2013 frekansı
Türkiye izliyor.
Türkiye dinliyor... Bu yeni bir frekans. Daha önce yaşananlardan bazı noktalarda ayrılıyor.
İsimlere girerek herkesin kullandığı pencereden bakmanın bir anlamı da yok... Başkan Erdoğan'ın siyaset hayatında zaman zaman kırılmalar, eksen değiştirmeler oldu.
Bu siyasetin ve küresel dengenin sonucuydu.
Trump geldiğinde başka, Biden geldiğinde başka kulvar kullanılır. Bu içerideki bütün partiler için de geçerlidir. Bu nedenle karşı karşıya gelinmektedir... Başkan Erdoğan OSLO için risk aldı. Birileri rahatsız oldu.
Sonra 17-25 ve Gezi geldi.
15 Temmuz'a giden yola taşlar döşendi. Burada da isimlere girebiliriz.
Ancak gerek yok. Önemli olan ERDOĞAN'ın kulvarını değiştirmesi ve başka bir noktada kendini konumlandırması...
Trump Başkanlık koltuğunda otururken Erdoğan'a mektup yazdı.
Trump, Suriye'deki operasyonlardan rahatsızlığını dile getirdi. Erdoğan'dan MAZLUM KOBANİ ile görüşmesini istedi ve "Türkiye ekonomisinin yok edilmesinden sorumlu olmak istemem, ki bunu yaparım. Size zaten Rahip Brunson konusunda küçük bir emsal vermiştim" diye yazdı.
Trump, ABD Başkanı da olsa Erdoğan'la pek çok konuda aynı düşünse de arkasından esen rüzgara direnemiyordu. Ortadaydı.
Biden ise Erndoğan'ı Obama döneminden biliyordu. Biden, iki ülke arasındaki sıkıntılı günlerde, hem Washington'daki St.
Regis, hem New York'taki Peninsula Oteli'nde yapılan görüşmelerde ikinci adam olarak arka kapıdan giriyordu... Orta yol bulmak için çabalıyordu.
ABD ile Türkiye arasında başlayan GERGİNLİĞİ bitirmek için çaba harcıyordu. Başkan adaylığı kesinleşince ise vites değiştiriyor DOSTLARIYLA
BİRLİKTE ERDOĞAN'ı indirmekten söz etmeye başlıyordu...
Putin... Suriye meselesi ve Ortadoğu dengesinde karşı karşıya gelindi. Uçak düşürme ve Büyükelçi Karlov suikastlarına rağmen iki ülke yan yana gelmeyi başardı.
Ayrılan noktalara rağmen sıcak bir diyalog hep vardı. Ukrayna karıştı.
Zelensky, Türkiye'ye geldi.
SİHA'ların ve İHA'ların verileceği iddiası ortaya atıldı. Ortak üretim de gündemdeydi. Türkiye "UKRAYNA'nın toprak bütünlüğüne saygılıyız" diyordu. Kremlin tepki veriyordu. Aşı konusunda da TURİST konusunda da sıkıntı çıkarmaktan geri durmadı...
Çin İPEK YOLU için harıl harıl çalışıyordu.
İçeride UYGUR SORUNU vardı.
BATI bunu kaşıyor, Çin gerekli cevabı şeffaf bir şekilde veremiyordu.
Türkiye BATI ile mücadele içinde olduğundan Pekin'e dönüp rest çekmiyordu. Dengede tutuyordu. Çin de bunu bildiği için, gördüğü için AŞI konusunda kaçtıkça kaçıyordu.
Ankara'nın kendisinin yanında olduğunu tam olarak görmek istiyordu. İçeride muhalefet de UYGUR sorununu kaşıyordu.
İngiltere ile ilişkiler oldukça iyi gidiyordu. 15 Temmuz kalkışmasından sonra Türkiye'ye ilk koşan İngiliz bakanlardı.
Londra, Ankara'nın yanında dost olarak fotoğraf vermekteydi.
Boris Johnson "ESKİ DOSTLARIMIZLA BÜYÜK BRİTANYA'YI KURACAĞIZ. HERKES HAK ETTİĞİ PAYI ALACAK" anlamına gelen çıkışlar yapmaktaydı.
PANDEMİ döneminde de ANLAYIŞ hep hakim oldu. Londra İPEK YOLU için 14 ülkenin Türkiye'ye bağlanmasını tasarlıyordu. Ancak şampiyonlar Ligi Finali'nin burada oynanmasına da karşı çıkıyordu...
İngiliz turistleri yollayan İngiltere futbolcuları göndermiyordu!
Almanya ile ilişkilerin tarihi derinlikleri vardı.
Ancak konu Doğu Akdeniz olunca, Türkiye MAVİ VATAN'da bayrak gösterince sinirleri geriliyordu. Libya'ya giden ROSELİNA-A gemisini Hamburg Firkateyni rahatsız ediyor MORA açıklarında asker çıkarıyorlardı. Yapılan arama hukuk dışıydı.
İlişkiler geriliyordu. Zaten 15 Temmuz sonrası iki ülke iki farklı kutupta yolculuk ediyordu. Mısır'la, Suudi Arabistan'la, Birleşik Arap Emirlikleri ile de bir takım gerilimler yaşanmaktaydı.
2013'ten sonra ABD ile yaşanan kopuş Türkiye'yi başka cephelere itmişti.
Zorunlu olarak. Bu da yeni bir dengeydi. Yeni bir arayıştı. Türkiye aslında "Yeni bir dünya kurulur biz de yerimizi alırız" diyordu. Çin'in yükselişi, parlaması ortaydı. Ancak bütün kurumlarımız BATI ile iç içeydi. Alışkanlıklar ve şirket evliliklerinden, eğitim sistemine kadar uzardı bu. Özellikle Başkan Erdoğan yeni bir ittifak vurgusu yapınca dışarıdan gelen basınç artıyordu.
Kısa bir süre önce "Yakın zamanda yaşanacak basınçların artacağını" not etmiştim. Bu seviye daha da yukarılara çıkacaktır.
Yeni bir şey de değil bu.
Hep oldu.
Başkan Erdoğan kilit isim. AK PARTİ ve Erdoğan'ın 2013'ten önceki frekansa geri dönmesi istenmekte. Yaşananların ve yaşanacak olanların temelinde yatan asıl gerçek budur. Ve bu güçlü taleptir...
Daha da açacak olursak Türkiye, ABD ile NATO ile eski günlerine dönecek mi dönmeyecek mi?
MÜCADELENİN RUHU budur... Gerisi de masaldan öte geçmez... Önümüzdeki günlerde içeride, dışarıda yaşanacak olanlara böyle bakın. İsimlere de takılmayın... Yaşadığımız hiçbir olayda gerçek KARAR VERİCİLERİ bilemedik ki! Oyun kurulan masaları hiç göremedik ki!
Yapılmak istenen Erdoğan'ın yönünü belirlemektir... NET!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.