Aramızdan kaç kişi en tepede neler olduğunu görebiliyor bilmiyorum. Ama işler gazete sayfalarına, TV haberlerine yansıdığından daha keskin ve kritik! İçeride bir anda gündem oldu. İlker Başbuğ'un 1960 darbesiyle ilgili garip çıkışı ve darbeyi haklı göstermek için öne sürdüğü akıl almaz tez... Bazı gazetecilerin yüksek tonda ERDOĞAN karşıtı tavır alması, Amerika Birleşik Devletleri'nde 10 eski SAVUNMA Bakanı'nın Washington Post'a İLAN vermesi ve "ORDU SEÇİM SONUÇLARINA KARIŞMASIN" çağrısı, İngiltere'nin Hint-Pasifik bölgesindeki askeri etkisini genişletme hedefi ve Çin'in "MİSİLLEME YAPARIZ" karşılığı vermesi...
Bunların hepsi BÜYÜK MÜCADELENİN safhalarıydı. Ayrı ve bağımsız hareketler değildi...
Aralık başı gibi merkezde Washington Times vardı. 3 Kasım'da seçimi kaybeden ancak "HİLE VAR" gerekçesiyle itiraz eden Trump için imza kampanyası başlatıldı. "Trump sıkıyönetim ilan et. Orduyu göreve çağır. Seçimi tekrar ettir. Başkomutan sensin" şeklinde bir rüzgar esti. Gazete bunu duyurdu! İLANLA... Trump'ın giderayak hakkında özel af kararı çıkardığı ilk Ulusal Güvenlik Danışmanı Flynn da GENERAL kimliğiyle buna destek oldu. Yolu-yöntemi gösterdi. Ordudan başka hiçbir kuruma güvenilemeyeceğini ve ordunun doğrudan Başkomutan Trump'a bağlı hareket edeceğini söyleyen ilan bunun alternatifinin içsavaş olacağını savunuyordu!
Bunun üzerine önceki gün de 10 eski savunma bakanı ortak bir mektuba imza atarak, "Başkanlık seçim sonuçlarına ordunun karışmaması" uyarısında bulundu. Mektuba Ashton Carter, Dick Cheney, William Cohen, Mark Esper, Robert Gates, Chuck Hagel, James Mattis, Leon Panetta, William Perry ve Donald Rumsfeld imza attı. Uyarıda "3 Kasım seçimleriyle ORDU yan yana getirilmemeli. Aksi durum ulusal güvenliği tehlikeye sokar" vurgusuna yer verildi. 10 eski savunma bakanı "İç ve dış düşmanlara karşı Anayasa'yı korumak üzere yemin ettik. Yeminimiz bir kişi veya partiye değildir" ifadesini kullanarak barışçıl bir şekilde yetki devrinin önemine dikkat çekti. 6 Ocak'ta Kongre'de Biden'ın seçimi kazandığının resmen tescil edilmesi bekleniyor.
Bir anda hem Türkiye'de hem Amerika Birleşik Devletleri'nde "DARBE ve ORDU GÖREVE GELSİN-GELMESİN" tartışmaları başladı. 15 Temmuz'un başarılı olup olmamasıyla ABD'ye kimin BAŞKAN olacağı doğrudan ilintiliydi! Eğer Trump değil de Hillary Clinton için yollar açık olsaydı 15 Temmuz çok daha büyük hasar verirdi. Bu nedenle buradaki tartışmalar da ABD içindeki ORDU üzerindeki tartışmaların devamıdır.
Tabii olaylar bununla da sınırlı değildi!
Kendi içinde İKİ PARÇA olan İngiltere'nin öne çıkışı çok ama çok önemliydi... İngiliz ve ABD'li önemli isimler, Brexit sonrası İngiltere'nin Hint-Pasifik bölgesindeki ekonomik etkisini ve askeri varlığını genişletmeyi hedeflediğini söyledi. Ayrıca İngiltere'nin, ABD'nin Çin'e karşı mücadelesinde, dengeleyici pozisyon almaya çalıştığını vurguladı. İngiltere, 'Süveyş'in Doğusu' stratejisine geri dönüyor açıklaması yapıldı! Yaklaşık 3 yıl önce Boris Johnson ne diyordu: Benim de AB'den çıkmayı istememin nedenlerinden birisi, Birleşik Krallık'ın, dış politikamızın ufuklarını genişletmesini ve Türkiye dahil tüm dünyadaki dostlarımızla bağlarımızı güçlendirmesini istememdi. Bu bizim 'Küresel Britanya' dediğimiz şeyin esasını oluşturmaktadır. Daha fazla faal ve ilişki içinde olacağız. Türkiye, Birleşik Krallık'ın vazgeçilmez bir ortağı olmaya devam edecek. Karşı karşıya olduğumuz en ciddi sorunların ön saflarında siz varsınız..."
