Terör sarkacı
Türkiye böyle bir yerdir! Hiç yabancı görmezsiniz ama karar alınırken oradadırlar. Bilmeyiz. Görmeyiz.
Anlamayız... Bize benzerler. Gözden kaçırırız. Ama yanılırız...
Bakın, 1971 darbesinden sonra Türkiye'nin kurumları iki ülke arasında paylaştırıldı. Amerika ile İngiltere arasında... Güç bunlarda olduğu için gelip istediklerini aldılar... 16 İMPARATORLUK KURMUŞ DEVLET içeriden kemiriliyordu... O hep sürdü. Aralarındaki mücadeleyi görmesek de atlasak da kanlı ve acılı bir şekilde sürdü. İkisi de birbirine bırakmak istemedi Türkiye'yi... Rahmetli Mahir Hoca ile bu konuları saatlerce konuşuyorduk. O günleri bana çok başka anlatırdı. Darbenin içinde olan ve darbeyi önleyen tek kişiydi! MİT adına...
Ondan önce de sonra da bırakın darbeyi önlemeyi haber bile alamadık...
Yabancı istihbaratçılara ANKARA'da operasyon yaptıran da sadece oydu!
Faturasını hep küçük tutularak ödedi...
Memleket için bir şeyler yaptığında sana benzeyip senden olmayanlar önüne fatura getiriyorlardı... Hiç yazmamak kaydıyla Mahir Hoca anlatırdı bunları bana... Sohbetlerimiz saatlerce sürer, sonunda bazı konularda ayrı düşerdik...
Aramızdaki tek fark ben iki egemen gücün zamanın şartlarına göre oyuncu da rota da mod da değiştireceğini söylerdim. Farklı isimler kullanıp aynı sonuca gidebilirlerdi...
Örnekleri de oldu daha sonra!
Şimdi girmeye gerek yok...
Yeri de değil zamanı da...
Önemli olan bize saldıranların kim olduğunu anlamak ve ne istediklerini çözmek! Karşımızda bazen bir işadamı, bazen FETÖ, bazen TAK, bazen PKK , bazen DHKP-C, bazen El Kaide, bazen DEAŞ, bazen de hiç tanımadığımız isimler-gruplar görürüz. Saldıranların kimliği önemli değildir. Bombayı kimin patlattığı hiç önem taşımaz. ARKADA KİM VARDIR? Bu sorunun cevabı önemlidir... Büyük güçler tabelalarla sonuca gitmek isterler... Ve Türkiye bunun labarotuvarıdır!
Bize saldıran asıl iki güç olan ABD ile İngiltere bizimle anlaşmayı denemedi. Hep kullanmak istedi. Bazen de anlaşacak gibi yapıp sonra yine saldırdılar... Amerika askeri olarak, istihbari olarak buralarda çok güçlüydü.
İngilizler ise ekonomik olarak...
DARBELER hep bu kırılmaların ana nedeniydi! Ama askerlerimiz ya darbeyi kimin işine yarar diye analiz edemeyecek kadar fukara ya da görevliydi! Ben analiz edemediklerini düşünüyorum... Hafta sonu AYTAÇ YALMAN PAŞA'nın sözlerini okudum.
Satır satır... İlginçti! Ve hayal kırıklığıydı.
Akıllı bir asker olduğunu duymuştum.
Darbelere de karşıydı...
15 Temmuz gecesi için şunları söylüyordu: "O gün ben Bodrum'daydım. Haberleri görünce bunun son derece anlamsız ve yanlış bir hareket olduğunu hemen idrak ettim.
'Kapatın' dedim; 'İlgilenmeye bile gerek yok.' Tamamen hayal mahsulü bir hadise olarak değerlendirdim. Üzerinde bile durmadım..." Bence de KUVVET KOMUTANLIĞI yapmış biri hemen ekranı açarak 15 Temmuz'un seyrini görebilmeliydi. Öyle de yapmış paşa...
Devam ediyor Yalman... "Çok çok üzgünüm, acı çekiyorum. Çünkü 15 Temmuz ordumuz için bir kara lekedir.
Türk ordusunun 2 bin yıllık tarihinin en acı günüdür. 49 yıl üniforma giymiş bir insan olarak söylüyorum: Bize bunları yaşatanların en ağır şekilde cezalandırılması lazım..." Sonra FETÖ ile ilgili bir soru geliyor ve şu cevabı veriyor: "2000'lere kadar ordumuzda bir FETÖ meselesi yoktu bizim... Onu sonradan öğrendim.
Biz olayı bütün olarak görürdük.
Nurculuk hareketinin dokuz kolundan biriydi sadece bu cemaat. Yeni bir şey de değildi zaten. 1955 yılında ben Kuleli'deyken bizim kimya hocamız Hüseyin Işık'tı. Bu Işık okullarının kurucusudur işte. O zaman böyle bir şey yoktu. Dini anlatırdı bize, biz de dinlerdik..." İŞTE BURADA TESTİ ÇATLIYOR... Hem Hüseyin Işık'ı hem de FETÖ'yü bilmiyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı ya da Genelkurmay Başkanlığı yapanlar FETÖ'yü göremiyordu. Ekrandan darbenin anında tomografisini çekecek kadar kapasitesi olanlar FETÖ'yü atlıyordu... YA SAVAŞTA OLSAYDIK ve FETÖ bizi başka sonuca götürseydi!
NE YAPACAKTIK! Hiçbir şey... Galiba kimse gerçeği söylemiyor. Ya da ben bazı isimleri büyütüyorum! Gerçekten hiçbir şey bilmiyorlar. Olabilir... Ama önemli koltuklara gelen isimlerin sıradan insanlardan ayrılmış olması gerekir diye düşünüyorum. Sonuçlar öyle değil ama...
