Doz ‘aşı’mı!
Mesele Türkiye ise kesinlikle GENİŞ BİR KADRAJ şarttı. AVRUPA ile olan tarihi ilişkimiz, İngiltere ile gelişen ve yükselen dostluğumuz, ABD ile olan hesaplı gerginliğimiz, Çin'e olan adımlarımız, Rusya'nın zaman zaman soğukluğu...
Türkiye'nin yer alacağı KÜRESEL SİSTEM ve bunun üzerinden yaptığımız yorumlar... Belki hepimiz haklıyız. Ancak belki hepimiz eksiğiz!
Ne demek mi istiyorum...
Açalım...
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkesindeki iç savaşın başından beri en büyük destekçilerinden olan Rusya'ya üçüncü kez gitti. Esad, Vladimir Putin'le görüştü. Görüşmede Putin, "Suriye'de en büyük sorun yabancı güçlerin varlığı" dedi. Putin isim vermese de "yabancı silahlı güçler" diyerek Türkiye ve ABD'yi eleştiriyordu. AVRUPA BİRLİĞİ ya Türkiye'yi ya Rusya'yı yanın almalıydı.
Kıskaçtan çıkış yolu yoktu. Merkel bu nedenle Ağustos'ta Kremlin'e gitti. Tam da bu nedenle Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Başkan Erdoğan'la telefonda görüştü. Konu hepsinde aynıydı! BÖLGENİN GELECEĞİ...
Eksik kaldığımız yerler de burasıydı sanki...
2018'e gidelim...
Dünyanın tepesinde yer alan 7 büyük ülkenin devlet başkanları burada.
DAVOS'ta... Sadece Japonya'nın başbakanı yoktu, ancak tüm bakanları hazır bulunuyordu. Kanada Başbakanı'nı elinde çantasıyla gezerken ya da Ürdün Kraliçesi Raina'yı tek başına yürürken görmeniz mümkün burada. World Economic Forum bir siyasi sirk değil. Mesela 1990'ların başında burada KÖK HÜCRE konuşuluyordu. Bu 15 sene sonra gündemimize girdi. Yine hatırlıyorum 1990'ların başlarında Bill Gates geldi burada akıllı telefonları anlattı. Daha biz cep telefonunu bilmiyorduk.
Nokia falan daha hayatımıza girmemişti. Bu sene benin dikkatimi çeken biraz da rahatsız eden bir konuyu paylaşmak istiyorum.
Prof. Harari'nin bir oturumuna girdim. Çok önemli notlar da aldım.
Çok değil 10-15 yıl sonra insanların bambaşka bir cins haline geleceği söylendi. Belki siz de ben de bunu yaşayacağız.
Bizler son normal insan nesliyiz. Nasıl insanlar taş devrinden çıktıktan sonra gelişim gösterdi ve HOMO SAPIENS olarak yola devam etti. Bizden sonraki nesiller bağımsız olarak yaşayamayacak. Küçük bir ELİT grup insanları ve devletleri yönetecek.
Eski dönemlerde krallar vardı. Toprak sahipleri yani ARİSTOKRATLAR bir yanda avamlar diğer yandaydı. Sonra makine çağı başladı. Makineleri elinde tutanlar gücü de taşıyordu.
Ne oldu? Kapitalistler ve proleterya olarak devam edildi.
Şimdi ise bambaşka bir döneme geldik. Artık her şey DATA! Küçük ama çok çok küçük bir grup, çok küçük ELİT grup yönetecek. Diğerleri de idare edilenler olacak. Bizler telefonumuz, bilgisayarımız HACK'lendi diye korkuyorduk. Bunlar geride kaldı. Artık BEYNİMİZ HACK'lenecek! Beyin dalgalarını ölçen sensörler var. Sizin ne düşündüğünüzü ne tepki vereceğinizi anında ölçebiliyorlar.
Bundan kaçış da yok.