Şubat 2019'da da dönemin Birleşik Krallık Savunma Bakanı Gavin Williamson, HMS Queen Elizabeth uçak gemisinin, operasyonel görevlerinin Güney Çin Denizi'ni de kapsayacağını ilan etmişti. 4.5 milyar dolara mal olan Kraliçe Elizabeth, Kraliyet Hava Kuvvetleri ait F-35 savaş uçakları ile ABD ordusundan gelen F-35'leri birlikte ağırlıyordu... Çin Savunma Bakanlığı da "Güney Çin Denizi'nde silahların ve savaş gemilerinin bulunmasını istemiyoruz. Bölgedeki askeri tansiyonun kaynağı, bu bölgenin dışındaki ülkeler... Savaş gemilerini evlerinden binlerce kilometre uzağa gönderiyorlar" açıklamasında bulundu. Ve "Her konuda misilleme yapma hakkımız var" dedi.
Filipinler, Brunei, Malezya, Tayvan ve Vietnam da dahil olmak üzere birçok ülke, Güney Çin Denizi'nde haklar talep ediyor. Ancak ÇİN rakipsiz önde. Bu bölgeyi de içine alan hamlelerle dünya ticaretinin yüzde 30'unu elinde tutmak istemekte. Yaklaşık 2.5 milyar insanın yaşadığı yerleri kimseye bırakmak niyetinde değil. ABD de savaş gemilerini, deniz yollarının güvenliği ve seyrüsefer serbestliğini gerekçe göstererek, sürekli Güney Çin Denizi'ne gönderiyor. Bunun devamında KAVGA AFRİKA ve AVRASYA'da... Çin'e hayat veren güç İNGİLİZ KÖKENLİ ailelerdi. İçlerinde YAHUDİ olan da çoktu. Zaten İBRANİCE'nin önemi Çin'deki ünlü otel lobilerinde çıplak gözle görülecek kadar netti.
Dünya üzerinde bir sınıf "ABD'YE GEREK KALMADI! ÇİN'LE YENİ İMPARATORLUĞUMUZU KURALIM" diyordu. Zaten ilan da ediyorlardı. Çin'den İngiltere'ye DEMİR İPEK YOLU bunun en net göstergesiydi. Libya'da, Azerbaycan'da, İran'da, Rusya'da GÖRÜLEN İNGİLİZ etkisi de Boris Johnson'un sözlerini yani KÜRESEL BRİTANYA çıkışını doğruluyordu. İngiltere, Türkiye ile yan yana geliyor, İran ve Rusya'yı da bu eksene çekiyor, Azerbaycan üzerinden hem ABD'ye hem ÇİN'e "BİZ OLMADAN İPEK YOLU OLMAZ" diyordu... Türkiye'nin gücüyle Libya'da, Azerbaycan'da, Suriye'de ABD'ye REST çeken BRİTANYA aynı kulvarda düşük tonla ÇİN'e de dirsek gösteriyordu. Bunu da ÖNEMLİ İSİMLERİN açıklamalarından yani HİNT-PASİFİK çıkışından anlıyorduk. Ve Çin'in "MİSİLLEME" diyerek vitesi yükseltmesinden...
Bir yanda İNGİLTERE'nin bir parçası, İsrail-Rothschild- Masonlar, Kuru Kafa Cemiyeti, CIA, Trileteral Commission ve Bilderberg vardı... Diğer yanda ise derin ALMAN bağları- Vatikan-Rockefeller-Koch ailesiyle TAPINAK ŞÖVALYELERİ... Kabaca durum böyleydi. Bilmediğimiz yerlerde DÜNYANIN KADERİNİ değiştiren bu güçler savaş halinde... İngiltere'nin ÇİN karşısında, ABD yanında hamle yapıyor olması hiç ama hiç kulak ardı edilecek bir mesele değildir... Belli ki PAZARLIKLAR sonuçlanmamıştı! NOKTA konulmamıştı! Zaten The Economist'in 2021 kapağında bile SAVAŞ İHTİMALİ bulunmaktaydı.
Seymour Hersh, Georgetown Üniversitesi'nde "Pentagon'u yöneten önemli isimler Malta Şövalyeleri ve Opus Dei üyesi. Çok güçlüler ve aldıkları kararlarla Beyaz Saray'ı etkiliyorlar. Birçok ülkenin ordusunda da bu bağ gizemli bir şekilde birbirleriyle ilişkili" dedi. Geçtiğimiz hafta Pentagon durduk yerde CIA'ya seslendi: "Operasyonlarda kullandığınız tüm silahları geri verin... Hemen..."
ABD içindeki kavga artık her yere yayılmıştı! Görünen buydu. Öyle bir iklimden geçiyoruz ki söylenen İDDİALI hiçbir şeyi pas geçemeyiz. Dikkate almak durumundayız... Bizim gibi sıradan insanların bilmediği DERİN DEHLİZLERDE sarsıntı büyük. Yüzeydeki yansımalar bu nedenle çok önemli. 10 ABD SAVUNMA BAKANI'nın ORDU hakkında ilan vermesi, mektup yayınlaması kolay kolay görülebilecek bir durum değil... Gaz sıkışması sandığımızdan çok daha fazla gibi...
Bence...