ABD Başkanı Biden, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ile görüşecek.
Bu Erdoğan'la yapacağı görüşmenin de seyrini etkileyecek. İki büyük gücün Türkiye'nin karşısına TEK olarak çıkması başka, iki kutup olarak çıkması ise bambaşka sonuçlar doğurur. Başkan Erdoğan ise zirveye gitmeden, Biden ile görüşmeden KANAL İSTANBUL açıklamasını yaptı.
Bir de HDP ile ilgili KAPATMA DAVASI gündeme geldi.
Taraflara bakarak ilerleyelim.
Ne olacağını görelim...
Erdoğan sık sık KANAL İSTANBUL'a vurgu yapmakta.
26 HAZİRAN'da temelin atılacağı açıklanırken Erdoğan "Adeta Kanal İstanbul'un sağında solunda iki şehir inşa edeceğiz. O iki şehirle beraber İstanbul bir başka olacak. Bir başka güzel olacak" dedi.
İktidarın tavrı ve rotası belliydi.
Peki muhalefet?
Ona bakalım...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde Kanal İstanbul projelerini durduracaklarını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, "Eğer Kanal İstanbul'a herhangi bir ülke kredi verir ya da gelir de ihalesini alırsa iktidara geldiğimizde Allah nasip ederse biz o projeyi durduracağız, o ülke ile de aramıza mesafe koyacağız" diye konuştu. İYİ Parti lideri Meral Akşener de kesin ve net bir dille projeye karşıydı... Projede yer almak isteyen yabancı yatırımcılara benzer şekilde seslendi:
"Günü geldiğinde bir kuruş bile alamazsınız. Uzak durun. Boşuna heveslenmeyin..."
DEVA lideri Babacan da "Vatandaşımızın derdine Kanal İstanbul ile değil, toprağı su ile buluşturarak derman olabilirsiniz" dedi. Bütün muhalefet böyleydi...
Aynı ses, aynı ton, aynı karşı çıkış...
Projenin maliyeti önceleri 75 milyar lira olarak düşünülmüştü.
Sonra rakamlar revize edildi.
Parayı kimin vereceği ise hala cevap bekleyen önemli bir soru. Çin Bankası ICBC ile HSBC öne çıkan markalar oldu. Çin ve İNGİLİZ menşeili ailelere uzanan bir hattı bu.
HSBC tepe yöneticilerinden biri "Kanal İstanbul, Karadeniz'i Marmara'ya bağlayacak prestij projesi. Rusya'yı Bir Kuşak Bir Yol kapsamına almak için de motivasyon kaynağı olarak görülmekte..." dedi.
Kanal İstanbul için zaman azalırken 104 Emekli Amiral ortak bildiri yayınladı. Günlerce bu konuşuldu. Ardından 124 CHP'li eski vekil de bu rüzgara kapıldı: "Eski parlamenterler olarak diyoruz ki; Kanal İstanbul yapılamaz! Montrö tartışmaya açılamaz!" Bir de bunlardan daha önce gösterilen bir tepki vardı. 126 emekli diplomatın bir araya gelerek yayınladığı açıklamada "Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğinin kaybedilmesine yol açar. Kanal İstanbul'dan vazgeçilmelidir" ifadeleri yer almıştı.
Erdoğan ASRIN PROJESİ olarak görüyor, ancak bir kesim ise karşı çıkıyordu. Karşı çıkışların altında yatan çevreci bakış, ekolojik denge, Karadeniz'de oluşması muhtemel yeni hukuk dengesi, projeden sonra oluşacak ADA'nın köprülerle bağlanması ve güvenlik gibi noktalar masaya getirilse de konu bunlar değildi!
Köprü yapmak, havalimanı inşa etmek, tünellerle kıtaları bağlamak elbette önemliydi.
Ancak KANAL İSTANBUL bambaşka bir adımdı... Bu kanala ilk kazma vurulduğu an Türkiye yeni bir jeostratejik hamlenin bir parçası olduğunu dünyaya ilan edecekti... Defalarca yazdım! Amerika'nın KÜRESEL EGEMENLİĞİNE KARŞI en büyük, en güçlü ve kesintisiz tepki Çin'den geliyordu. Bu projeyle birlikte ÇİN AVRASYA'ya, Ortadoğu'ya iniyordu. Tabii ki AFRİKA'ya da... Washington ÇİN'in her adımına karşı çıksa da şu ana kadar etkili bir MODEL masaya getirebilmiş değildi. İTALYA'nın İPEK YOLU'ndan çıkması elbette önemli. Ancak ikinci bir adım şimdilik yok. Bu nedenle Biden-Erdoğan bu konuyu konuşacaktı.
Yazılıp çizildiği gibi S-400 konu bile değildi. Aralarında konuşulacak mesele olarak bile görülemezdi. ANA GÜNDEM TÜRKİYE'NİN DOĞU'YA MI GİTTİĞİ BATI'DA MI KALACAĞIYDI! ABD'nin hayata geçirdiği yaptırımlar (CAATSA) hep bu nedenle canlı tutulmaktaydı. Erdoğan KANAL İSTANBUL'da yürürse ÇİN'i büyütmüş, ABD'yi ise bölgeden göndermiş olacaktı. SONUÇLARI itibariyle böyle bakılmalıydı...
Bu nedenle günlerdir 14 HAZİRAN'DAKİ NATO ZİRVESİ'Nİ yazıyorum...
Mesele askeri olarak da ekonomik olarak da stratejik olarak da çok önemli... 2011'de masaya gelen KANAL İSTANBUL için bu ayın sonunda start verilecek...
2011'den sonra ülke içinde yaşananlara bakılırsa yani son 10 yıl incelenirse KANAL İSTANBUL'un ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkar... KAVGANIN ana nedeni bu! Yaşadığımız her türbülansın da...