İki güç de yani ABD de İngiltere de Türkiye içinde başka kişi, kurum ve organizasyonlarla yakınlık kurmak için uğraşıyorlar... ABD NATO'nun da gücüyle operasyonlarını can alıcı şekilde artıracak. KÜRT KARTI konusunda çok hassaslar. İngilizler de öyle. Biri Kürtler'le kucaklaşmayı, diğeri de ayrı durmayı önerir! Ama bize söz hakkı bırakmazlar. Kendi modelleriyle gitmemizi isterler... Ankara kendi yolunu bulmak için adım attığında karşımıza dikilirler. OSLO'yu düşünün! İngilizler hemen sızdırdı! BARIŞ da kucaklaşma da istemez! ABD'yi düşünün, istediği sistemi FETÖ ile dayatmaya kalkar...
Oysa Ankara ile muhatap olunacak ve iki eşit ülke gibi yollar yürünecekti.
Hiç bunu istemediler. İçeride MİLLİ UYANIŞA izin vermek gibi bir düşünceleri hiç olmadı...
15 Temmuz'a bakıyorum... 17-25 Aralık'a... GEZİ'ye, Oslo'ya, 7 Şubat'a...
Hepsinde bu iki oyuncu var! Ve bunların Türkiye'yi DEVLET değil de kontrol edilmesi gerekli bir merkez gibi algılamalarına şahit oluyorum... OYSA bunlar da biz de bilirdik ki TÜRKİYE OLMADAN KİMSE BÖLGEDE ADIM ATAMAZDI... Gücümüzü bize anlatan yoktu. Hep BATI'dan çekinirdik. Almadıkları halde kapıda 60 yıl beklerdik. Kendimizi keşfetmemiz çok ama çok uzun sürdü. Kiminle anlaştığımız, kiminle yürüdüğümüzün bir önemi yoktu! Önemli olan TÜRKİYE'nin kazanmasıydı. DENGE biz olmadan olmazdı! DENGEYİ biz belirleyeceğimize göre kimin yanında durursak o kazanacaktı. Ama bizim de kazanmamız gerekiyordu... Önceden bize zırnık koklatmıyorlardı. Kontrol ettikleri insanlar topluluğu olarak görüyorlardı... Oysa biz gerçekten büyüktük... Onlar itiraf etmese de büyüktük... Zaten gerçek başka türlü olsa bize bu kadar saldırmazlardı. Gerek duymazlardı...
Ama bizsiz yapamayacaklarını en iyi onlar yaşayarak öğrenmişti... FETÖ YAPTIKLARIYLA Amerika'yı buradan attı! Saldırı üstüne saldırı "Türkiye bizim vazgeçilmez müttefikimiz" diyen devlete yakışmıyordu... Muhammed Ali'nin cenazesine gittiğimizde ilişkilerin koptuğunu gördüm. Net olarak ilgisizlik ortadaydı. Ancak karşılarında koca bir TÜRK DEVLETİ vardı. Kaldı ki bizim müttefikliğimiz olmasa buralara asla ve kat'a gelemezlerdi. Belki bundan sonra da gelemeyecekler... Biz bir yönüyle BATI, bir yönüyle DOĞU'yuz. Aynı zamanda GÜNEY'iz, aynı zamandı KUZEY'iz! Bunu bilmemeleri mümkün değil!
Türkiye kullandıkları adamlar yüzünden şimdi başka rotalar arıyor!
Haklı olarak...
Tam bu cümleyi bitirdim "RUS BÜYÜKELÇİ SALDIRIYA UĞRADI" haberi ajanslara düştü!
Saldırıların artacağını ve suikastların olacağını (farklı şekillerde gelecekler demiştim) zaten yazmıştım... Kendi kurdukları oyunun altında kalanlar, şimdi tekrar tekrar geleceklerdi. Biz çok önemliydik ama masaya gelmiyorlardı.
En iyi bildikleri yolu seçerek geleceklerdi!
KAOS ile... Yapamasalar da bu yolla geleceklerdi... Çok ucuzdu onlar için çünkü... Toplumsal huzur hedefti!
Demokrasinin, hükümetlerin, liderlerin, kurumların yetmeyeceğini göstermek için geleceklerdi... Toplumu bıktırmak ve operasyonlarına ikna etmek için aralıksız saldıracaklardı!
Tayyip Bey Kazakistan'a gidecekti, BEŞİKTAŞ PATLAMASI oldu! Gezi iptal edildi! Katar Emiri Türkiye'ye gelecekti, Kayseri patlaması gerçekleşti...
Buna rağmen EMİR GELDİ! Şimdi de suikastlarla sarsmaya çalışacaklardı...
Rus Büyükelçisi hedef seçilse de asıl hedef Rusya ve Büyükelçi değildi! Bakın bakalım, KATAR Rusya'da ne satın aldı? Rosneft'in yüzde 20'sini 10 milyar EURO'ya satın aldı! Bu yakınlaşma birileri tarafından kabul edilebilir değildi! Bir de ayrıca BEŞİKTAŞ ve KAYSERİ saldırıları sonrası Putin "Terör ile mücadeleye varız. Biz buradayız!" demişti. Tetiği çektirenler "Sen yardım edemezsin" cevabını verdi...
Büyük mücadelenin ortasındayız.
Ülkenizi yalnız bırakmayın! Zoru başardığımızda büyük oluruz... Kolay zafer yok... Umutsuzluğa düşmeden devam...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.