Bahar mı!
Herkes kendi kapısının önünden bir şeyler söylüyor. Elbette sonuçların verdiği mesajlar var.
Elbette üzerinde durulması gereken önemli hususlar var.
Siyaset kurumu bunları okur...
Bir de bizim gözümüze takılanlar var.
Gelin isterseniz o noktalara bakalım...
Geçen gün bir sohbette anlatıldı. Amerika'da saygın bir üniversitenin önemli bir ismi görev olarak ARAP BAHARI'nın yaşandığı bölgelere gönderiliyor.
33 yıl burada yaşıyor. Sokak sokak, mahalle mahalle, köy köy geziyor ve insanların tepkilerini, davranışlarını, sevinçlerini, mutsuzluklarını, aile yapılarını, şehirleşme bilinçlerini, inanç düzlemini, kıvılcım alabilecek bütün ayrıntıları ekibiyle birlikte rapor haline getirip ilgili kurumlara yolluyor. Kendisi gibi başka ülkelerde de bu işi yapan çok isim var. Hedef ülkelerde! Raporun sonucunda ÜNİVERSİTELİ GENÇLERİN ARAP BAHARI için uygun zemin olduğu önermesi de yapılıyor... 33 yılın bir getirisi olsa gerek, ARAP BAHARI'nın üniversiteli bir gencin bedenini ateşe vermesiyle başlayacağı tahmin ediliyor! Biliniyor!
Ülkeler ve liderler hallaç pamuğu gibi atılıyor. Sonuçta değişim yaşanıyor... O rüzgar MAGRİP'te başlayıp Suriye'ye kadar geliyor...
Acı, gözyaşı ve kan içinde... Orası böyle... Bize gelelim...
Bu ekibin bir başka uzantısı da TÜRKİYE'de yıllarca görev yapıyor ve İstanbul'u merkez olarak seçiyor. Mega kentteki YAŞANTILAR arasındaki kopukluk, kitlelerin birbirine kendini kapatması, ilçe ilçe, semt semt, hatta SİTE SİTE not ediliyor... Ayrışan kitlelerin giyim kuşamlarından gelir düzeylerine, ihtiyaçlarından hayal kırıklıklarına kadar her şey not ediliyor, raporlanıyor... Muhtemel toplumsal olaylarda öne çıkacak grupların ise TARAFTARLAR olduğu vurgusu yapılıyor. Polisle karşı karşı gelmesi en muhtemel kitle olarak da özel bir paragraf açılıyor. Ve biz bunu GEZİ OLAYLARINDA DA GÖRÜYORDUK! Yani her adımları araştırmaya dayanıyordu. Tahminlerinin altında yatan gerçek, yıllarca bizlerle iç içe yaşayan adamlarının verdiği raporlardı! Önceki gece Kemal Kılıçdaroğlu Bey'in ÜÇ BÜYÜKŞEHİR'İ ALMIŞ OLMALARINI "BAHAR GELDİ" sözleriyle açıklaması beni iyice düşündürdü! Elbette hiçbir kötü niyeti yoktu. Ancak BAHAR kelimesini duyunca aklıma başka şeyler geliyordu... Açalım...
Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığını kazandı. Hapse girdi. Çıktı. Erbakan'ın aksine en başta ABD ile karşı karşıya gelmek istemedi. Partisini kurup yol aldı. Hoca ile yolları ayırıp kilometre yapmaya başladı.
Abdullah Bey de kendisiyle idi... BAŞBAKAN olduktan sonra olanları yazsam kitap olur! Medya en şiddetli rakibiydi.
Atılan manşetler hala hafızalarda taze... Ordu karşısındaydı. 27 Nisan MUHTIRASIYLA başlayan dalga 15 Temmuz Kalkışması'na kadar uzanıyordu!
Arada KAPATMA DAVALARI vardı. Terör eylemleri, kumpaslar, operasyonlar, izlemeler, takipler, sahte evraklar, daha neler neler...
Bir güç ısrarla ERDOĞAN'IN ÖNÜNÜ KESMEYE ÇALIŞIYORDU.
Öyle böyle değil hem de. Çok sert saldırıyordu... Buldukları her alandan geliyorlardı...
Bu bazen MİT'çileri almak, bazen de YPG'yi harekete geçirmek olabiliyordu. Bazen 17-25 Aralık operasyonu, bazen de OSLO'yu sızdırmak... Ama her şekilde birileri ERDOĞAN ile uğraşıyordu. En çok operasyona uğrayan ve ayakta kalan kalmayı bilen tek lider oluyordu! Çok kişinin "TAMAM ŞİMDİ BİTTİ" dediği yerden gülerek çıkabiliyordu. İnancıyla yürüyordu... Ve ayakta kaldıkça karşısındaki gücü çıldırtıyordu!
