Fotoğraf
Washington ile Londra. İkisi de kendi arasında bir ve bütün değil. Bu ayrılık her yerde her başkentte görülmekte... Çok detaya girmeden gidelim. Ve Türkiye'ye duyulan ihtiyacı anlayalım...
Tarihler 2015'i gösterirken, Prens Charles Türkiye'ye geldi. Çanakkale'ye geçti.
ÇANAKKALE KARA SAVAŞLARI'nın 100.
Yıl Törenleri vardı. Küçük oğlu da onunla birlikteydi.
Prens Charles, DENİZCİ kıyafetleriyle törenlerde hazır bulunuyordu.
Saatlerce süren tören TV'lerde gün boyunca yer bulmuştu.
Aralıksız saatlerce yayın yapılmıştı.
Bana en çok garip gelen bu kadar uzun yayındı!
Programın aktörlerinden biri Birleşik Krallık Galler Prensi Charles olurken, diğeri kuşkusuz ERDOĞAN'dı.
İlham Aliyev ile birlikte Gurbanguli Berdimuhamedov da hazır bulunuyordu. Galler Prensi Charles ERDOĞAN ile ALİYEV'in ortasındaydı.
Dünyaya bu fotoğraf servis edildi.. Hiç aklımdan çıkmadı...
Aslında verilen fotoğraf dünyanın merkezini temsil ediyordu! Türkiye-Azerbaycan- Hazar Denizi-Türkmenistan hattı şu an konuşulan İPEK YOLU için olmazsa olmazdı...
Çanakkale'de BİRLEŞİK KRALLIK Türkiye ile TÜRKLERLE yoluna devam edeceğini ilan ediyordu sanki.
Zaten Boris Johnson "Benim de Avrupa Birliği'nden çıkmayı istememin nedenlerinden birisi, Birleşik Krallık'ın, dış politikamızın ufuklarını genişletmesini ve Türkiye dahil tüm dünyadaki dostlarımızla bağlarımızı güçlendirmesini istememdi. Bu bizim 'Küresel Britanya' dediğimiz şeyin esasını oluşturmaktadır.
Daha fazla faal ve ilişki içinde olacağız. Türkiye, Birleşik Krallık'ın vazgeçilmez bir ortağı olmaya devam edecek.
Karşı karşıya olduğumuz en ciddi sorunların ön saflarında siz varsınız..." diyordu...
Yani İNGİLTERE VE TÜRKİYE ARASINDAKİ STRATEJİK İLİŞKİYİ İLAN EDİYORDU...
Öncesinde ve sonrasında bakıldığında İngiltere- Türkiye pek çok konuda aynı frekanstaydı. ABD'nin karşısındaydı... Mesela ABD Gülen'e sahip çıkıyor, Müslüman Kardeşler'e "TERÖRİST" diyordu.
İngiltere ise Gülen'e kapılarını kapatırken, İHVAN yani Müslüman Kardeşler'e sıcak bakıyordu... El Kaide'den DEAŞ'a kadar bu ayırım mevcuttu. Bölgesel konularda da değişen bir şey yoktu...
NATO ya da ABD-ALMANYA ikilisi sorun çıkardığında yardıma koşan Londra oluyordu... İHVAN üzerinden bakıldığında bile ARAP DÜNYASININ iki merkez arasında paylaşıldığı ortadaydı. Müslüman Kardeşler'e sıcak bakan İngiltere'ye, soğuk bakan ABD'ye düşüyordu... Mesala Suud'lar Washington tarafındaydı. Katar da İHVAN...
15 Temmuz'dan hemen sonra ilk yardıma koşan İngiltere oluyordu...
Zaten Londra-Washington mücadelesini İPEK YOLU'nda da görüyorduk...
Erdoğan-Prens Charles- Aliyev yani Türkiyeİngiltere- Azerbaycan üçlüsü ERMENİSTAN'a karşı olağanüstü bir hamle yapıyor Ankara NAHÇIVAN üzerinden ASYA-PASİFİK'e kadar uzanıyordu... Türkler'in taşıyıcı unsur olduğu İPEK YOLU bu şekilde şahlanıyor ve yeni dengenin oluşmasına büyük katkı sunuyordu. İçeride bu denkleme sadece MHP destek veriyordu... Benimsiyordu...
