BAZEN gazete haberleri çok şeyi anlatır. Eğer unutmadan gelişmeleri takip edebilirseniz not, alabilirseniz, oturduğunuz yerden üst düzey bir büyükelçi kadar devlet adamı kadar sağlam analizler yapabilirsiniz.
Günün en DERİN haberi Pekin'den geldi. Almanya'nın Pekin Büyükelçisi Prof. Dr. Jan Hecker, hayatını kaybetti.
İki hafta önce göreve başlayan BÜYÜKELÇİ'nin neden öldüğü açıklanmadı.
Hastalık yok, kaza yok, kalp krizi yok. Ama ölüm var!
Almanya şokta. Merkel de...
Devam...
Tarihler 2016'nın HAZİRAN ayını gösterirken İngiltere'nin Ankara büyükelçisi Richard Moore, basına konuşuyordu.
Sonrasında İNGİLİZ İSTİHBARATININ başına gelecek olan Moore, çok önemli hususların altını çiziyordu...
Moore, TÜRKİYE'NİN MİLLİ SAVAŞ UÇAĞI PROJESİNE DESTEK VERMEK İSTEDİKLERİNİ açıklıyordu... Büyükelçi "Türkiye'nin düşündüğü bu MİLLİ UÇAK projesini tek başına yapması mümkün değil. Proje çok büyük.
Projede yer almak istiyoruz.
Anlaşma aşamasına geldik. Bu savaş uçağını üçüncü ülkelere satacağız.
Bu sadece bir teknoloji paylaşımı, ticari ortaklık değil, aynı zamanda stratejik ortaklık" dedi. Hemen akla, "Peki İngiltere neden Türkiye ile bilgi, teknoloji paylaşıyordu. Amacı neydi" soruları geliyordu.
Cevap hazırdı. Net ve açıktı... "Bir, hükümetimiz kendi şirketlerinin iş hacmini geliştirmek istiyor.
İkincisi daha derin bir gerekçe. Böyle projeler, iki ülkenin başka türlü geliştiremeyeceği askeri bağların kurulmasına vesile olur. Biz de NATO ortağıyız ve böyle projelerle bu ortaklığımızın köklerini daha derine indirme imkanı buluyoruz. Üçüncüsü, buna bizim de ihtiyacımız var..."
Zaten Moore'un bu söyleşiyi verdiği 2016'ya kadar Türkiye devamlı olarak saldırı altında kalmış, sarsıntı üstüne sarsıntı yaşamıştı... 15 Temmuz'da Türkiye'nin yanında olan ve bunu DIŞİŞLERİ BAKANINI arayıp söyleyen de Richard Moore'dan başkası değildi.
Kalkışmadan 4 gün sonra gelen de Alan Duncan'dı...
İngiliz bakan yani...
İngiltere, üye olduğundan beri AVURPA BİRLİĞİ'ne Türkiye'nin dahil olmasını istedi. GİZLİ GÜNDEME göre Londra-Ankara birlikte gücüyle oy oranıyla AVRUPA'yı içeriden kontrol eder hale gelecekti.
Almanya da Fransa da bunu bildiği için uyurken bile "TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ'NE GİREMEZ" diyordu. 2016'da İngilizler sandığa gidiyor ve YÜZDE 52 ile AB'ye veda ediyordu.
"BREXIT" diyorlardı.
Ancak İNGİLTERE de kendi içinde 2 parça idi. Sandıktan çıksa da YASALLAŞMASI kolay olmuyordu. Hükümetler devriliyor parlamento sandıktan çıkan sonucun hayata geçmesine izin vermiyordu. Hatırlarsanız en son Boris Johnson PARLAMENTOYU TATİLE YOLLADI DA yani "YUMUŞAK DARBE YAPARAK" BREXIT onaylandı... Bir önceki Başbakan Theresa May zamanında parlamento 3 kez AB'DEN ÇIKIŞI DURDURDU!
Britanya'da Brexit referandumu 23 Haziran 2016 tarihinde yapıldı.
Britanya halkının % 51,9'u AB'den çıkma, % 48,1'ı AB'de kalma yönünde oy kullandı.
Referandumun beklediğinin tam tersi sonuç vermesi üzerine Başbakan David Cameron, Brexit sürecini kendisinin yürütemeyeceğini açıklayarak istifa etti.
Cameron BREXIT'ı istemiyordu. Yerine gelen Theresa May de Brexit yanlısı değildi.
Bu denklemde Boris Johnson'un önü açıldı.
Başkan Trump seçilmeden önce bile BREXIT'e destek veriyordu. Daha sonra "Başbakan May beni dinlemedi.
AB ile görüşmelerde dediğimi yapsa bu kadar zorlanmazdı..."diyecekti.
Aslında perde gerisinde ABD'den esen rüzgar AVRUPA'yı yalnız bırakmak ve örselemek istiyordu.
Merkel de Macron da bunu biliyor ve görüyordu.
İngiltere'nin aldığı bu karardan sonra TÜRKİYE için büyük fırsat doğdu.
DENGEYİ iyi okuyan Türkiye önemli bir hamle yaptı. Ya Washington- Londra ya da Berlin-Paris denkleminde olacaktı.
İlk seçeneği tercih etti.
Dolayısıyla Londra Ankara'ya yanaştı. Omuz verdi. Türkiye içinde yaşanan değişimlerin ana ekseni bu yakınlaşmaydı.
Biz sonuçlarını görüyorduk.
Aradan 4 yıl geçti.
2020'ye geldik... Yine gazetelerden öğrendik ki 2 İNGİLİZ SAVAŞ UÇAĞI KONYA'da...
İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait 2 'Eurofighter Typhoon' savaş uçağı Konya'daki 3'üncü Ana Jet Üs Komutanlığı'na geldi. Bizim F-16'larla uçtu.
Bizim pilotlar ve teknik ekip misafir uçakların tüm bilgilerini aldı mı almadı mı bilmiyorum! Ancak eldeki uçaklarla KIYAS yapmak için önemli bir fırsat yakalandığı kesindi.
Öte yandan Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Libya'da, Ermenistan'da AVRUPA ile karşı karşıya gelen bir Türkiye vardı.
Kriz Berlin-Paris ekseni ile yaşanmaktaydı... Mülteciler ise aradaki en önemli sorundu. Afganistan ve TALİBAN meselesi de aynı parantezdeydi! ABD hızla çekilerek AVRUPA'YI YALNIZ BIRAKYOR ve aciz gösteriyordu... Trump TALİBAN'la nerede görüşüyordu? KATAR'da DOHA'da.. Yani İngiltere'ye çok yakın bir koordinatta!
Peki TALİBAN kimlerle sıcak temas kurabileceğini açıklıyordu? KATAR-TÜRKİYE- ÇİN...
KABİL konuşulurken ALMANLAR'ın BÜYÜKELÇİSİ ölüyordu!
Çok ilginç! Dengeler üzerinde mücadele sürüyordu. Belliydi.
Önemli bir şey daha oluyordu! Başkan Erdoğan "DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN" isimli kitabını çıkarıyordu...
"ÇOK KUTUPLU, ÇOK MERKEZLİ, ÇOK KÜLTÜRLÜ, daha adil bir dünya mümkün..." diyordu... Değişimi önden anlatıyordu... Çok şeyin değişeceğini işaretlerini paylaşıyordu. Anlayana tabii...