Gizli görüşme
Günümüzde GİZLİ diye bilinen bilgilerin en az YÜZDE 70'i açıktır. Sadece görmek ve doğru okumak yeterli.
Açalım isterseniz... Bir örnekle gidelim... Geçtiğimiz hafta bir anda benim de çok sevdiğim ABD'li aktör GEORGE CLOONEY'in eşinden boşanacağı dedikodusu çıktı. Sıkça yazılıp çizildi.
Bunda elbette bir şey yok. Boşanabilir insanlar.
Abartılacak bir mesele de değil. Ancak CLOONEY ile ilgili haberler durmadı.
Tempoyu yükselttiler. İş CLOONEY- MEGHAN MARKLE ilişkisine kadar uzatıldı! Olayın rengi değişti. Bir anda bir güç CLOONEY'e vuruyordu, Kraliçe'yi de zora sokuyordu!
Yapılması gereken GİZ KAPAĞINI aralamaktı.
Öyle yapınca da ortaya KARAKÖY'de öldürülen MI6 AJANI JAMES GUSTAF EDWARD LE MESURIER'e kadar uzayan bir yol çıkıyordu karşınıza...
Yaklaşık 4 yıl önce George Clooney bir açıklama yaptı...
"BEYAZ MİĞFERLİLER'İN FİLMİNİ ÇEKECEĞİM. YAPIMCI OLACAĞIM. SENARYOYU YAZACAK BİRİNİ ARIYORUM" dedi.
Sonraki dönemde film çekildi.
Hatta BELGESEL anlamında en büyük ödüllerden birini aldı. Yönetmenliğini Orlando Von Einsiedel'in yaptığı çalışmada Halid Farah, Muhammed Farah, Abu Ömer ve Raed Saleh gibi isimler yer aldı... Birkaç yıl önce BEYAZ MİĞFERLİLER olarak bilinen yapı dünyanın gündemine gelmişti... İşin arkasında da George Clooney vardı. Ve İNGİLİZ AJAN James'in yakın dostuydu.
Son James Bond olarak bilinen Le Mesurier ortadan kaldırıldıktan sonra yakın dostu Clooney de hedef oluyordu! Kime? James Bond'u kim öldürdüyse onlara!
Ayrıca Clooney daha filmi yapacağını açıkladıktan kısa bir süre sonra LONDRA'daki evine uyarı gidiyordu! DEAŞ sahne almıştı! Can korkusu nedeniyle Clooney de eşini alıp İngiltere'yi terk ediyordu...
Devam...
James Edward Gustaf Le Mesurier, ölümüyle çok güçlü ve akıllı birinin de ortadan kaldırılabileceğini gösterdi. Le Mesurier, siyasi dostluklarının yanı sıra iş adamlarıyla da yakındı. Bunlardan biri de George Soros'tu.
Beyaz Miğferliler'in kurulma aşamasındaki fonu sağlayan kişi Soros'tu. Hatta Soros, Beyaz Miğferliler'e fon sağlamak için tek şart koştu.
O da Le Mesurier'in başrolde olmasıydı. Ancak son birkaç yıldır Soros ile James Edward Gustaf Le Mesurier'in irtibatı koptu. Hatta birbirlerine karşı hamleler de yaptılar.
Özellikle Dubai'de bazı çalışmalar Soros'un etkisiyle iptal oldu. James Edward Gustaf Le Mesurier o nedenle İstanbul'u tercih etmişti.
Çünkü Soros, İstanbul'da eskisi kadar etkin değildi.
Soros'un buradaki en yakın arkadaşlarından biri İshak Alaton'du! James Edward Gustaf Le Mesurier ya İstanbul'da yaşayacaktı ya da Budapeşte'de...
Çünkü Macaristan'da da Soros karşıtlığı vardı ve onun için güvenli bir yerdi. Ancak Le Mesurier, İstanbul'u seçti.
