Frekans!
Bunun pek çok nedeni vardı.
Öncesi de vardı elbette...
Ancak son 20 yıla bir bakın. Yaşananları sıralamaya kalksam ilave gazete vermek gerekir.
AK PARTİ geldi "IRAK OPERASYONU" ile yüz yüze kaldı. Haliyle ABD ile temas başladı.
Başkan Bush'tu. Gelmeler gitmeler, Meclis'teki tezkere oylamaları ve AK PARTİ içindeki ilk bölünmenin ortaya çıkışı... Bizler hemen hemen her olaya ilk tercihe duygusallığı koyarak bakıyorduk. Ve böyle olunca da çok şeyi ıskalıyorduk. Çok uzun zamandır yazdığım gibi dünyayı kontrol etmek isteyen İKİ ANA GÜÇ MERKEZİ vardı. Ve bu iki güç de TÜRKİYE'yi kontrol etmek niyetindeydi. İsimlere olaylara derinlemesine girecek değilim. Ancak son 20 yılda yaşadıklarımız bu iki gücün savaşından başka bir şey değildi. Arada kendi çıkarları için sahne almak isteyen başka YABANCI unsurlar da oluyordu. Ancak büyük dengeyi bozacak cinsten değildi bunlar...
AK PARTİ'nin iktidara geldiği yıldan bugüne bir bakın! Neler oldu neler... Mesela IRAK OPERASYONUNDA yani TEZKERE konusunda Başkan Erdoğan ile Abdullah Gül ayrı düşüyordu. AK PARTİ içinde tezkereye "HAYIR" diyen başka isimler de vardı. Zaten AK PARTİ ve DEVLET içindeki tasfiyelere, yol ayrımlarına, kırılmalara, gerginliklere hep buradan bakılmalıydı. Çünkü bu nokta DÜNYADAKİ KAVGANIN da düğüm yeriydi.
Açalım... 2003'e gidelim.
Biz pek bilmiyorduk ancak kavganın büyüğü ABD'ydi! Bize ulaşan dalganın kaynağı orasıydı.
Dünyaca ünlü Amerikalı para spekülatörü George Soros, ABD Başkanı George W. Bush'a tam anlamıyla savaş açıyordu.
Wall Street Journal'a iki tam sayfalık ilan veren Soros, "Başkan Bush'u neden yeniden seçmemeliyiz?" başlığı altında kişisel mesajlarını yayımladı. İlanında, "Bu, hayatım boyunca gördüğüm en önemli seçim olacak. Normal zamanlarda bu kadar yoğun şekilde siyasetle asla uğraşmadım. Ancak Başkan Bush güvenliğimizi tehlikeye atmakta, hayati çıkarlarımıza zarar vermektedir. Bu yüzden bu mesajı yayınlıyorum" ifadesini kullandı.
SOROS, KÜRESEL sistemin en önemli oyuncuları arasındaydı.
Zamanla eski gücünü kaybetse de yerine başkaları gelse de o tarihlerde çok etkili bir figürdü. Bir BANKER ABD BAŞKANINA
SAVAŞ AÇIYORDU.
Küçük bir çocuk bile bilir ki; o ilan sadece SOROS'a ait değildi. Bir sınıfın, bir ekolün, bir gücün tepkisiydi!
Soros ilanda önemli bir ayrıntıyı da paylaşıyordu...
"Dünyanın değişik yerlerinde 1979 yılından bu yana kurduğum vakıflarla özgür ve açık toplumun değerleriyle demokrasiyi geliştirmeye çalışıyorum..." Buradaki tarih önemliydi. Bugünü anlamak için de.
ABD, BİRİNCİ BÜYÜK SAVAŞ'ta da etkiliydi. Perde gerisinde olsa da sonucu belirliyordu.
Ancak İKİNCİ BÜYÜK
SAVAŞ'tan sonra dünyayı kontrol etmeye başladı.
Yani KÜRESELLEŞME YOKKEN Amerika Birleşik Devletleri büyük bir güçtü. Her yeri, herkesi kontrol ediyordu. ABD içinde başlayan ve sonra yayılan ULUSALCIKÜRESELCİ mücadelesi aslında 1980'den sonra baş gösterdi... SOROS bunun lider ismiydi.
Renkli devrimlere kadar ilerleyen yolda önde hep onu görüyorduk.
CUMHURİYETÇİLERLE yani Bush'la daha sonra da TRUMP'la yıldızı hiç barışmayacaktı. Ekoller çatışıyordu çünkü... Çok genel olacak, ancak bizim içeride yıllarca yaşadığımız türbülansın nedeni de bu iki gücün çatışması ve her yerde her kurumda kavga etmesiydi.
Soros, ısrarla küresel açık toplumda kararların ABD'nin katılımıyla ve çok yönlü tartışmalarla alınacağını söylüyordu.
Başkan Biden'ın sözleriyle ne kadar benzer değil mi! Trump'a ise ne kadar uzak! Soros, ABD içindeki MAIN STREET yani ABD'yi BİRİNCİ ve İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra lider yapan ekole karşıydı. Onlar da KÜRESELCİLİĞE...
Başkan Bush için "Gitmesi için son kuruşuma kadar harcamaya hazırım" diyen Soros aradan yıllar geçse de aynı tepkiyi Trump için de verecekti.
Davos'taki 48. Dünya Ekonomik Forumu'nda konuşan SOROS, "Trump yönetimini dünya için bir tehdit olarak görüyorum.
Ancak bu geçici fenomen 2020 ya da daha kısa sürede yok olacak" dedi.
Trump döneminde BEYAZ SARAY'da yaşanan yüzlerce kırılma vardı.
Onlarca tasfiye vardı.
Çoğunu yazdım. Paylaştım sizlerle. Kavganın nedeni ortadaydı... Main Street yanına PENTAGON'u alıp yürümek isterken, Wall Street ise parayı tercih ediyordu... Bu kavga, bu ayırım Türkiye'de de vardı. Merkez Bankası başkanlarının değişiminde de önceki gün temeli atılan AY YILDIZ PROJESİ'nde de bunu görmek zor değildi.
ABD DERİN DEVLETİNDE "Küreselciler paraları alıp gittiklerinde geriye çökmüş bir ABD kalır" korkusu önemli yer tutuyordu.
Trump "20 yıl içerisinde 13 trilyonluk ticaret açığına maruz kaldık" sözleriyle savaşı iyice körüklüyordu.
Trump burada muhalefetle ilişki kurmazken Biden gelmeden "DOSTLAR" diyordu... Bu denklemi bilmeden oyunda rol alan ve kullanılan çok kişi vardı.
Türkiye iki güce zaman zaman göz kırpsa da kendi yolunda ilerliyordu.
Ancak ABD'de ASKERLER bir adım öne çıkıyordu. Hem de Biden döneminde...
Mısır'la yumuşama eğilimlerinin görülmesi, Birleşik Arap Emirlikleri ile sıcak temasların başlaması, Kabil Havaalanı için Türkiye'nin adının tekrar öne çıkıyor olması, bir frekans değişimin habercisi gibiydi... Olacaklara bu pencereden bakmakta fayda vardı...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.