BİLEK GÜREŞİ!
Önceki gün çok sevdiğim bir dostumla konuştum. Sohbetin bir yerinde "Bakanlar arasında konuşulduğu gibi bir uyumsuzluk bir itiş kakış var mı?" diye sordum. "Çekişme, arkadan dolanma, altını oyma gibi tabirler canlı mı?" diye ekledim... Ve finalde "Beştepe'de bir kafa karışıklığı mı var?" sorusuyla final yaptım... Dostum "Bunu sen mi soruyorsun" dedikten sonra "Hep senin yazdıkların" diye noktayı koydu...
Açmak bana kaldı yani...
Öncelikle AK PARTİ içten içe KOALİSYONU taşıyan bir partiydi. Kuruluşundan bu yana.
Anavatan gibi... Merkez partileri böyledir. Aksi düşünülemez.
Ancak 2002'de İKTİDARA yürüyen AK PARTİ'nin döneminde dünyadaki bütün dengeler değişti. Olmayacak kavgalar yaşandı. Kırılma çok büyüktü. BİRİNCİ ve İKİNCİ büyük savaşı yapanlar geldiler TÜRKİYE'de tepiştiler.
Öyle böyle değil hem de...
Dinlenmeyen, takip edilmeyen insan kalmadı. Birileri akıllı telefonlara casus programı yüklemek için çabalarken birileri de avuç dolusu BÖCEKLE geziyordu... Kimse güvende değildi. Özellikle OBAMA (Biden) ekolüyle yaşanan sorunlar, içeride fırtınalara neden oldu. Küresel bilek güreşi haliyle AK PARTİ içinde kopmaya neden oldu. Dünyanın çatısında kavga olduğu zaman PARTİ içindeki ekoller, son sözü kendi söylemek isterdi. Ya söyler ya giderdi!
Bir takım isimler kaldı, bazıları ise gitti. Bazıları da, kaldığı halde partiye ait değildi...
Çünkü FRENKANS değişmişti. Özellikle 15 Temmuz büyük kırılmaydı.
15 Temmuz'u herkes AK PARTİ penceresinden okuyor.
Oysa DEVLET olarak ortaya konulan bir irade vardı. Rütbeli askerlerin ekranlara çıkması, kalkışmayı bastırması yeni dönemin habercisiydi. Türkiye başka bir yol arıyor, başka bir yola göz kırpıyordu. Bunu gören ve işlerine gelmeyenler ise ANKETLERDEN-YAPILAN HATALARDAN- DİL SÜRÇMELERİNDEN-BAZI YANLIŞ ATAMALARDAN gelip, iktidarı sarsmak istiyordu. Pandemi ve küresel çaptaki belirsizlik de ellerini güçlendiriyordu. Bunu bildikleri için pireyi deve yaparak geliyorlardı... Doğaldı. AK PARTİ de DEVLET ile iyice bütünleşerek yol alıyordu...
Durum böyle olunca, Libya'dan Karabağ'a kadar TÜRK ASKERİ görüyorduk...
Bunu tersine çevirmek isteyenler ise "DOSTLARIMIZLA BİRLİKTE İKTİDARA GELECEĞİZ" diyordu.
Bunu söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu'ydu. Kemal Bey dostlarının kim olduğunu söylemese de tahmin etmek zor değildi. AK PARTİ'nin dışında kalanlarla yeni bir yol arkadaşlığı yapacaktı. İsimlerin önemi yoktu.
Önemli olan AK PARTİ'den uzaklaşanlar ile CHP-HDP-İYİ PARTİ'nin aynı frenkansta olmasıydı. Zaten kaç zamandır anlatmak istediğim de buydu.
Kemal Bey "Tek bir çocuk bile aç uyumayacak" diyordu.
Güzel... Ancak böyle durumlarda yapılacak ilk şey CHP'nin ekonomi politikasına bakmaktı.
Neyi savunuyordu? Ne ile yapacaklardı? Bunun cevabı yok. Çünkü buna DOSTLAR karar verecekti! Kemal Bey'in gelişi ve CHP'yi değiştirmesinin altında, derinliklerinde belki AK PARTİ'den kopuşlar olduğu zaman bunları hayata geri döndürmek gibi bir amaç yatıyordu! Bilinmez! Mesela Deniz Baykal, Abdullah Gül aday olamasın diye 367 krizini başlatıyordu. Resmen bir BUHRAN bir DEVLET krizi yaşanmıştı. Kemal Bey ise aksine Abdullah Bey ile gayet rahat frekans bulabiliyordu...
Anlayacağınız Deniz Bey gidince sadece CHP'de lider değişmiyordu, felsefe de ruh da değişiyordu...
DOSTLAR GRUBU Erdoğan'ın aksine BATILI MERKEZLER ile hemen oturup orta bir yol bulacaklardı...
Dünya yeniden kurulurken masadaki Erdoğan'ı kaldırıp bilek güreşine son vermek niyetindelerdi. İçerideki mücadelenin nedeni bu!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.