ERGÜN DİLER

Son söz!

SOSYAL medyada hiç olmadım. Bana göre değil. Kimin ne dediğiyle de ilgilenmiyorum. Ancak önceki gün belli ki biri düğmeye basmış üzerimize geliniyordu. Ben sonradan öğrendim.
Şükürler olsun ki bizi sevenler gereğini yapmış.
Bunu da gururla gördüm...
Bazı cevaplar gözlerimi yaşarttı...
Bu yazı onlara... Fazlasını hak ediyorlar çünkü...
BORAJET olayı hala arka planıyla konuşulmuyor... Bilen çok az! Çünkü gazetecilerin ya da kendini gazeteci olarak tanıtanların büyük çoğunluğu çöp... Bir de emirle HAVLAYANLAR ve SÜRÜ halinde saldıranlar var. Onlara bir sıfat bulamıyorum...
17-25 Aralık operasyonlarından sonra devlet gitti, geldi. Emniyette de değişimler oldu. Göreve yeni gelen bir yetkili "Ergün Bey en çok sizi izlemişler.
Gece gündüz takip etmişler, ancak size çökecekleri tek bir şey bulamamışlar" dedi.
Arşivlere ulaşınca çıkmış bu bilgiler. Oysa evinden işine gidip-gelen biriyim. Sade ve basit bir hayattım var.
Bulunacak bir şey de yok.
Selam Tevhid ve bir dosyaya daha ismimi karıştırmak istemişler. Hatta birini İstanbul Yahudisi bir arkadaş önlemiş! Gelen bilgi böyleydi...
Şimdi de SBK'nın fonladığı gazeteciler gündem oldu. 12 gazeteciden söz edilmekte. Tepede kim var?
Haliyle benmişim! Tekrar söylüyorum... Yalçın Ayaslı'yı tanımıyorum. BORAJET MANŞETLERİ nedeniyle kendisiyle karşı karşıya geldik. Her yazımdan önce aradım. Ulaşamadım.
Not bıraktım.
Ben ulaşmaya çalıştıkça Yalçın Ayaslı dava açtı.
Tahteravalliye döndü.
Avukatıyla sık sık bir araya geldik. Sonuç olarak o dönem açtıkları davalardan feragat etmişlerdi. Önceki gün de avukatıyla tekrar konuştum. 127 sayfalık dava dosyasını attı. E tabi bize ağır ithamlar var. Şaşırdım mı? Yok, çok değil... Ama çok üzüldüm...
BORAJET olayının akışını, yaşandığı şekliyle dün kabaca aktardım. New York'ta bile görüşmeyi kabul ettim ancak ne avukatları ne Ayaslı geldi!
Bilim adamı olmak elbette önemli ancak adam olmak da hafife alınmamalıydı...
Yalçın Ayaslı'nın ne kadar parası var, kaynağı ne bunlar benim konum değil...
Bakınca son derece güçlü bir figür görüyorum. Bir dönem Bank Asya'nın önünden geçen FETÖ'cü olarak anılırken, Washington Büyükelçisi Sayın Mercan, Ayaslı'yı evinde ziyaret ediyordu.
Bu az bir şey değildi!..
BORAJET yayınları yapılırken, SBK adı piyasada yoktu bile.
Zaten benim kendisiyle ne görüşmüşlüğüm vardı ne ismini duymuşluğum.
O süreç sancılı geçerken bir gün BORAJET'in satıldığı haberi geldi. Alan SBK'ydı... Biz manşet yapınca ortaya çıktı. Bizi aradı. Geldi konuştuk.
Gitti. Oysa Ayaslı ve avukatları bizi FONLANAN GAZETECİLER olarak sahaya itiyordu. İtibar suikastı! Bu nasıl iftira-ahlaksızlıkpislik kokuyorsa, önceki gün bir düğmeye basılmış gibi saldırılar da aynı şekildeydi.
Hele biri "BORAJET'İN arkasından Ergün Diler çıkarsa şaşırmayın" diyordu.
Görevli arkadaş, BORAJET'in arkasından ben çıkmam ancak sen önüne yattıklarından kurtul da nefes al.
Oksijen beynine gitsin!..
Bir de bu arkadaşlar nasıl örgütleniyordu?
İçeriden dışarıdan nasıl oluyordu da aynı şeyleri söylüyorlardı... Elbette Ayaslı ile ilgisi yoktu... Ancak ben SBK'yı savunacak tek kelime yazmazken; bunlar tanımadığı biri için yani Ayaslı için nasıl klavyelerinden pislik kusuyorlardı. Nasıl cansiperhane saldırıyorlardı.
Bu nasıl bir şeydi... Asıl mesele ise Yalçın Ayaslı ve avukatlarının, SBK ile olan davalarında gazetecileri okkanın altına atmak istemeleriydi. Oysa arka planda başka oyuncular vardı. Benim bildiğimi siz de biliyordunuz. Neden onlar yoktu? BORAJET'i alıp evime mi götürdüm.
İmha mı ettim? Rakip havayolu şirketiydim de batırıp bayram mı ettim?
Ben işin neresindeyim...
Oysa benim yaptığım gibi açık ve şeffaf olunsaydı, bu yazıyı da yazmak zorunda kalmazdım... Dosyaya yalan yanlış iftiralarla dolu cümleler gireceğine keşke sorsalardı. O şansı verdim.
Kabul etmediler... Bunca temasa rağmen...
DOSYADA büyük ve gizli kahramanlar görülmezken, daha doğrusu bir el onları korurken, gazetecilere mi sardınız!
Bakın size bir not! Bu dosyada yok. Başka yerde de bulamazsınız. BORAJET olayı kapanıp üzerinden takriben 1 ya da 1.5 yıl geçtikten sonra SBK bir vesileyle benimle görüşmek istedi. Yolumun üzeriydi.
Aslında ben de görüşmek istiyordum. Söyleyeceklerim vardı. Gittim. Ünlü mekanda kalabalığın arasında oturduk. Olacak iş değildi.
Masada 120 bin lira vardı!
ŞAŞIRDIM MI? Hem de nasıl. Donup kaldım mı? Sormayın... Onca kalabalığın arasında bu tablo yaşanıyordu... Etrafımızda en az 100 kişi vardı...
Konunun sizlerle hiçbir ilgisi yoktu... Ancak bilin istedim... Yalanlarınızdan arının istedim.
Ben bu kadar açıkken, avukatı arayıp "Yalçın Ayaslı hala şu'cu mu bu'cu mu?" diye sormakta. Ben hakim değilim savcı değilim... Ben bilemem. İlgilenmiyorum da.
Ancak sizden ricam ismimi oradan çıkarın...
Derhal... Bir daha bu konuda yazmak istemiyorum. Size yakışanı yapın lütfen...

NOT: Ekim Alptekin Bey'in mesajını arkadaşlarım iletti. Attığı tweet doğru.
Kendisi Yalçın Ayaslı ile ilgili hep pozitif tutum takındı.
Bunu telefonda söyledi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.