Matruşka!
Olabilir... Ama bu bütün olan biteni anlamamıza yardım etmez... Edemez... Ve yine görüyorum ki çok kişi KAMPLARI tarif ederken hata içinde... Çin'in tek başına kendi gücüyle büyümediği ABD'nin karşısına dikilmediği ortada!
Bunu bilmek için DIŞİŞLERİ BAKANI ya da BÜYÜKELÇİ olmaya gerek var mı! İŞTE ÇİZGİ burada başlıyor...
Gelin LİBYA örneği üzerinden dağılımı ve bilek güreşini açıklamaya çalışalım...
Biraz geri gidelim...
Coronavirüs operasyonuna gelmeden önce 2011 yılının ilk aylarını hatırlayalım. Bugün de gündemde olan Libya'ya uzanalım... Kaddafi, iktidarını korumak istiyor ve isyancılarla savaşıyordu. İsyancıların arasında Amerikalı paralı askerler vardı. Bunların sayısı da 2 bin civarındaydı. Hepsi de adının o günlerde değişmediği Blackwater üyesiydi.
Pentagon, Libya'ya özgürlük veya demokrasi getirme niyetinde değildi. Ortadoğu'da hiçbir ülkeye demokrasi vaat etmedi. Kendisine bağlı liderleri demokratik gösterdi karşı olanları da diktatör.
Oyun belliydi. Kaddafi aslında Amerika Birleşik Devletleri'ne özellikle de Pentagon'a karşı değildi. Kaddafi'nin İtalya'da çok güçlenmesini Pentagon'un Katolik akımı sağlamıştı.
Sanırım bu KATOLİK akımı burada fazla bilen de yok!
Neyse...
Ancak Pentagon, artık yeni bir döneme geçmişti. Libya, Akdeniz için hep değerli kalacaktı ve operasyonun hedefinde Kaddafi vardı.
Aslında hedef Kaddafi'nin Varlık Fonu'ydu. Tabii ki söylenmiyordu! O gün yani 2011'de 100 milyar dolar olarak açıklanan Libya Varlık Fonu'nda, İtalya'nın Juventus kulübünün yüzde 10'luk hissesi, FİAT'ın yüzde 5'lik hissesi, Barclay'ın yüzde 5'lik hissesi gibi unsurlar bulunuyordu. 100 milyar dolarlık bir güç buydu.
Ama ıskalanan önemli bir detay daha vardı! Libya'daki PETROL YATAKLARININ da bu FONDA olduğu gizleniyordu... Düğüm de buradaydı zaten... Yani 100 milyar dolar olarak gördüğümüz fon aslında trilyon dolarlık bir değere sahipti.
Pentagon, Libya'nın stratejik konumuyla elbette ilgileniyordu ama 2011'de öncelikli hedef Libya Ulusal Varlık Fonu'ydu.
Pentagon'un birçok önemli finans operasyonunu yöneten Amerikan Hazine Bakanlığı yetkilisi Stuart Levey yine devreye giriyordu.
Libya'da çok önemli Amerikan vatandaşları vardı.
Hemen yapılacak bir hamle büyük sorunlara neden olabilirdi. Şubat 2011'de CIA, 30'u ajan olmak üzere 150 Amerikalı'yı Libya'dan aldı ve Malta limanına götürdü. İlk Amerikalı yolcu Malta limanına ayak bastığı anda, Libya'nın uluslararası bankalarda bulunan fonlarına operasyon başladı.
Sadece 7 dakikada 30 milyar dolar, Amerikan Hazine Bakanlığı'na geçti. ABD buydu!
Paranın peşinden giderdi.
Paylaşmazdı...
Sadece 1 saat içinde açıklanmasa da 77 milyar dolarlık Libya fonları da Amerikan Hazine Bakanlığı'na geçiyordu. Ancak arada bir fark vardı. Bu para, CIA'ya devrediliyordu. CIA da başta Türkiye olmak üzere İngiltere, Almanya ve Fransa'daki terör saldırılarının finansmanı Kaddafi'nin Varlık Fonu'ndan karşılıyordu.
