin neredeyse yüzde 50'si ERDOĞAN'a karşı. Referandumda bunu gördük. Ve onların da bizden beklentileri var. Çok sert adımlar atıp konuşamayacak düzeye gelmek istemiyoruz" Önceki güne gidelim...
AVRUPA PARLAMENTOSU Türkiye Raportörü Nacho Sanchez- Amor, HDP'nin kapatılması halinde Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin devam edeceğini düşünmediğini söyledi. Devam etti: Türkiye'de insanlar demokratik umutlarının bitmek bilmez bir otoriter sarmalda yok olup gittiğine tanık oluyor. Mevcut durumun seçimler sonrası devamı halinde Türkiye'nin üyelik sürecinin sonlanacağını düşünüyorum...
Yani diyor ki; BU SON ŞANSIMIZ!
Erdoğan'ı tasfiye edersek Rusya'nın yerini doldurur yeni küresel bir planla sahneye çıkarız... Kendi açılarından son derece haklılar. DIŞ GÜÇ zaten oyun kurabilen sonuç alabilendir!
Devam... Biraz geriye gidelim. Büyük kırılmanın yaşandığı 2016'ya... Bugünü ve yarını anlamak için bu şart!
Suriye meselesi alevlenmişken, insanlar kitleler halinde yollardayken Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Alman Bild am Sonntag Gazetesi'nin "En ufak bir eleştiride büyükelçiye nota veren biriyle nasıl böyle bir göçmen anlaşması yapılabilir?" sorusuna ilginç bir cevap veriyordu. Elini tabanca gibi tutup Erdoğan'a karşı poz veren Schulz, "Biz Erdoğan ile bir anlaşma yapmadık, biz Türkiye Cumhuriyeti ile anlaştık. Biz Davutoğlu'nun başbakanlığındaki Türk hükümeti ile anlaştık. Oldukça ciddi bir ortak" sözleriyle tercihlerini dile getiriyordu.
Davutoğlu'nun istifa etmesinden kısa bir süre önce İngiliz Financial Times gazetesi, ilginç bir şekilde "Türk Başbakanın koltuğu AVRUPA BİRLİĞİ ile varılan vize anlaşması nedeniyle tehlikede" manşeti atıyordu. Mehul Srivastava ile Alex Barker'ın imzasını taşıyan haberde ÜST DÜZEY BİR AB YETKİLİSİ "Türkiye ile yürütülen 6 aylık çalışmalarda Erdoğan gelişmelerin bir parçası değildi" diye görüş bildiriyordu.
Türkiye hızla AVRUPA BİRLİĞİ'ne yaklaşıyor, ancak CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'a bilgi verilmiyordu. Türkiye eksen değiştirmek için adımlar atıyor, ancak Erdoğan bunun dışında bırakılıyordu. Tablo böyleydi...
Davutoğlu ile Türkiye başka bir eksene götürülecekken dünyanın tepesi karışıyordu.
Önce Davutoğlu tasfiye ediliyor sonra BREXIT ile İNGİLTERE AVRUPA BİRLİĞİ macerasından kopuyordu. Yolunu değiştiriyordu. Bu şimdi olan biteni anlamak için en iyi rehberdi. AK PARTİ içindeki kopuşlar da yeni partilerin sahne alışları da hep bu kırılmadan sonraydı! İKİ DÜNYA SAVAŞININ nedeni olan EKOLLERİN ÇEKİŞMESİ, şimdi KÜRESEL bir değişimin arifesinde burada yaşanmaktaydı. İKİ EKOL kapışıyor Türkiye'de tansiyon yükseliyordu. Yani TÜRKİYE'nin GELECEKTE KİMLERLE NEREDE OLACAĞI İÇ SİYASETE RUHUNU VERİYORDU.
Tabii biz atışmaları kısa boylu cılız sözlerle takip ediyorduk.
6'lı masanın bir araya gelme amacı da hedefi de AVRUPA İLE GELECEĞE yelken açmaktı. Oysa Başkan Erdoğan, ne KILIÇDAROĞLU ne DAVUTOĞLU ne de masanın diğer üyeleri gibi düşünmekteydi.
Bunun en güzel örneklerinden biri dün yine AVRUPA'dan geliyordu...
Avrupa Parlamentosu 2022 Türkiye raporunu kabul etti. 622 parlamenterin oy kullandığı oturumda 448 'evet' çıktı. Rapor Türkiye'ye yönelik sert eleştiriler içeriyordu.
Öne çıkan talep neydi biliyor musunuz? TÜRKİYE RUS SERMAYESİNE SIĞINAK OLMAKTAN DERHAL VAZGEÇSİN! Yani "TÜRKİYE OLİGARKLARA KAPILARINI KAPATSIN" diyorlardı... Rusya'nın UKRAYNA işgali, Avrupa'nın enerjide, buğdayda, güvenlikte sarsılması, buraya gelen OLİGARKLAR, AB'nin karşısına dikilen TÜRKİYE ve 6'lı masa ile bu gidişe son verilmek istenmesi...
İŞTE OLAN BİTENİN KISA ÖZETİ BUDUR...
Yaşanılanlar İÇ GÜÇ ve DIŞ GÜÇ arasındaki bağlantıyı de anlatmaktadır...
Daha önce yan yana omuz omuza siyaset yapanların sert bir mücadeleye gireceği ilginç bir zaman diliminden geçmekteyiz... Mesele etrafı çevrilen AVRUPA'nın TÜRKİYE ile soluk alıp alamayacağıdır. Başkan Erdoğan kazanırsa Nacho Sanchez-Amor'un da söylediği gibi AB, Türkiye'ye kapılarını kapacaktır. Ancak kapatacak kapı bulabilecekler mi işte o büyük soru işareti! 2023 seçimlerinin gizli kodu budur!
Mücadele seçim sandığına sığmayacak kadar büyüktür.
Konu Türkiye'ye, BAŞKAN seçmenin çok ötesindedir...