Hani soğuk ve karanlık iyi gelmişti?
Hani o artık
"aynı Kemal" değildi?
İçinde bir şeyler kopmuştu...
Bu kopan kopça değildi tabii.
Anlamıştı ki o artık eski o olmayacaktı...
Böyle demedi mi?
Bilmediklerini öğrenecekti. Artık yalan söylemeyecekti.
***
Demiş ki:
"Hatay, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanetidir. Çünkü 'Hatay benim şahsi meselemdir'
diyerek hasta yatağından kalkıp Hatay'ı anavatana katmıştır." Ya? Öyle mi?
Evet,
Atatürk Hatay'ı çok istiyordu.
İnönü istemiyordu. Daha doğrusu, Fransa'dan çok çekiniyordu.
1937'de kovulmasının asıl nedeni budur. Bira fabrikası kavgası da bunun üstüne gelmişti.
Oysa
Atatürk gerekirse gidip orada kendisi bir
"gerilla lideri" olarak çarpışmaya bile hazırdı... O hasta haliyle...
Bağımsız Hatay devleti, yani cumhuriyeti, 2 Eylül 1938'de kuruldu.
Atatürk'ün vefatına iki ay kala.
"Türkiye'ye katılma kararını" da ancak 29 Haziran 1939'da aldı.
Atatürk'ün vefatından ve
İnönü'nün başa geçmesinden yedi ay sonra.
Bu durumda Hatay'ı
Atatürk mü almış oluyor?
Çok istemiş oluyor, çok uğraşmış oluyor, orası tamam da...
***
Yaşım ilerledi ama çok şükür yazıyı bitirdim. Bugün de yetiştirmeyi başardım.
Kısa mısa idare etsinler.
***
YAPINCA OLUYORMUŞ
Adam Antakya'da 12 bina yapmış, hepsi ayakta.
Üç kamu binası, on iki apartman.
İsimleri de pek hoş: Kerem, Selim, Sultan, Tonton, Zehra, Sema, Yüksel, Nurşat, Yıldız, İrem...
Bir tek, adı gene Yüksel olan bir başkası ağır hasarlıymış ve kaçınılmaz şekilde yıkılacakmış.
Ötekiler top gibi.
Adam müteahhit ama aynı zamanda inşaat mühendisi.
"Kullandığımız demirleri bile kendim tek tek saydım" diyor. "Beton bozuksa o betonu geri gönderdim." Demek ki olunca oluyor.
Bir kişi bile ölmemiş.
***
Al bunu da yetiştirdim muhalefet çakalı.