Siyasi hayata paraşütle inen ve gelebildiği yerin hakkını vermek için parmağını bile kımıldatmadığı halde sürekli daha yukarıya çıkmaya çabalayan Ekrem İmamoğlu'nun hikayesi, piyango bileti almadıkları halde yüksek ikramiye kazanmayı hayal edenleri hatırlatıyor.
Piyango meraklıları, büyük ikramiye kazanmak istiyorlarsa öncelikle bilet almaları gerektiğini bilirler. Bilet almayanların ve gürültüye getirip sahte bir bileti gerçek diye yutturabileceğini hesaplayanların başarılı oldukları ise hiç vaki değil.
Basamak olarak kullanmak istediği İstanbul belediye başkanlığının hakkını veremeyen ve diplomasını taşıdığı okula yatay değil de 'yapay' geçiş yaptığı anlaşılan İmamoğlu'nun hikayesi de sona erdi.
Başına gelecekleri bildiği için olsa gerek, son dönemde vites yükselterek 'CHP'nin cumhurbaşkanı adayı' sıfatını kazanmak için akla ziyan yollara tevessül etti ve şansını çok zorladı İmamoğlu. Bu süreçte, 'minareyi çalmadan önce kılıfını hazırlama' konusunda ipi elinden kaçırmış olmalı ki, savcının yolsuzlukla ilgili sorularına 'bunları muhatap almıyorum' dışında laf edemedi.
Altı senedir toplamda trilyonlarca lirayı bulan İBB bütçesi ile ne gibi hizmetler yaptığı sorularına verecek cevabı olmayan İmamoğlu, heybedeki daha büyük turpları da şüphesiz biliyor. Şimdilik, adli kontrol şartı ile tutuksuz yargılandığı terörle bağlantılı suçlar konusunda da turpun büyükleri henüz heybede.
Daha önce terörden alınan CHP'li belediye başkan yardımcıları ve belediye meclis üyelerini takiben terörden tutuklanan yeni başkanlar var. Bunlar, CHP İstanbul teşkilatını parmağında oynatan ve DEM'le 'kentsel uzlaşı' adı altında iş birliği için akla hayale gelmedik adımlar atan İmamoğlu'nu da benzer bir gelecek beklediğine işaret.
Yolsuzluk ve terörle bağlantılı suçlar sebebiyle başlatılan hukuki sürecin nerelere varabileceği, belirsiz. Ancak, 6 yıldır yönettiği 16 milyonluk şehre hizmet olarak günde 4 bin kişiye ucuz yemek satan 17 kent lokantası ile yüz kreşten başka bir şey sayamayan birisinden bahsettiğimizi hiç unutmamak, önemli.
Batılı ülkelere, 'size hizmet için çalışırken bir yandan da ceplerimizi şişiriyorduk, yakalanınca bize neden sahip çıkmadınız?' şeklinde sitem eden Özgür Özel ve İmamoğlu'nun 'ezik' tavırları, CHP'lileri de rahatsız etmiş midir, bilinmez. Ancak, Gazze'deki gelişmelerle insan hakları gibi konularda zaten sınıfta kalan Batılı ülkelerin, yolsuzluklarına sahip çıkmalarını beklemeleri, ibretlik.
Yolsuzluk ve terör açısından büyük turplar olduğu bilinen heybede, casuslukla ilgili konular olup olmadığı, merak konusu. İhtirasları akıllarının önüne geçen İmamoğlu ve avanesi, 16 milyon İstanbullunun dijital bilgilerini İsrail'e aktardılarsa, casuslukla da suçlanabilirler.
Çıkmadık canda ümit vardır denir, ama İmamoğlu için deniz bitmişe benziyor…