HERKESİN canı fena halde sıkkın. Kimse gülemiyor. Heyecanımız, neşemiz, sevincimiz eksik. Yanan ormanlar, insanlarımızın fedakarlığı, kenetlenmesi çok zor olan bu günleri de geride bırakmaya yetecektir.
Alevler haliyle bizim de gündemimiz oldu. Kimse dışında kalamazdı. Kimi kusur ve sorumlu arıyor, kimi alevlere elinde hortumla yürüyor, kimi dualarını eksik etmiyor, kimi de içeride karışıklık istiyordu... Herkes gibi ben de gördüklerimi hem YEREL hem KÜRESEL gözlükle YAZMAYA ÇALIŞTIM. Dünyanın çatısındaki konunun KARBON SALINIMI olduğunu, 91 ülkede baş gösteren yangınlara bir de bu pencereden bakılması gerektiğini aktardım...
Bu arada ABD Başkanı Biden önceki gün yine KARBON meselesine girdi. "Amerika Birleşik Devletleri'ndeki araçların en az yarısı 2030'a kadar karbondioksit salınımı SIFIR olacak..." dedi.
Başkan Biden otomobil endüstrisinin geleceğinin elektrikli araçlarda olduğunun altını çizdi ve "Esas soru şu; buna liderlik mi edeceğiz, yoksa gerisinde mi kalacağız?" dedi. Biden dün de aynı hattan devam etti.
"Elektrikli araçlarda batarya çok önemli. Batarya üretiminin yüzde 80'ini Çin karşılıyor. Araçları ve bataryaları burada üretmeliyiz. Liderlik bize gelmeli. Engel yok" diyerek mücadelenin altını bir kez daha çizdi! Biden bunları söylerken General Motors, Ford ve Chrysler'in ana şirketi Stellantis NV'nin yöneticileri yanındaydı.
İlginçtir TESLA ve Elon Musk yoktu... Musk da bunu "TUHAF" sözüyle twitter'dan eleştirdi.
Şimdi gelelim orman yangınlarına..
Çok değer verdiğim bir dostum dün aradı...
"Ergün seni okuyorum.
Yazdıklarına katılıyorum.
Ancak senin de kaçırdığın bazı noktalar var. Hem de çok önemli" dedi. Bunu boşuna söylemezdi bilirim.
Sözünü bitirmeden "Nedir o? Hayırdır" şeklinde cevap verdim... Derin bir nefes alarak "Anlatacaklarımın ayrıntısını sorma. Savaş halindeyiz" sözleriyle beni iyice telaşlandırdı. "Sen içeriden de dışarıdan da bakıyorsun. Takip ettiğim için biliyorum. Sana bugün DIŞARISI ile ilgili özel bir not aktarmak istiyorum" deyince telefonu adeta kulağıma yapıştırdım...
"Buyurun lütfen" diyerek devam etmesini istedim... Sessizlik oldu. Anlatmayacağını düşündüm. Korktum!
Düşünceli olduğu ses tonundan belliydi. Derin nefes aldı ve söze girdi...
"Orman yangınları başlamadan bir süre önce çok büyük bir devletin BÜYÜKELÇİSİ bir toplantıda birilerinin duyacağı şekilde yüksek sesle konuşmuş..." Hemen araya girdim!
"Ne konuşmuş ki?" "Anlatacağım bekle" dedi ve devam etti "Hitler bile savaşta Fransa'nın köprülerini, ormanlarını, hastanelerini, müzelerini, tarlalarını, bağlarını, bahçelerini yakmadı.
Savaşın bir felsefesi ve bir kuralı vardır. Şimdi belli ki işler değişmiş..."
Önemli bir şey söyleyeceğini tahmin ettiğim için ısrarla "BÜYÜKELÇİ NE DEMİŞ" diye soruyordum...
Rahat vermediğimi görünce doğrudan konuya girdi...
"Türkiye'nin önemli köprüleri, hastaneleri, yolları, ormanları, müzeleri var. Kendi yollarından gitmek istiyorlar.
Buna izin vermeyecek çok kişi var. Türkler vazgeçmiyor, karşıdakiler de... Ormanlarına sahip çıkmalarında büyük fayda var. Yakında savaşta bile yaşanmayacak manzaralar Türkiye'nin gündemi olabilir. Çok büyük örtülü bir operasyonla Türkiye'nin canını yakabilirler... Bendeki bilgilere göre Türkiye'nin karşısına dikilenler ORMANLA da kalmak istemeyebilirler..."
Nefesim kesilmişti.
"Resmen bu savaş hali" diye araya girdim. Tempoyu yükseltmek istedim. "Kim bu büyükelçi? Nerede kime bu sözleri söylemiş?" diye sordum. Birkaç kez üst üste yineledim... Çok tecrübeliydi. Sakindi. "Başta söyledim. Ayrıntı yok.
Bilmen gereken çok büyük bir devletin çok önemli bir ismi... Bu yeter..."
"Peki ne olacak sizce?" çıkışıyla son bir cümle almak istedim ağzından...
Cevabı netti: "Böylesini ilk kez görüyorum. Böyle bir alçaklık olamaz.
Ancak oluyor. Dikkat etmeliyiz. Uyanık olmalıyız.
Mücadele bu kadar keskin...
Gözlerinden öperim. Yine konuşuruz..."
Konuşma tam da böyleydi...
Yanan ormanlarımız ortadayken acımız bu kadar büyükken bir de bu sözler... Yazıp yazmama arasında gittim geldim. Yazmak istedim.
Korkmadığımızı bilmeleri gerekiyordu. Bunları bilerek yaşamak zorundaydık...
Ve üstesinden gelerek...
Dün hatırlattığım notu tekrar paylaşmak istiyorum... Yangınlar büyük mücadeleye rağmen başka yerlere sıçrayabilir.
Sıçratabilirler... Aman dikkat..