"Telefon kullanmayacağım" diyemiyorsunuz. Size ait olan her veri ışık hızıyla kopyalanıyor ve çoğaltılıyor...
Bu cümleler bana değil, herkesin bildiği saygın bir işadamı olan CÜNEYT ZAPSU'ya aitti...
PANDEMİDEN, CORONA belasından bir yıl önce bunları anlatıyordu. Katılımcı olarak gördüklerini paylaşıyordu.
Daha önce gördükleri nasıl gerçekleştiyse yine başka bir rüzgarın geldiğini aktarıyordu. Ve "KORKTUM AÇIKÇASI" diyordu...
Zapsu'nun bu sözlerini hatırlarken dün de Bill Gates yine sahne alıyordu.
Gates "Dünya gelecekte olası bir pandemiye hazır değil. Salgın hazırlıklarına gösterilen ilgi beklediğimden daha düşük. Endişeliyim..." diyordu. Haliyle biz de korkuyorduk... Haberi veren de The Wall Street Journal'dı...
Hepimiz yerel, küresel siyaseti konuşurken büyük bir ıskalamanın içinde miydik! Dünya KÜÇÜK ama çok küçük bir ELİT sınıf tarafından yönetilecekse bizlere, devletlere yöneticilere düşen rol neydi?
Üzerinde düşünülmesi gereken buydu... Korkunun hakim olduğu iklimlerde bu sorular sorulmaz cevap da aranmazdı... Hastanelerin yoğun bakımları doluyken mümkün değildi. Son derece de normaldi.
Birkaç hafta önce sevdiğim bir dostum bilgi paylaştı... Pfizer'in CEO'su Albert Bourla'nun AŞI OLMADIĞINI söylüyordu.
Üzerinden bir süre geçti.
Şimdi olmuştur belki bilemiyorum.
Albert Bourla bizlerin BURLA BİRADERLER olarak bildiğimiz ailedendi.
Herkesin bildiği Monik Benerdate BURLA AİLESİNİN KIZIYDI.
İspanya'dan göç etmişler Osmanlı'ya gelmişlerdi. Eli ve Daniel Burla kardeşlerin açtığı yoldan aile güç kazanmıştı. Türkiye'de de çok büyük işlere imza attılar.
Dönemin gazetelerini ayakta tutan isimlerdi. Reklam veren olarak... Yeni bir gazete kurmak için para arayan Sedat Simavi'ye de destek olanlar aynı aileydi.
Parayı veren BURLA'ydı Simavi de reklamla borcunu ödeyecekti... HÜRRİYET böyle kuruluyordu. Beyaz eşya ithal eden ve sonra üretimini gerçekleştiren de bu aileydi. Arçelik'te ortaktılar. BEKO'nun B'si onlar mı emin değilim...
Demek istediğim şu...
Aşıya asla karşı değilim.
Bilime karşı olunur mu!
Ancak her ne hikmetse AŞI denilse de, aşı karşıtlığı denilse de konuşulan Astra- Zeneca, Sputnik, Johnson and Johnson, Moderna, Sinovac değildi! Bilinmeyen bir otorite sadece Bion- Tech istiyordu. Yaşanılan kayıplara rağmen zorunlu bir tercihe sürüklenmemiz bana çok ilginç geliyordu.
Diğer AŞILARIN AŞI OLARAK kabul edilmemesi gerçekten çok anlaşılır değildi... KÜÇÜK AMA ÇOK KÜÇÜK ELİT sözleri hafızamda tekrar canlanınca "ACABA?" diyorum...
Pandemiyle, Coronavirüs'le, aşılarla KÜÇÜK ÇOK KÜÇÜK ELİT'in bir bağı var mı? Mesela geçtiğimiz günlerde Sinovac aşısı olan bir kadın ALMANYA'ya mahkeme karıyla alınmadı...
Neden? Merak ettiğim bu...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.