11 EYLÜL saldırılarından sonra ABD, Irak ile Afganistan'a girdi.
Kabil'e giderken beraberinde AVRUPA'yı da götürdü.
20 yıl sonra gelen çekilme operasyonu ve Washington'un kimseye bir şey söylemeden HAREKET EDİYOR oluşu ABD ile AVRUPA arasındaki köprüleri yıkıp attı.
Aslında Kabil Havaalanı ve Afganistan üzerinden konuşulan bu! ORTAKLIĞIN BİTTİĞİ, YAN YANA DURMANIN SONUNA GELİNDİĞİ noktaydı KABİL! İkinci Dünya Savaşı ile oluşan yapı kesinlikle değişiyordu...
Trump zamanında başlayan DALGA şimdilerde NORMANDİYA'dan Avrupa'nın içlerine süzülüyordu... Avrupa da bunu görüyordu.
Merkel, Macron üzerinden AVRUPA ORDUSU'nu ilan etmenin hazırlığını yapıyordu. Macron'un ortaya attığı Avrupa Ordusu fikrine ilk ciddi tepki Trump'tan geliyordu:
"Emmanuel Macron, Avrupa'nın ABD, Çin ve Rusya'dan korunmak için kendi ordusunu kurması gerektiğini savunuyor. I. ve II.
Dünya savaşlarında Avrupa'ya saldıran Almanya olmuştu.
Fransa o zaman ne yapmıştı? ABD kurtarıcı olarak çıkagelmeden önce Paris'te Almanca öğrenmeye başlamışlardı. Ya NATO'ya ödersiniz ya ödemezsiniz..."
Avrupa, Biden'ın gelişinden sonra işlerin düzeleceğini zannetti.
Oysa DERİN ABD ve DERİN İNGİLTERE el altından anlaşıyordu.
2016'daki BREXIT bunun için yapılıyordu.
İNGİLİZ DEVLETİ iki parçalı görüntü verse de sonuç "BREXIT" oluyordu.
Avrupa ile yollar ayrılıyordu... Trump'ın Taliban'la DOHA'da görüşmesi DERİN İNGİLTERE'nin DERİN ABD'nin yanında yer alıyor oluşunu simgeliyordu.
Bu nedenle Biden gelse de değişen bir şey olmuyordu. Biden, Obama gibi Merkel'le çok yakın olmak istese de olamıyordu.
Trump'ın dümeni kırdığı yerden devam ediyordu.
Afganistan'dan çekilme ALMANYA için büyük şoktu!
Berlin, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu çapta bir operasyonel gücü bir başka ülkeye sevk ediyordu. Eski İsveç Başbakanı Carl Bildt ise mevcut durumu, "Biden'dan beklentiler çok fazlaydı. O kadar fazlaydı ki gerçekçi değildi" şeklinde değerlendiriyordu.
Avrupa, artık ABD ile aynı değerleri paylaşmadığını düşünüyordu.
Macron'un altını çizdiği gibi aslında Washington, Moskova ile Pekin ile yürüyordu... Avrupa'nın bu ÜÇLÜ'yü tehlike olarak görmesi boşuna değildi. Bu nedenle ORDU KURMAK İÇİN HAZIRLIĞA başlıyordu... Çünkü Biden'ın "ABD artık ülkeleri yeniden yaratmak için asker göndermeyecek" ifadesi ile Trump'ın "Önce Amerika" çıkışı arasında fark olmadığını görmüşlerdi.
Macron'un "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" sözü şimdi yeni ORDU arayışına uzanacaktı.
Brexit ile Londra AVRUPA'- dan koparken Türkiye de NATO ile BAŞKALAŞMIŞ bir ilişkiyi hayata geçiriyordu.
S-400'ler ile başlayan süreç İHA-SİHA-TİHA'larla devam ediyordu. Silah sanayiinde büyük hamleler yapılıyordu.
Libya konusunda Fransa ile karşı karşıya gelmemiz bile fiilen NATO'nun bittiğinin işaretiydi.
Avrupa, Türkiye'yi aralarına almasa da her yerde TÜRK DUVARINA tosluyordu. Libya'da, Kıbrıs'ta, Doğu Akdeniz'de, Suriye'de...
Brexit ile birlikte İNGİLİZLER de Ankara'nın yanındaydı.
AVRUPA çevrelendiğini, kıskaca alındığını görüyordu.
Rusya ve Türkiye üzerinden çözüm bulmak isteyeceklerdi...
Kolay değildi...
Muhalefetin tamamı ALMAN EKOLÜNE yakın olduğu için bastıracaklardı. Doğaldı.
Ankara'yı yanlarına çektikleri an soluğu ORTA ASYA'da alacaklarını biliyorlardı.
Bu nedenle Türkiye hedefti. Erdoğan hedefti. AK PARTİ hedefti. Tarihsel olarak burada güçlü oldukları için ANKARA'yı içeriden sıkıştıracaklardı.
Yeni deşifrelerle, yeni çıkışlarla, yeni oyuncularla... Sürpriz hamlelerle...
Ve FİNANSAL GÜÇLERİNİ devreye sokmak isteyeceklerdi...
Bu nedenle Deutsche Bank, Merkez Bankası'nın 'çekirdek enflasyon' hedeflemesini değerlendiriyor ve şöyle diyordu:
Türkiye'nin böyle bir değerlendirme lüksü yok!
Bu, adım atacaklarının önemli işaretiydi...
Afganistan'dan "çekilme" yeni dönemi başlattı.
Türkiye 2013'teki operasyonlardan sonra YÖNÜNÜ bulmak için savaşıyordu. Aydın Doğan'ın 2018'de HÜRRİYET'i satışı ile bu yön kesinlik kazanıyordu...
Erdoğan, AVRUPA ile arasına kocaman bir mesafe koyuyordu...
Yaşananlara ve yaşanacak olanlara buradan bakmakta fayda var...