Öyle ya her yerde istediklerini çok kez yapanlar TÜRKİYE'de sonuç alamıyordu. İnanarak yürüyen ve millete dokunmayı bilen bir isimle karşı karşıyaydılar! Ve yenemiyorlardı! O milleti, millet de onu bırakmıyordu! Daha önce başka hiçbir siyasetçinin kuramadığı bir BAĞ kuruyor ve onunla hayata tutunuyordu!
Yıkılmıyor, gerilemiyor, sendelese de her defasında yol alıyordu!
31 Mart da böyle oldu...
Giden raporlar herkesin bildiği gibi FİNANSAL OPERASYONU öneriyordu!
Öyle de yaptılar. AĞUSTOS'ta başladılar. Okyanustaki dalganın evlerimizin önüne geliş süresini hesap ettiler... Mart'a kadar da gelmişti zaten... Çok konuşulan TANZİM SATIŞLAR bunun sonucuydu... DOLAR anavatanına gidiyor, Türkiye'yi terk ediyordu! Çok kolay ulaşılan PARA artık Washington'un, Londra'nın emrindeydi. Ve sıkıyönetim vardı! Verilmiyordu!
Biz de bulamıyorduk! İçeride parası olanlar da dışarı kaçıyordu!
PARAYA fren yapmayanlar değişik operasyonlarla gelip Erdoğan'ı bitirmek istiyorlardı...
Ancak tutmadığını da görüyorlardı...
15 Temmuz da bu kullanılan seçeneklerdendi! Öncekiler de...
Erdoğan devrilmiyor, ilerliyor hatta yanında önemli görülen isimlerle yolları ayırarak devam ediyordu...
Ve yenilmiyordu! BAŞKAN ERDOĞAN yenilmedikçe onların planları sağlıklı yürümüyor ve TÜRKİYE'nin gücünü kullanmak isteyenler hayal kırıklığı yaşıyordu...
Ve organizasyon başladı...
Önce BATANLAR ortaya çıktı. Sonrasında da kaçanlar...
Küresel bir finans operasyonu gelip kapımıza dayanmıştı...
Dolar 3 liralardan 7.20'ye kadar zıplamış, sonrasında da 5.50 lira seviyelerine inmişti. Gündem doğrudan doğruya DÖVİZ oluvermişti... Ceplerde sorunlar birikmeye başlamıştı... Sancı vardı! Amaç, Erdoğanlı Türkiye'yi istenilen kıvama getirmekti!
Olmuyorsa ERDOĞAN'SIZ TÜRKİYE ikinci tercihti!
Öncelikle YENİ ZELANDA vahşetinde gündeme getirilen AYASOFYA'nın, yani İSTANBUL'un, kimde olacağı önemliydi! Kimde kalacağı da!
31 Mart'ta CHP eskisine göre bir adım öne çıktı! Anahtar büyük ihtimalle İmamoğlu'na gidecekti!
O da hakkıyla cebine koyacaktı.
Niyetim asla eleştirmek değildi.
Ancak oyunun herkes tarafından görülmesi de gerekiyordu!
Ağustos'ta başlayan DOLAR kurgusu Yeni Zelanda'daki kurşunlarla yoluna devam ediyordu!
Değişimin kapısını aralıyordu!
Erdoğan yine kazanıyordu!
YÜZDE 52 ALIYORDU!
Ama İSTANBUL-ANKARA el değiştiriyordu! Türkiye'nin ZENGİNLİĞİ ÜRETEN ŞEHİRLERİ CHP'ye kayıyordu!
YÜZDE 37, ZENGİNLİKLERİ yönetecekti! En önemli sonuç buydu! Antalya'dan İstanbul'a kadar... İKİ büyük şehrin AK PARTİ'den gitme ihtimalini çok yerde söyledim. Bilen biliyor!
Ancak şimdi başka bir şey paylaşmak istiyorum. Muhalefetin de bunu anlaması şart! Belediyeler kazanılır kaybedilir. Önemli değil.
Ancak memlekettir önemli olan!
Tayyip Bey'i tasfiye edip BORÇ PARA İLE ÜLKEYİ TESLİM ALMAK İSTEYENLER KAPININ HEMEN ÖNÜNDE!
Herkesin sorumluluk alıp ANKARA'nın çatısı altında birleşmesi gereken bir zaman diliminden geçiyoruz. Fısıltılara göre istesek de el avuç açsak da bir DOLAR vermeyecekler! Amaç krizi derinleştirmek, Erdoğan'ı kenara alıp gelecek olanları masadan uzak tutmak! BORÇ ALAN EMİR ALIR! OYUN BU!
Türkiye bir bütündür! Siyaset yapan herkesin bu oyunu görmesi ve anlaması gerekmekte! "Erdoğan gitsin" diyenler seyahat edecek ülke bile bulamayabilir! Ne sevinelim ne üzülelim... OYUNU GÖRELİM... Önümüzdeki günlerde tansiyonu fırlatacaklar.
Bilerek karşı çıkalım. Hep birlikte...
82 milyon! İçeride bölünürsek işimiz zor! Seçim bitti! Türkiye için herkes omuz omuza! BAHAR'I beklerken KIŞ'a dönmeyelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.