Muhalefetin tümü bu DENKLEME karşıydı...
Kavga ve gürültü bu noktada çıkıyordu, çıkacaktı...
İngiltere'nin tüm aklıyla desteklediği Çin emin adımlarla ilerliyordu.
Geçtiğimiz yıl Cinping AVRUPA turuna çıktı.
Buna tepki Berlin'den geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Maas, "Bazı ülkeler Çin ile akıllıca iş yapabileceklerini düşünüyorlarsa, bir sabah uyandıklarında kendilerini Çin'e bağımlı olarak bulabilirler..." dedi.
11 Aralık'taki AB LİDERLER ZİRVESİ öncesi "Türkiye'ye yaptırım kartını kullanmalıyız" diye kampanya yapan MAAS dün yine sahne aldı. Geri adım attı. "Türkiye'ye yönelik silah ambargosu talebini stratejik olarak doğru bulmuyorum" sözleriyle herkesi şaşırttı... Öncesinde de Merkel- Erdoğan görüşmesi yapılmıştı...
Bu detayları niye yazıyorum...
Dünyanın alacağı şekil Türkiye ile çok yakından ilintili... Yeni para, yeni ticaret, yeni ittifak, yeni denge...
Hepsinin merkezinde Türkiye var... İngiltere'nin oyun kurması kurabilmesi için TÜRK KARTINA, MÜSLÜMAN KARTINA ihtiyaç duymakta.
Sonsuz hem de... ABD-AB ekseni de TÜRKİYE olmadan AVRASYA'da ORTADOĞU'da hatta AFRİKA'da olamayacağını bilmekte...
KAVŞAK TÜRKİYE yani...
Bütün bu şartlar Türkiye'yi vazgeçilmez kılıyor. Ankara, Londra ile yürümekten Pekin'e yanaşmaktan vazgeçmiş değil.
OSLO sızıntısıyla BAŞLAYAN 17-25 Aralık'la devam eden süreç yani yakınlaşma devam etmekte. İşte bundan dolayı Washington-Berlin değişik yollarla Ankara'yı ikna etmeye çabalamakta... Unutmamak gerekir ki Washington'un bir kolu da Londra içinde...
Ankara'nın tutumu maçın kaderini değiştireceği için geçtiğimiz gün de yazdığım gibi iki oyuncuya bakacağız...
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'a... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dün 2'ye karşı 15 oyla, Demirtaş'a yönelik ağır hak ihlalleri olduğuna hükmetti. DERHAL TAHLİYE EDİLMELİ çağrısı yaptı... Türkiye sahanın tam ortasındaki oyun kurucu gibi... Bir yanda ABD-AB çekiştirmesi diğer yanda Londra'nın "Sensiz olmaz" demesi...
Prens Andrew'un, Epstein dosyasından köşeye sıkıştırılması da, Londra'nın zorda kalması da, Prens Charles'ın İsrail'de Mike Pence'e elini uzatmaması da, Putin'e gülümsemesi de aynı hesabın detayları... Pence'in Ankara'ya geldiğindeki soğuk tavrı da... Pompeo'nun İstanbul'a gelerek kimseyle görüşmemesi de...
YAPTIRIM kartı da...
Türkiye'ye İngiltere ile Çin ile yürüme eğilimi gösterdiği için BASKI kurmak istiyorlar. Geri tepince de vazgeçiyorlar... Şu an içinden geçtiğimiz zaman diliminde olanlar bunlar... Ama belli ki son sözler söylenmedi...
İzleyelim bakalım.
NOT: HDP üzerinden analiz yapılsa bile iki güç merkezinin yani ABD ile İNGİLTERE'nin bölgeye çok farklı baktığı görülür... Çatışma KÜRTLER'in yaşadığı bölgelerde...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.