Dünya sürgününü başarıyla tamamlayan İsmail Haniye Rahmet-i Rahman'a tevdi edildi. O yönde müjdeler olduğu için, Haniye'nin Cennet'te Peygamber Efendimiz'e (sav) komşu olacağı, yüksek ihtimal. Katillerinin Cehennem'deki ateşlerini kat kat artırdıkları ise şüphesiz. Netice olarak kazanan İsmail Haniye oldu…
Haniye'nin şehit edildiği yer, olayın şekli, ihmal ya da kasıt olup olmadığı ve diğer hususlar, ayrı bir mesele. Uğurladığımız kişinin, ömrünü insanına ve yurduna hizmete ve onlar için doğru olanın gerçekleşmesine adayan ve bu uğurda büyük bedeller ödeyen birisi olduğunu bilmek, önemli.
Başta Gazzeliler olmak üzere bütün Müslümanların ve hatta insanlığın, adaletli ve hakkaniyetli çabaları ile tanınan İsmail Haniye'yi katledenlerin ve destekçilerinin ne kadar şerefsiz olduklarını çok iyi bilmesi, belki daha da önemli.
Türkiye ve birkaç ülke dışında, Filistin ve Gazze davası ile ilgili çabalarına yakından şahit oldukları Haniye'nin şehit edilişine tepki bile gösteremeyen Müslüman ülkelerin yöneticileri, Ümmetin yarası.
Oysa güya başlarını belaya sokmamak düşüncesiyle ses çıkarmadıkları İsrail isimli canavarın listesinde olduklarını ve bir süre sonra sıranın kendilerine geleceğini iyi bildikleri de bir vakıa…
Terörist örgütü İsrail, 7 Ekim'den beri kadın, çocuk demeden 40 binden fazla insanı öldürüp, 90 binden fazlasını yaraladığı ve ayakta bina bırakmadığı Gazze'ye saldırılarını sürdürüyor. Bu saldırılara mani olabilecek tek güç olan ABD'nin, saldırganı alkışlarla teşvik ettiğinin de herkes şahidi.
Gazze'yi yakıp yıkmakla yetinmeyen İsrail, çevresindeki ülkelere, listede oldukları ve sıralarının yaklaştığı mesajı vereli çok oldu. İsrail'in hemen dibindeki Ürdün, Golan bölgesi yıllardır bu ülkenin işgalin altında bulunan Suriye, Gazze'nin aslında kendi toprakları olduğunu iyi bilen Mısır, herhalde ilk sıralarda…
İsrail, Hamas ve Hizbullah'ın üst düzey isimlerini suikast yoluyla katletmeyi de ihmal etmeden yoluna devam ederken, Hizbullah ve Yemen'deki Husilerin ölçülü desteği dışında, sırada oldukları bilinen ülkelerden neredeyse tek bir ses bile çıkmaması, düşündürücü…
Aksa Tufanı'nı kast ederek, 'Gazzeliler bunu yapmayacaktı, bu işi onlar başlattı' ve benzeri sözlerle kafa karıştıranlar, bu ülkelerde de var. 'Gazzeliler ölmek için sıralarını bekleselerdi' manasındaki bu sözleri söyleyenler güruhu, 7 Ekim'in bir başlangıç olmadığını ve çatışmaların çok önce başladığının ise farkında.
Yüz binlerce insanın yurtlarından sürüldüğü, on binlercesinin katledildiği ve kimsenin çare bulamadığı Filistin- İsrail meselesine 'başımızı derde sokmayalım' zihniyeti ile yaklaşanların başları zaten dertte…
Listede oldukları ve sıranın mutlaka kendilerine geleceğini bilen ülkelerin bu gidişata dur diyebilmenin formüllerini aramak için ne bekledikleri, en önemli soru…