Havuz
CÜNEYT Özdemir son açıklamalarıyla nokta atışı yaptı. "Böyle özellikle bizim mahallede böyle bir hava var. Erdoğan'ı öven her sanatçıyı anında linç ediyoruz ama iş dönüp 'Ay Kemal Kılıçdaroğlu şöyle, İmamoğlu böyle' deyince de baş tacı oluyor.
Erdoğan'ı övünce yalaka oluyorsun" dedi.
Dünyanın en saçma ve tezat yaklaşımında bulunan kafalarını harika deşifre etti.
Tabii iş öyle hal aldı ki, sanatçı olmana da gerek yok. Ben bile bu tür yaklaşımlarla çok karşılaştım. Ortamlarda nerede çalıştığım sorulduğunda gazetemin ismini verir vermez gülerek yaftada bulunan insanlarla karşılaştım. Muazzam bir algı çalışmasıyla Erdoğan'a oy veren herkesi bu hale getirdiler. Halbuki ekranlarda CHP aşkı sanatçısından yazarına oluk oluk taşıp sele dönüşüyordu. Onların deyimiyle yandaşlıkta zirve yapan dağ gibi kalabalıklar karşı mahalleyi yandaşlıkla suçluyordu. Linç ediyordu. Eğer söz konusu tartışma yandaşlıksa bu linç güruhunun eline bu konuda kimse su bile dökemezdi.
Bu linç ve nefret söyleminin sosyopsikolojik açılımında 100 yıllık bir çalışmanın ortaya koyduğu ürün vardı.
Koskoca bir imparatorluğu yıkanlar, bu ülkede kurdukları eğitim sistemi ile önce Osmanlı nefretini aşıladılar. Bizlere Asur, Hitit medeniyetlerini ezberlettiler okullarda tarih derslerimizde. İlk sayfada Hattuşiş imparatoru Şuppiluliuma'nın krallığını öğrenerek yetiştirilen bir nesilim ben. Aradan neredeyse 50 yıl geçmiş ama Şuppiluliuma hala beynimde. Nasıl çivilemişlerse çıkmıyor. Roma imparatoru Sezar'ı bile, Fatih Sultan Mehmet Han'dan kat kat daha fazla nakşettiler kafalarımıza.
Koskoca İstanbul'un fethini "Gemiler karadan yüzdü. Ulubatlı Hasan ilk bayrağı dikti. Fatih Topkapı'dan şehre girdi" diye üç cümleyle anlattılar. Çağ açıp kapatan bir fetihti sonuçta. Ayıp olmasındı.
Osmanlı'yı çok sevdiğimi söylediğim derste tarih hocamdan hayatımın en büyük azarı ve aşağılanması geldi. Şaşkındım.
Evde babama bunu anlayamadığımı söylediğimde "Oğlum biz Osmanlı'yı seviyoruz. Sizlere bunu aşılıyoruz ama her yerde anlatma" diye uyarı aldım.
Anlayamıyordum o yıllarda.
Şimdi her şeyi çok daha net görüyorum. Osmanlı'yı yıkanlar bu ülkede ecdad düşmanlığını bir eğitim sistemi haline getirdiler. İsrail'in ilk Cumhurbaşkanı'ndan gelen "Osmanlı'dan sonra öyle bir ülke kurduk ki, 200 yıl boyunca dedelerine küfredecekler" sözü boşuna değildi. Üç kıtada merhametle, şefkatle, sömürgecilere karşı korumacı olan muazzam imparatorluğu yıkanlar, geride kalanların Batı sevdalısı olmasını istiyordu. Kendisini parçalayanlara aşık olmasını istiyordu. Bunun da en güzel yolu ecdada küfür etmek, onun inançları ile alay edip, dışlamak, yerden yere vurup linç etmekten geçiyordu. Çünkü Türkleri ancak bu durdurabilirdi. Bu iddia da bana ait değildi. Osmanlı'yı yıkmak için çırpınan ve parçalara ayrılan topraklardaki enerji hatlarının üzerine konmak isteyen tüm sömürgeci ülkelere, elçilerden tutun papazlara kadar önüne gelenin yolladığı raporlarda hep bu iddia vardı.
En çarpıcı olanı ise İngiltere Başbakanı Churchill'in savunmasıydı. Ona Çanakkale'de İngiltere'nin neden hezimete uğradığını sordular. "Sizlere uygulama ile cevap vereceğim" dedi. Bir havuzun içine 3 tane balık attırdı. Ardından "Havuza girip bu balıkları elle yakalayın" dedi. Birkaç kişi havuza atlayıp uzun süre elle 3 balığı yakalamaya çalıştı. Ama nafileydi. Asla yakalayamadılar. Churchill "Bakın balıkları yakalayamadılar. Çünkü balık sudayken yakalamak zordur. Havuza attığım balıklar Türklerdir. Havuzdaki su da onların dinidir.
Onları dinlerinden uzaklaştırmadan yenmek mümkün değildir" dedi. Sonra eline bir kova alıp havuza yöneldi. "Artık Türkleri havuzda suda yakalamak için ter dökmeyeceğim. Buraya gelip her gün bir kova suyu alıp toprağa dökeceğim.
Havuzda su kalmayınca Türkler de ölecek" dedi. İşte bu yüzden bize Hitit, Asur medeniyetini yıllarca övüp, Hattuşiş kralı Şuppiluliuma'yı kafamıza çivileyen bir eğitim sistemi kurdurdular. Bunlar işin kovasıydı. O eğitim sisteminde Osmanlı'yı, ecdadını sevdiğini söyleyenleri azarlama ve aşağılayarak linç etme doktrini ve eğitmenleri vardı. Osmanlı inançlıydı. Bu inanç onu 3 kıtada imparatorluk haline getiriyorsa havuz mutlaka boşaltılmalıydı.
Suyumuzu boşaltanlara aşık olacak linç kültürü almış bir nesil yetiştirilmeliydi. Öyle de yaptılar. Bilinç altına bunu nakşettiler.
"Türkiye'de demokrasi yok" diyenleri, seçilmişlere oy verenleri aşağılamaya, yaftalamaya, hatta kendi devletine bile saldırıp sövmeye, ülke için yapılan her silaha, hizmete bile bodoslama dalmaya kodladılar. Genleriyle oynanmış, dedelerini öldürenlere aşık bir güruh türettiler. Olayın özü budur. Ancak Allah'a şükür havuz hala dolu ve her gün buraya kovayla değil tankerlerle su koyan bir devletimiz var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Katiller panikte (25.11.2024)
- CHP'ye Trump darbesi (24.11.2024)
- Yumruklar konuşuyor (21.11.2024)
- Musk savaşı başladı (18.11.2024)
- "Trump; "Ben deliyim" (16.11.2024)
- İyiler de kazanır ama... (14.11.2024)
- Ödleri neden patlıyor? (11.11.2024)
- “Türkiye Günleri” yolda (09.11.2024)
- Trump namlunun ucunda (07.11.2024)
- Amerikan "ot"ları (04.11.2024)