Pentagon, 2011'de Libya'yı ekonomik anlamda işgal ederken Rothschild ailesinin de ülkeden çıkmasını sağlıyordu.
Ancak ROTHSCHILD AİLESİ Libya'ya girmeyi başarıyordu. Ülkedeki karışıklık, 3'e bölünme ihtimali derken ROTHSCHILDLER Çin üzerinden Libya'ya girmeyi planlıyordu. Adımlar sıklaşıyordu. 2015 yılından itibaren Libya'da asıl güç bir anda Rothschild oldu.
Burada çok derin bir isim öne çıkıyordu. Kimse bilmiyordu! Bu isim İngiltere Prensi Andrew'du! Kaddafi döneminde Libya'da güçlenen Andrew Libya'da etkindi. Derin Amerika'yı bırakıp Rothschild ailesinin üyesi olan Stephen Schwarzman, Carlyle Group'un üst düzey yöneticisi David Rubenstein ile Libya'yı Çin üzerinden Rothschild ailesine yakınlaştırıyordu.
Petrol Rothschild ailesinin olmalıydı. Libya petrolü Çin'in büyümesinde lokomotif olacaktı. Tüm planlar da bu yönde tamamlanıyordu.
Libya son hamleydi yani...
2030'da PETROL önemini kaybedecekti ve Kaddafi'nin ülkesi, ÇİN'e ihtiyacı olanı sağlayacaktı... Konu buydu...
İpek Yolu'nun güçlenmesi de Libya'ya bağlıydı. İşte Libya'da Çin ve Rothschild ailesini güçlendiren Prens Andrew, bir anda "tacizci sapık" olarak gösteriliyordu. Hapiste öldürülen Jeffrey Epstein'in arkadaşı olarak... Prens Andrew'in tacizci olduğunu bilmeyen yoktu. 15 yıl önce açılan davalar, tekrar açılıyordu. 15 yıl önce konuşan tanıklar yine konuşuyordu.
Prens Andrew oyun dışı bırakılırken, Çin, Libya'da geri adım atmak zorunda kalıyordu.
Ancak Rothschild ailesi Çin'e geri adım atmaması talimatını vermişti.
Pekin yönetimi de tüm baskılara rağmen Libya'daki anlaşmalarından vazgeçmiyordu. İşte 2019'un son günlerinde Libya'da yeni bir anlaşmanın sesi yükselirken, ortaya Coronavirüs çıktı.
Bir yarasadan veya yılandan kaynaklandığı iddia edilen virüs, Çin'i zor durumda bırakıyordu.
Çin savunmasız yakalanmıştı.
Dünya Coronavirüs ile güne başlıyor, devlet başkanları bu konu hakkında halkını sakinleştirmeye çalışıyordu.
Çin büyük bir maddi güç kaybına uğrarken, kazanan ülke Amerika Birleşik Devletleri oluyordu. Çin'den gelen ucuz mal nedeniyle elbette ABD'de belli sorunlar yaşanacaktı ama gelecek 50 yıl planı için buna değerdi. Ve ABD, Çin'in elindeki DOLAR'a da satın aldığı şirketlere de çökmek için gün sayıyordu... Bir VİRÜS üzerinden hem ekonomik hem siyasi sonuçlar elde ediyordu... 10 dolarlık maliyetle meydana getirdiği VİRÜSLE DÜNYANIN patronu olmak istiyordu.
Şu an durum bu! Çin cevap verinceye kadar da bu durum değişmeyecek...
İçeride dışarıda bütün gelişmeleri bu pencereden okumak zorundayız. Aksi eksik olur... Türkiye bu kavganın tam ortasında bildiğini yapan tek ülke... Ve her şartta kazanacak olan ülke...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.