Telefonuna gelen bir mesaja bakan Melih Bey, Selim'e dönerek:
- Kusura bakma, mesaja daldığım için soruyu tam anlayamadım. Tekrar eder misin?..
- Soru, basit. İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırıları tam manasıyla bir kara savaşına dönüşür ve ve İran da gönderdiği füzelerle doğrudan dahil olduğuna göre bölgede geniş çaplı bir savaş yaşanabilir mi?..
- Zor soru. İsrail'in Lübnan'a daha doğrusu ülkenin Hizbullah'ın hakim olduğu bölgelerine öteden beri saldırdığı ve bunu daha da artırmayı hedeflediği, son birkaç ayın temel konularındandı. Gerek İsrail'den ve gerekse ABD'den bu konuda gelen haberlerin ardı arkası kesilmiyordu, malum. Şimdi iş daha bir ciddiyet kazandı. Ancak yine de ABD'de seçimlere az kaldığı için gelişmelerin kimin kazanacağına yönelik muhtemel etkilerini düşünmek gerek. Bizim bakışımızla, oradakilerin bakışı arasında farklar olduğu da unutulmamalı… İhsan:
- Birçok insan Trump'un kazanmasının Filistin ve bölge için daha iyi olacağını düşünüyor ama ABD'yi iyi tanıyanlar da, Kamala Harris'in daha iyi olacağı kanaatinde. Bu konuda ne diyebilirsin?..
- Temel olarak 'al birini, vur ötekine!' diyebileceğimiz bir durum. Ancak, Trump Cumhuriyetçi ve İsrail'e Demokratlara nazaran daha tavizkar. Netanyahu'nun ABD Kongresindeki o rezil konuşmasını izlemeyenler daha çok Demokratlardı, hatırlarsınız. Yani aşağı yukarı aynı olsalar da, Demokratların hiç değilse bazı ölçüleri olduğu söylenebilir… Mehmet:
- Nasrallah ve birçok Hizbullah komutanının öldürülmesi sonrası başlayan gerilim, İran'ın müdahil olmasıyla iyice yükseldi. İran'ın attığı ve tam olarak ne yaptığı bilinmeyen füzelerinden sonra şimdi de İsrail'in İran'a saldırısı bekleniyor. Neler olabilir?..
- İran'ın attığı füzelerin tam olarak neye sebebiyet verdiğini bilmiyoruz ve bundan sonra da öğrenemeyebiliriz. İsrail, kendisine yönelik saldırıların sonuçları ile ilgili bilgi vermeyen bir ülke. Dolayısıyla Hizbullah'ın ve İran'ın attığı füzelerin ne gibi sonuçları olduğu, meçhul. Sızan bazı görüntülere bakılırsa işe yaradıkları, net. Bundan sonra ne olacağı, İsrail'in nasıl karşılık vereceği, meçhul. Bu karşılığın yıkıcı mı yoksa ölçülü mü olacağı da. Ancak, ne olursa olsun, İsrail, İran'a yapacağı saldırının da bir cevabı olacağını ve eğer saldırı şiddetli olursa cevabın da buna göre olacağını bilir… Selim:
- İran Dini Lideri Hameney'in Cuma günkü konuşması da dikkat çekiciydi… - Tabii, 'İslam ülkelerin bir ve beraber hareket etmeleri gerektiği' şeklindeki sözlerin gereğini İran 'ın da yapmaya karar vermesi durumunda bu sözler çok anlamlı. Yaşananlara bakıldığında, İran'ın kendine özel gayretlerinin de bölgenin bu hale gelmesinde ciddi katkıları olduğu söylenebilir. Son yaşananlar bir milat olur ve İslam ülkelerinin birlikte hareket etmesi için gerekli adımlar atılır inşallah… İhsan:
- Nasrallah'ın öldürülmesi sonrası Suriye'de bazı yerlerde tatlı dağıtılması gibi olaylar, hakikaten düşündürücü… - İran ve bölgedeki uzantılarının Şia'yı önceleyen tavırları, ciddi bir problem. Geriye doğru bakıldığında, ciddi sıkıntılar olduğunu ve İsrail'in saldırıları sebebiyle bunları görmezden gelelim demenin, bazen yetmediğini görebiliyoruz. İsrail'in yaptıkları karşısında tabii ki Hizbullah'tan ve İran'dan yanayız, ama yapılanları da unutmamak ve en azından bundan sonra olmaması için vasat hazırlamak gerek… Remzi:
- Melih Bey, size göre bu konunun bundan sonraki seyri nasıl olur? Gazze'den başlayıp, Batı Şeria'ya ve Lübnan'a sıçrayan ateşin Suriye'ye ve ardından İran'a, esas olarak da bir süre sonra bize sıçrama ihtimali var mı?..
