TÜRKİYEbizim tahmin ettiğimizden çok daha büyük ve önemli bir ülke.
Bunun farkına varanlar bu nedenle etrafımızda. ABD Suriye'de, Irak'ta, İran'da asla ve kat'a KÜRT KARTINI bırakmayacak. Arap Baharı ile Kuzey Afrika'dan atılan Rusya da son kozunun SURİYE olduğunun farkında. Bu nedenle ESAD'a tam destek! ABD, YPG ile, Rusya da Esad'la...
Bir noktada ikisi de bize karşı. Çünkü bizi yanına alan maçı kazanacak.
Düğüm kolay çözülecek gibi de değil... MOSKOVAMECBUREN Esad ile olacağından Pentagon da YPG ile yürümek zorunda. İDLİP meselesi de bu...
Suriye'de denge böyle iken PENTAGON agresif tavırdan vazgeçmiyor.
Açalım, örneklerle gidelim...
Bank of America kıdemli uzmanlarından Ben Randol, "Washington'un, güçlü dolar stratejisi ülkeyi büyük bir krize sürüklüyor" dedi. Güçlü doların, yani her ülkede yerel para birimine karşı güçlenmesi, ABD'yi krizin eşiğine getirdi. ABD'de açıklanan tüm rakamlar gerçek dışı. Ülkede büyük bir kriz yaşanıyor. Ancak Trump yönetimi hala güçlü dolar stratejisinden vazgeçmiyor.
Bu yorumlar paraya yön verenlerin... Böyle okuyorlar...
Aslında Pentagon da güçlü dolar istemiyor.
Elbette Pentagon, askeri ortaklık konusunda karşı karşıya geldiği ülkelerde dolar operasyonu yaptı.
Rusya, Türkiye ve İran'da olduğu gibi... 3 ülkede dolar ortalama yüzde 70 değer kazandı. Ancak hala o 3 ülke, Pentagon'un istediği çizgiye gelmedi. Üstelik Rusya, Türkiye ve İran'da doları yükselten Birleşik Arap Emirlikleri de krizin eşiğine geldi. Amerikan medyası, Birleşik Arap Emirlikleri ekonomisinin çöküşte olduğunu artık açıkça söylemeye başladı.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın birlikte yürüttüğü stratejinin hedefi Türkiye oldu. BAE, İran'a karşı yürüttüğü sert politikadan vazgeçmek zorunda kaldı.
Washington yani Pentagon, BAE'yi kullandı. Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan BAE'nin artık ABD'den petrol ithal ettiğini söylersek, Pentagon'un nasıl bir oyun kurduğunu da anlayabiliriz.
Şaka gibi ama böyle...
Bugün BAE yönetimindeki etkin isimler, Washington'ın baskısıyla 2014 yılından itibaren Türkiye karşıtlığının ülkeyi bitirme noktasına getirdiğini düşünüyor.
BAE'deki petrol rafinelerinin tamamının kontrolünün Arap Baharı korkusuyla Amerikan şirketlerine devredilmesi de büyük bir hataydı.
Pentagon'a ilk resti çeken Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum oldu.
Maktum, İngiltere'ye güveniyordu. Hatta yeni yılın ilk günlerinde Kraliçe II. Elizabeth'le görüşen ve Katar'la ilişkilerin düzeltilmesini isteyen Maktum, Tamim ailesinin önemli ismiyle yaptığı toplantıda TÜRKİYE ile barışmak istediği mesajını verdi.
Ancak Maktum, Pentagon'un ağır cezasıyla karşı karşıya kaldı. Prenses Haya'nın ülkeden kaçması, önemli belgeleri de yanında götürmesi Maktum'u köşeye sıkıştırdı. Tek güvendiği Kraliçe II. Elizabeth'in de Pentagon'dan yana tavır alması, Maktum'un sonunu hazırladı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman'ın da sonu Maktum'dan farklı olmayacak. O da ARAMCO kozunu kullanarak Washington'u idare ediyordu.
Aynı zamanda Kraliçe II. Elizabeth ve Rothschild ailesiyle de yakın temas halindeydi. O da geçen yıl Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki infazıyla birlikte uluslararası arenada katil olarak algılandı.
Burada da Pentagon başroldeydi.
Senaryo kusursuz işliyordu... KAŞIKÇI'nın öldürülmesini Selman'ın en yakın adamlarıyla organize eden Pentagon, Selman'ı kendi tarafına çekti.
Şimdi ARAMCO konusunda Pentagon'un taleplerini yerine getiren Selman, Rothschild ailesiyle karşı karşıya.
Kremlin'deki dostlarıyla birkaç randevu isteyen Selman, Rothschild ailesiyle bağlarını tamamen koparmak istemiyor. Ancak bu adımı başarısız olacak. Çünkü Pentagon, Selman'ın da infaz emrini vermek üzere. Çünkü ARAMCO konusundaki ağır ilerleme Pentagon'u kızdırıyor.
İsrail'e yanaşmak zorunda kalan Selman, Pentagon'la birlikte olduğunu göstermeye çalışsa da Tel Aviv'deki ünlü Rothschild Bulvarı'nda ailenin çok önemli bir üyesiyle yaptığı toplantı Washington'da da biliniyor.
Hem de Washington'da her gizli evde bu konuşulmaya başlandı.
Pentagon'un 2021 planlarında ne Selman var, ne de Maktum. Her ikisi de bunun farkında aslında. Adım atsalar da kendi gelecekleri için bir değişiklik olmayacak.
Suudi Arabistan kraliyet ailesine mensup Prens El Velid Bin Tallal Bin Abdülaziz El Suud da sürekli Pentagon ve Rothschild ailesi arasında ikili oynuyordu.
Ritz-Carlton Riyad'da hapishaneye çevrilen lobide birçok kez işkenceye maruz kalan Prens Tallal servetinin yüzde 70'ini kaybetti.
Birçok Suud şeyhi ortadan kayboldu. Kimileri infaz edildi.
Pentagon, yeni düzen için çok agresif olduğunu birkaç yıldır gösteriyordu.
Herkes taraf olmak zorunda. O nedenle ülkelerde yaşayan işadamları da tarafını seçmek zorunda. Kimisi iki tarafı da kullanmak istiyor. Bu onlar için büyük hata.
Çünkü bu kadar güçlü olmadıklarını anlamakta zorluk çekiyorlar.
BAE'de şeyhler korku bulutları içinde yaşıyor.
Korumalarla uyumak zorunda kalıyorlar. Dışardan göründüğü gibi mutlu ve güçlü değiller.
BAE, Pentagon'un önemli bir birimi haline geldi. O ülkede yaşayan en üst düzey isim bile yaşamak için Pentagon'la adım atmak zorunda. Ancak Rothschildler de ABD'nin kılcal damarlarında...
Bu iki gücün mücadelesini anlamayanlar ne içerisini ne bölgeyi ne de dünyayı anlarlar... Özellikle AİLENİN yani Rothschildler'in hangi kurum, kuruluş, banka, aile, ordu, madenler ve GİZLİÖRGÜTLERİ avucunun içinde tuttuğunu bilmeden olanları fark etme ihtimali çok zayıf...
Olacakları da...
Bir yanda silahla, zorla oyunu bozmaya çalışan PENTAGON diğer yanda akılla, parayla ve yerin altında hızla ilerleyen Rothschildler...
Hiç bilinmeyen ilişkiler ağıyla... Öyle böyle değil hem de...Biz de tam ikisinin ortasındayız! Suriye'deki durum da bu! Anlamamız gereken de...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.