CUMHURİYET BAYRAMI'nda gelin Türkiye'nin önündeki yıllara kafa yoralım.
Genellikle bizler bugünü ve dünü yazarız.
Analizlerin temeli güncele dayanır.
Oysa dünya büyük değişimden, büyük rol dağılımının yapıldığı günlerden geçmekte. Bu ister istemez TÜRKİYE'ye de yansıyacaktır. İngiltere'ye, ABD'ye, Rusya'ya ya da Çin'e yansıdığı gibi...
YENİ DÜNYA DÜZENİ denilen organizasyon her ülkenin bileğinin gücüyle aldığı roldür. Türkiye bu role düne kadar razı olan aktördü. Bu nedenle hem KÜRESEL ROLE razı olduk hem de ABD ile İNGİLTERE'nin ülke içindeki İKİNCİ KONTROL MEKANİZMASI kurmasına seyirci kaldık... 1950'den bu yana içeride yaşadığımız türbülansın nedeni iki büyük gücün KÜRESEL ROLÜMÜZE rağmen Türkiye'yi ANKARA'dan yönetmek istemesiydi...
Mesela SOVYETLER'E karşı, KOMÜNİZME karşı ülkenin bütün kurumları mücadele ediyordu. Format böyleydi. Bir de bu mücadeleyi verenlerin Washington'a ya da Londra'ya bağlanması söz konusuydu... Olaylara hiç böyle bakmazdık...
Şimdi iş değişti.
Kabaca bakıldığında Türkiye IMF'ye de NATO'ya da gerektiğinde "HAYIR" diyebilen bir ülke oldu. Askerimiz, polisimiz, istihbaratımız TÜRKLER'i takip ederdi.
Bütün kurumlarımız içerideki insanı TEHDİT GÖRÜYORDU.
Bunu yerleştiren akıl dışarısıydı. Bu oyuna öyle bir düştük ki 60 yıl kafamızı kaldıramadık.
Oyunu göremediğimiz için içerideki acılarımızı biz ürettik. Şimdi MİT onlarca ülkede operasyon yapmakta.
Türk Silahlı Kuvvetleri Libya'dan Suriye'ye, Azerbaycan'dan Somali'ye kadar boy göstermekte. Dışişleri?
Afrika'da Türk'ün sesini duymayan, ayak izini görmeyen yok!
Balkanlar ve Orta Asya'da buna dahil...
Devlet, DÜŞMANI içeride aramayı bırakınca TÜRK DEVLETİ bir anda OYUNCU oldu.
Yani DÖRT AYAĞINA PRANGA VURULAN BİR DEVLETTEN kopuş gerçekleşti.
Şimdi eksikler yok mu?
Olmaz mı! Elbette var.
Ancak asıl mücadelenin görmezden gelinmemesi gerekmekte. Bütün eksikliklere rağmen, kusurlara rağmen KENDİ ÜLKESİNİ YÖNETEN BİR ANLAYIŞ HAKİM OLDU. BU AZ ŞEY DEĞİL.
Güncel siyasete girerek devam edelim...
Başkan Erdoğan da herkes gibi her canlı gibi değişti. 2002'deki ERDOĞAN ile şimdiki arasında çok fark var. AK PARTİ'ye açılan kapatma davası ERDOĞAN'sız AK PARTİ için önemli bir hamleydi. Bu aşıldı... DANIŞTAY SALDIRISINDAN sonraki ikinci büyük hamleydi bu. Atlatıldı.
Erdoğan YASAKLI olmaktan kurtuldu.
Sonra yaşanan pek çok türbülans ERDOĞAN'ın arkadaşlarıyla yollarını ayırmasına neden oldu. Bu doğaldı.
İçeride çok kişi anlamıyordu ancak KÜRESEL MÜCADELENİN TARAFLARI AK PARTİ içinde yan yana duramazdı.
Hepsi bir anda olmasa bile zamanla tasfiye ediliyordu. Tasfiye edilenler de ta baştan bu yana ERDOĞAN'ı silmek istiyordu. Bu görünmeyen kavganın su üzerine çıkması için sancılı dönemin başlaması gerekmekteydi.
Kaçınılmazdı. Ve bunlar peş peşe oluyordu.
15 Temmuz'a kadar sürüyordu zincir.
Peki şimdi bitti mi?
Elbette bitmedi. Siyaseten daha da alevlenecek...
Ahmet Davutoğlu BAŞBAKANKEN KOALİSYON için gittiği CHP lideri ile kolayca anlaşabildi. Her şey hazırdı. Olmadı.
Oyunu bozan MHP lideri Bahçeli'ydi. Bahçeli, Davutoğlu'nun kişiliğine itiraz etmiyordu. Temsil ettiği siyasi akıma tersti.
Bunu dile getiriyor, bazen de sert ifadeler kullanıyordu. Hatırlayın sızan kulis bilgilerine göre Abdullah Bey, CHP lideri ile görüşüyordu.
Normaldi. Abartılacak bir şey yoktu. Kemal Kılıçdaroğlu Abdullah Bey ile Ali Babacan Bey ile Ahmet Davutoğlu Bey ile oturup konuşuyor ve anlaşabiliyordu. Hepsi AK PARTİ'nin içinden gelen isimlerdi! Ancak Erdoğan'la frekans tutmuyordu! Neden?
Çünkü ülkeye ve dünyaya bakışları çok farklıydı.
Dün de yazdığım gibi YEREL ve KÜRESEL olarak PARAYA bakışları bambaşkaydı!
AK PARTİ ile MHP başka, CHP-İYİ PARTİ-DEVA-HDP-GELECEK- SAADET başka bakıyordu...
Mesela rahmetli Erbakan şimdi hayatta olsa AK PARTİ-MHP çizgisine gelmeyi düşünürdü.
Ancak SAADET gelemeyecekti... Çünkü konuşulmayan kısımda GİZLİ KOD vardı. Bu iki ekoldü. Trump Erdoğan'la çok iyi anlaşıyordu, Biden ise randevu vermiyordu.
Olay buydu! İçerisi de bu eksene oturmuştu.
AK PARTİ ilk geldiği yıl kiminle anlaşamıyordu?
EVET BUSH'la... IRAK MÜDAHALESİNİ DÜŞÜNÜN! TEZKEREYİ DÜŞÜNÜN! PAZARLIKLARI DÜŞÜNÜN!
Olmuyordu... Dengeler bozulunca Türkiye ve Erdoğan yeni yerini aldı.
Dolayısıyla mücadele edilenlerin listesi değişti.
Erdoğan kendi içinden çıkıp karşıya geçenlerin karşıdakilerle oluşturduğu İTTİFAKLA mücadele verecek. Dünyada bunun karşılığı belli... Soros simgeydi. Temsil ettiği KÜRESEL PARA POLİTİKALARI ANKARA'da kabul görmüyordu. Teveccüh gösterenlerin hepsi karşı BLOKTAYDI... Konu kabaca buydu. Mücadele de buydu. Bu denge de bugünden yarına değişecek bir şey değildi.
2023'e CUMHUR İTTİFAKI gidecekti...