AK PARTİ 19 yıl önce iktidara geldi. Bu büyük dönüşümdü.
Sevseniz de sevmeseniz de oy verseniz de vermeseniz de kabul edilmesi gerekir ki hiç yapılamayan işlere bu dönemde imza atıldı.
Bu böyle. En son Merkel veda ziyaretine geldiğinde bunu söyledi. Yapılanları sayacak değilim. Herkes kullanıyor faydalanıyor...
Asıl bilinmesi gereken AK PARTİ'nin daha doğrusu Başkan Erdoğan'ın yolu...
2002'de iktidara gelen AK PARTİ aslında 4 eğilimi içinde barındıran bir organizasyondu.
Özal'ın ANAP'ından çok farklı değildi.
"GÖMLEĞİMİZİ ÇIKARDIK" deyimi bu nedenle kullanılmıştı.
Ancak AK PARTİ içinde başından bu yana en yalnız olan ERDOĞAN'dı. Çok kişi aksini söylese de diğer EKOL'ün güçlü olduğu gerçeği değişmiyordu. Yükü alan sırtlayan Erdoğan olsa da içeride İKTİDAR MÜCADELESİ HEP VARDI... Siyasetin doğası... Bir partinin meydanlarda ne dediğinden çok uyguladığı EKONOMİK MODELE ve DIŞ POLİTİKAYA bakmak gerekiyordu. Asıl merkez burasıydı çünkü...
Siyasi mücadele burada farklılaşırdı...
Oysa genel kabulümüz vardı ve bütünüyle yanlıştı!
NAMAZ KILMAK, ORUÇ TUTMAK, HACCA GİTMEK ya da MİLLİYETÇİ KİMLİKLE ortaya çıkmak ortak payda değildi. Hiç de olmadı...
Abdullah Bey de, Ali Babacan Bey de Ahmet Davutoğlu Bey de namaz kılar oruç tutar. Tayyip Bey de... Ancak ayrıldılar!
Ayrılmak zorunda kaldılar.
Tıpkı MİLLİYETÇİ oldukları halde yan yana gelemeyen Devlet Bey ile Meral Hanım gibi...
Birbirine benzeyen insanlar EKONOMİ ve DIŞ POLİTİKADA ayrı düşerdi. Bu önce parti içinde ayrılığı, sonra BAŞKA partinin çatısı altında yürümeyi getirirdi...
Para ve dış politika üzerindeki AYRIŞMA sizin dünya üzerindeki İTTİFAKLARINIZI da belirlerdi. Bu da sizi KABACA bilinen iki EKOL'den birine götürürdü. Trump ABD Başkanı olduktan sonra DEMOKRATLAR'ın "RUSYA SEÇİMLERE MÜDAHALE ETTİ" saldırısıyla karşılaşıyordu.
Pek çok çalışma arkadaşı görevde kalamıyordu.
Michael Flynn gibi önemli görevlerdeki 67 isim gidiyordu. Savcı Mueller, John Kerry'ye yakındı. Kerry de DEMOKRATTI. Şimdi Biden ile çalışmaktaydı...
ABD'deki bir güç TRUMP'ın Putin ile Erdoğan ile çalışmasını istemiyordu. İtiraz da ortadaydı. Kazandılar...
Biden BEYAZ SARAY'a geldi. Trump kaybederken Putin ile Erdoğan devamlı kazanıyordu.
Devam...
AK PARTİ içinde de Abdullah Bey'in geri çekilmesi ve yola çıkılan pek çok ismin tasfiye edilmesi süreci vardı.
Bu ABD'deki gelişmenin tam tersiydi.
Bence üzerinde durulması gereken ve ERDOĞAN'ı önemli yapan da buydu.
AK PARTİ
2002'den 2009'a kadar KÜRESEL POLİTİKALAR izledi.
Ancak 29 Ocak Davos krizinden önce Ankara'da önemli bir hamle yapılıyordu. AK PARTİ için KAPATMA DAVASI açılıyor ve ERDOĞAN'ın tasfiyesi planlanıyordu.
Kağıt üzerinde "PARTİ KAPATMAK" gibi duran davanın özü ERDOĞAN'I BİTİRMEK'ti...
OLMADI... Erdoğan devam etti. Can Paker'in de belirttiği gibi 29 OCAK 2009'dan sonra SAVAŞ RESMEN BAŞLADI. Bütün saldırıların hedefi Erdoğan'ı kenara itmekti.
Saldıranların temelinde motivasyon kaynağı olarak KÜRESELCİLER vardı. Can Bey'in altını çizdiği gibi SOROS AK PARTİ'NİN TASFİYESİNİ
İSTİYORDU...
Saldırılar artarak gelmeye başladığı dönemde CHP'de de görev değişikliği oluyor, Deniz Bey gidiyor Kemal Bey geliyordu...
HÜRRİYET o zaman "GANDİ KEMAL" manşetleriyle tam destek veriyordu. Kemal Bey de gelir gelmez CHP'de tasfiye başlatıyordu. Deniz Bey ve Kemal Bey'in ATATÜRKÇÜ olması aynı politikaları izleyeceği anlamına gelmiyordu.
CHP değişiyordu.
Aynı dönemlerde KASETLERLE BAHÇELİ'nin tasfiyesi planlanıyordu. Parti resmen sallanıyor ancak yıkılmıyordu. Bahçeli direniyor ve kazanıyordu.
Siyasetteki bütün hamleler ERDOĞAN'ı yalnız bırakmak stratejisi üzerine kurulmuştu. Çok kişi bunu ıskalıyordu.
Saldırıların sayısı ve şiddetinin artmasına rağmen ERDOĞAN hiç kimsenin yapamadığını yapıyor ve AYAKTA kalıyordu. KÜRESEL TABANLI hamleler karşısında EKONOMİK DEFANSI SAĞLAM kuruyor ve yürüyordu.
Daha önce iki IMF memuruyla hükümet düşürebilenler şimdi başarısız oluyordu.
Erdoğan düşmedikçe karşı taraf BLOK olarak pozisyon belirliyordu.
Karşıdaki isimler görünüşte AYRI gibi dursa da KÜRESEL ÖLÇEKTE ortak paydaları bulunmaktaydı.
Erdoğan hem yola çıktıklarıyla hem karşıdaki isimlerle mücadele ediyordu. Daha önce örneği olmayan buydu...
Ve bu mücadele sonucu DEVLETİN İDEOLOJİSİ de değişmişti...
15 Temmuz büyük travmaydı. Bu nedenle olağanüstü şartlar yaşanmazsa KÜRESEL BAKIŞ AÇISINA SAHİP İTTİFAKIN GELME ŞANSI
ZAYIFTI... Görülmesi gereken buydu. 2023 buraya sığdırmaya çalıştığım mücadelenin finali olacaktı.
2002'de başlayan yolculuk 2023'le devam edecekti...