Osmanlı'nın "
kapıkulu" sınıfı, Tanzimat'ta "
bürokrasiye" dönüşmüş, bu sınıf hem Osmanlı'nın son dönemlerinde hem de cumhuriyetin ilk seksen yılında diktasını sürdürmüştür.
Kimi zaman açık açık, kimi zaman "
vesayet" yoluyla gizli gizli.
Kendini hep "
devletin asıl sahibi" olarak görmüştür.
Bugün bile öyle görmektedir.
Kendine elbette bazı ayrıcalıklar sağlamıştır.
Milli Şef'in dünya savaşı yıllarında memurlara elbiselik Sümerbank kumaşı vb. dağıtması, savaştan sonra da bunu "
ayni" olmaktan çıkarıp "'
nakdi"ye dönüştürmesi yani maaş harici bir de açıktan para dağıtması gibi...
Bunlar 27 Mayıs sayesinde üretime ve ticarete de girdiler: OYAK...
Renault firmasıyla ortak araba yapıp satar oldular.
Bu ancak muz cumhuriyetlerinde rastlanabilecek bir skandaldı.
Elbette bunda, Menderes'in memurları "
aç bırakmış" olmasına duyulan tepki de rol oynamıştı.
Bürokrasinin dönem dönem iktidara doğrudan el koyması ayrı bir skandaldır (1960, 1971, 1980 ve hatta 1997)...
Ama öyle ya da böyle "
saltanatını" sivil iktidar dönemlerinde de sürdürmüştür.
Çünkü bunu en başından "
kurumsallaştırmıştır"...
Lojman... Maaş farkı... Özel ödenek...
Ucuz alışveriş imkânı... Orduevi kolaylıkları...
Tatil kampı...
Bu ayrıcalıklar emekli olduktan sonra da geçerliydi.
Yani, bunun, sakallı göbekli Osmanlı generali Abüzittin Paşa'nın kendine Boğaz kıyısında yalı yaptırmasından pek de fazla bir farkı yoktu.
Ben ömür boyu garantili Dolmabahçe Sarayı'nda oturayım ama tapusu benim olmasın, orada misafir olayım, hiç üzülmem!
Rus Bolşevik Partisi yöneticilerinin yetmiş beş yıl boyunca yaptıkları gibi.
***
Şimdi, emekli amirallerin, Hafiyesi Mayk Hammer'in kırkbeşlikle ateş etmesi gibi "
eski ve pis bir alışkanlıkla" muhtıra vermeleri üzerine, sivil iktidar nihayet "aydı"...
Emekli yüksek memurların ayrıcalıkları, Türk medyasının pek sevdiği deyimle "
masaya yatırılıyor"...
İlk adım olarak muhtıracı amirallerin "
lojman ve koruma hakları" ellerinden alındı.
Arkadan "
makam arabası, diplomatik pasaport, silah imtiyazı, lojman ve orduevi kullanımı" gibi ayrıcalıkların kaldırılması
da gelecek.
Devlet bana bir "
yeşil pasaport" bile vermiyor, bunlara niçin "
diplomatik pasaport" veriliyor? Bu adamların diplomatlıkla ne ilgileri var?
En kıytırık üniversite hocasının cebinde yeşil pasaport, bizimki patlıcan rengi, sıradan vatandaş...
Eh, adam "
sempozyumlara falan" gidiyor canım...
Makam arabası... Emeklilik gelmiş, mevki ve mansıp gitmiş, hangi olmayan makamın arabasıdır bu?
***
İkimiz de emekliyiz paşam.
Şu farkla ki, ben işçi emeklisiyim, sen memur emeklisi.
Yani ben "parya", sen büyük adam.
Emekli olunca bizi bankaların yönetim kurullarına oturtmuyorlardı paşam, "devletle iş bağlayacak" halimiz yoktu.
Hele bir eşitlenelim de demokrasi olsun.
***
TARİHTEN YAPRAKLAR (AMAN "P" DÜŞMESİN)
"Ulan şu Halk Partisi bizi kullandı kullandı, paçavra gibi kenara atıverdi."
Darbeci general Sıtkı Ulay