Bilirsiniz, Marksist teoriye göre devlet gibi emek de yavaş yavaş ortadan kalkacak, günün birinde hiç kimse çalışmayacak ve dolayısıyla hiç kimse sömürülmeyecekti...
Komünistler bunun tam tersini başardılar.
Eh, sosyalizmi, Marx'ın hiç aklına getirmediği şekilde bir
"kalkınma programı" olarak alırsan...
İşçi, sosyalist ülkelerde, kapitalist ülkelerden çok daha fazla sömürüldü, çok daha fazla ezildi.
İşçi cennetinde işçinin üstü başı dökülüyordu...
Gözümle gördüm de öyle konuşuyorum.
Sonunda işçi adına iktidara gelip işçiyi ezenler yıkılıp gittiler.
***
Pandemi, hayatımıza
"evden çalışma" kavramını hediye etti. Hatta
"evden eğitim"...
Z kuşağı da buna alıştı.
Bunun birtakım
"esnek modelleri" de var: Yarı zamanlı çalışma (part-time), mikro çalışma, çağrılı çalışma vb.
Artık
"sabah dokuz akşam beş" modeli yavaş yavaş ortadan kalkıyor.
Benim çocukluğumda ve gençliğimde cumartesi günleri de çalışılırdı, yarım gün...
Okula giden bilir, ne belaydı o yarım gün... Ne sevimsizdi...
Şimdi ortadan kalktı. Onu bırakın, İngiltere'de aynı ücretle
"haftada beş değil dört gün çalışma modeli" de deneniyor şimdi...
Yerleşecek ve yaygınlaşacaktır.
Fransa'da nasıl
"yılda 6 hafta ücretli izin" gerçekleşmişti... Bizde henüz hayaldir.
Avrupa'da her 10 kişiden 4'ü evden çalışıyor.
Zamanla artacaktır.
Türkiye'de, çalışanların yüzde 21'i bu esnek modele uygunmuş.
Elbette bilgisayarlı işler bunlar, oturduğun yerden odun kıramazsın.
Ama o odun kırma işi günün birinde bilgisayarlı makinelere yüklenirse, evden de açıp kapatabilirsin kütük yarma aletini...
Artık uçağa, otobüse, sinemaya, tiyatroya bilet de evden alınıyor, gidip de kuyruğa girmiyorsun.
Uçağa bilet de almıyorsun, bilgisayara
"kaydediliyor" o kadar. Sana yalnızca gidip uçuş kartını istemek kalıyor. Günün birinde o da ortadan kalkacak.
"Sinema salonu" nasıl yavaş yavaş ortadan kalkıyor, filmler artık dizilerle birlikte televizyondan seyrediliyorsa...
***
Kapitalizm geliştikçe işçiyi artık daha az çalıştırıyor.
Önemli olan
"verimlilik"...
Böylece işçiye daha çok boş vakit kalıyor.
Bir zamanlar işçinin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktu.
"Artık var" yazmıştım, çemişler üstüme saldırmışlardı...
Bunlar sokakta barikat kurup ellerinde çakmaklı tüfekle kralın askerlerine karşı savaşma hayalleri kuran koca bebeklerdir.
Dünya değişti hey yavrum, bir tek sen değişmedin.