Le Mesurier'in özellikle Suriye ve Asya'daki bazı adımları, Soros'un Amerikan planlarını bozuyordu. Bazı uyarılar, Soros tarafından yapılsa da karşılık bulmadı. Le Mesurier dikkate almadı.
Ekim ayının ilk günlerinde CIA Direktörü Gina Haspel'in yardımcısı CIA Direktör Vekili Vaughn F. Bishop'la buluşan Soros, James Edward Gustaf Le Mesurier'i şikayet etti.
Le Mesurier, Soros'a göre savaş istiyordu. Kendi büyüttüğü neredeyse efsane haline getirdiği Le Mesurier'e karşı savaşacaktı. Daveti adeta kabul etmişti. Bu görüşmeden 40 gün sonra James Edward Gustaf Le Mesurier öldürüldü. Bu olay elbette tek başına Soros'u hedef göstermez.
Onu suçlu yapmaz! Ancak Le Mesurier'in yaşadığı sonun senaryosunun yazılmasını isteyen en önemli kişinin Soros olduğu da abartılı bir yorum olmaz!
James Edward Gustaf Le Mesurier, Bağdat'ta Irak İçişleri Bakanı'nın özel danışmanı olarak görev yaptığı günlerde özellikle Kuzey Irak petrollerini Soros'un istediği şirkete yönlendiriyordu.
Tahmini olarak 1.9 milyar dolarlık petrol anlaşmasının mimarı Le Mesurier'di.
Kazanan ise Soros'tu. Büyük ortaklıklar bir gün biter. Soros ile Le Mesurier'in ortaklığı da bitecekti, bitti. Ancak burada kendisini sorgulaması gereken ilk birim MI6...
İngiliz gizli servisinin çok önemli bir ajanı İstanbul gibi gözde bir kentin gözde semtinde öldürülüyordu.
Bu olay kısa sürede kapatılmayacak kadar önemliydi. Ancak MI6, bu olayın gerisinde sessizliğini koruyordu. Tüm baskılara rağmen açıklama yapmıyordu.
Nedenini anlamak zor değil. Kaybedilen ajan 'ajan' değildir. MI6 bunu söylüyordu.
Sessizce de olsa bunu haykırıyordu.
Ancak Le Mesurier'in ölümü, MI6'yı Suriye'de yeni bir değişikliğe itecek gibi. Bunun ilk işaretlerini de görüyoruz. Kraliçe II.
Elizabeth'in çok güvendiği bazı isimler, İstanbul'a geldi.
Daha sonra Suriye'ye geçen bu ekip, Le Mesurier'in çalışmalarını devam ettirmek için yola çıktı. Elbette bu ekibin korumasını MI6 üstlendi. Tabii ki yine sessizce.
Le Mesurier'in ölümüyle ilgili suçlanacak ülke Rusya olmuştu. Ancak beklenen etki olmadı. Skripal olayında yaşananlar gerçekleşmedi bu kez... Çünkü sunulan kanıtlar Rusya'yı merkeze çekmedi. Belki başka bir plan da olabilir. Rusya hedef gibi görünürken bir anda Türkiye hedef olabilir.
Önümüzdeki günler çok gizli ve tehlikeli olayları işaret ediyor. ABD medyasının satır aralarında garip işaretler bulunmakta. Türkiye'ye çamuru atmak için gizli, yavaş ve sessizce bir çalışma var gibi... Bir sabah ABD medyası "LE MESURIER'in katili TÜRK çıktı" diye manşet atabilir mi! Elbette mümkün!
Böyle kurgu yapmadılar mı?
Yaptılar! Çok kez hem de...
Bu nedenle günlerdir son yılların en önemli suikastını yazıyorum.
Çünkü hesaplaşma bitmedi.
SÜRECEK! Karşılıklı sürecek. Biz de dikkatli olsak fena olmaz... Kaşıkçı'dan sonra yine İSTANBUL'un seçilmesi tesadüf değil! Hedef ortadan kaldırılsa da oyun sürüyor! Uyanık olmakta fayda var!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.