"Yeni bir Sykes-Picot'a göz yummayacağız!.."
- Kısa vadede olmasa da, orta ve uzun vadede olmayacağı söylenemez. İsrail'i yöneten zihniyetin ve ona kayıtsız şartsız destek olanların, güçten başka anladıkları bir dil olmadığı düşünülünce, nerelere uzanmak isteyeceklerini kestirmek mümkün değil. Birilerinin hala hayal dedikleri vadedilmiş topraklar meselesini artık açıkça tekrarlayan birileri var karşımızda... Remzi:
- Yani, her türlü ihtimale göre hazırlıklı olmamız gerektiğini mi söylüyorsun?..
- Aynen öyle. Cumhurbaşkanımızın da son zamanlarda bu konuyu dile getirdiğini, hazırlıklı olmamızı ve özellikle 'iç cepheyi sağlam tutmak gerektiğini' vurguladığı, malum… Selim:
- Bu, iç cepheyi sağlam tutmaktan kasıt tam olarak ne olabilir?..
- Konuyu ilk olarak 30 Ağustos konuşmasında dile getiren Cumhurbaşkanımız, Büyük taarruzun nasıl bir hazırlıkla gerçekleştiğini anlatmış ve silah, mühimmat, eğitim, ilave kuvvet gibi hazırlıkların yanı sıra başarıda iç cephenin tahkiminin etkili olduğunun altını kuvvetlice çizmişti. Sözün burasında telefonunda bir dosya arayan Melih bey, devam etti:
- Cumhurbaşkanımızın TBMM açılışındaki bazı sözlerini da hatırlatırsam, konu daha iyi anlaşılır. Netanyahu hükümetinin, Anadolu'yu da içine alan bir ütopya peşinde koştuğunu belirterek, "Bu niyetlerini çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir. 7 Ekim'den beri yaşanan her gelişme, bu tehdidin boyutunu biraz daha artırmaktadır. İsrail'in, Filistin ve Lübnan'daki saldırılarını çok yakından takip ederken, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde, bölücü örgütü maşa olarak kullanmak suretiyle, nasıl birer küçük uydu yapı kurmak istediğini de çok net görüyoruz" demesi, konuyu izaha yeterli… Çayını yudumlayan Melih Bey, devam etti:
- Bu sözlerin devamı da şöyle: "Vadedilmiş topraklar' hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerindedir. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı siyonist severlerin, gönüllü veya paralı siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur." Cumhurbaşkanımız, İsrail yanlısı davranan içimizdekilere dikkat çekiyor yani… İhsan:
- Konuşmada, ülkemiz sınırlarının Lübnan'a olan uzaklığı gibi şeyleri de hatırlatmıştı, galiba?.. Melih Bey, okumayı sürdürdü:
- Hatay'ın Yayladağ ilçesi ile Lübnan arasının 170 kilometre olduğunu hatırlatarak, şöyle devam ediyor, Cumhurbaşkanımız: "Antakya ile Gazze arası, Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanı başımızdadır. 'Türkiye İsrail'in yanında dursun.', 'Türkiye bu işlere karışmasın.', 'Türkiye tarafsız olsun.' diyenlere sesleniyorum, özellikle 'Hamas bir terör örgütüdür.' diyenlere sesleniyorum, 360 gündür yaşanan barbarlığı 7 Ekim vakasıyla meşrulaştırmaya çalışanlara sesleniyorum: Karşımızda hukukla mukayyet bir devlet değil, kandan beslenen, işgalle semiren bir katil sürüsü var."… Mehmet:
- Bu durumda TBMM'nin önümüzdeki Salı günü İsrail Tehdidi ile ilgili toplanmasının, çok anlamlı ve önemli olduğunu söylemek gerek… Melih Bey:
- Cumhurbaşkanımızın, benzer konulara tekraren değindiği Adana Teknofest konuşmasındaki birkaç cümle ile bitirelim:
"Biz, her zaman sulhu sükûnun tarafındayız. Tüm yaptıklarımızı da savaş heveslisi olduğumuz için değil; vatanımızı ve vatandaşlarımızı kem gözlerden layıkıyla korumak için yapıyoruz. Bölgemizin içinde bulunduğu cinnet hali karşısında bugüne kadar olduğu gibi yine mazlumların yanında, adaletin safında yer alacağız. Coğrafyamızın yeni bir Sykes-Picot taksimiyle tekrar lime lime edilmesine göz yummayacağız. Bu hedefleri yakalamada en büyük güç kaynağımız, siz gençlerimizdir…" İhsan:
- İşin özü 'Hazır ol cenge, ister isen sulh u salah!'… Cenab-ı Hakk yardımcımız olsun…
- Amin…