“Çekiniyoruz” itirafı
SON yıllarda yoğun şekilde ilginç görüşler açık bir şekilde ifade edilmeye başlandı.
Çok sayıda yabancı basında yayınlanan analizlerde hep aynı cümleyi görmeye başladık.
Batılı askerler, stratejistler "Türkiye bölgesel bir süper güç" diye makaleler yazıyor, açıklamalar yapıyordu. Tabii buna Batılı siyasiler de eşlik ediyordu. Son olarak aynı iddiayı Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic de tekrarladı. Üzerine basa basa "Türkiye bölgesel süper bir güç" dedi. Başkan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde "Türkiye artık oyun kurucu bir ülke" şeklindeki sözleri boşuna değildi. İşte o Vucic, bölgesel süper güç olarak gördüğü Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ile Macaristan'da bir araya gelmekten büyük mutluluk duyuyor. Yakın bir zamanda Belgrad'da da ağırlamaya hazırlanıyor.
ABD Başkanlığı yaptığı dönemde 1999 yılında Clinton Türkiye'ye gelmiş ve Meclis'te bir konuşma yapmıştı.
Amerika'nın güçlü partnerlere, müttefiklere ihtiyacı olduğunu söylemişti. Ortadoğu ve dünya siyasetinde işbirliği yapmaya yegane adaylardan birinin Türkiye olduğunu açıklamıştı. Bu noktaya gelebilmemiz için demokrasi gibi bazı şartlar olduğunu söylemişti.
Çünkü darbelerle ve vesayetlerle yönetilen bir ülkeydik. Clinton güçlü Türkiye'ye Batı'nın ihtiyacı olduğunu ve ayağındaki prangalardan kurtulması gerektiğinin altını çizmişti.
Prangaların en büyüğü 10 yılda bir yapılan ordu müdahalesi ve iktidara kim gelirse gelsin koalisyonlara ve bürokrasi duvarlarına mahkum edilmiş bir ülke olmamızdı. Kim Başbakan olursa olsun hem askeri müdahale hem de yargı yoluyla verilen kararlarla aslında ülkeyi başkaları yönetiyordu...
Son 20 yılda bu vesayet sistemi her türlü karşı harekete rağmen büyük mücadeleler verilerek kırılıp atıldı. Türkiye'nin önü açıldığı için artık dünya arenasında Şampiyonlar ligine çıkan bir Türkiye var. O yüzden bölgesel süper güç olduğumuzu açıkça ifade eden açıklamalar Batı'dan leblebi gibi yağıyor.
Tabii bu noktaya kolay gelinmedi.
Savunma sanayiinde her türlü tehdide ve öldürülme riskine rağmen tam bağımsızlık yolunda, kararlı ve cesur adımlar atan Türkiye, hayal bile edemeyeceğimiz noktalara geldi. Bugün Pentagon'da 30 yıl sonrasının bilgisayarları kullanılıyor. Geleceğin teknolojileri test ediliyor.
Türkiye de Savunma Sanayii anlamında jenerasyon farkı dediğimiz noktaya geldi. Geleceğin teknolojileri henüz sahaya sürülmeden şu anda jenerasyon anlamında dünyanın beş ülkesinden biri haline geldik. O yüzden çok sayıda ülke kapımızda. 30 sene sonranın savunma sanayii teknolojilerimiz hazır.
Bunlar peyder pey sahaya sürülüyor. S.Arabistan gibi bir ülkenin insansız savaş uçakları için Bayraktar ile tarihi rekor kırarak bir anlaşma yaptığını biliyorduk. Ancak rakamlar ortada yoktu.
Bunu da bir İngiliz yayın organından öğrendik. 3 milyar doların üzerinde bir anlaşma olduğunu yazıyordu. Teknoloji transferi de yapıyor, ortak üretime de evet diyorduk.
Bunda hiçbir mazur yoktu.
Çünkü yazılımlar sadece ve sadece bize aitti. Asla istemediğimiz yerde kullanılamaz, ateşlenen füzeleri dilersek istediğimiz yere yönlendirirdik.
Direksiyon bizdeydi ve çok sayıda ülke artık Türkiye'ye bağımlı hale geliyordu. Amerika elindeki tüm silah stoklarını Ukrayna'dan tutun, PKK'ya, Libya'daki Hafter güçlerine kadar dağıtıp, eritiyordu. Bir nesil sonraki silahlarını kullanmaya yol açıyordu.
Ancak karada, denizde ve havadaki insansız hava araçlarında dünyada Türkiye'nin teknolojilerine yetişen yoktu. Fransız'ı, İngiliz'i, Amerikalısı Libya'da Türkiye düşmanı Hafter'e silah yağdırmıştı.
O Hafter'in bir generali bir Arap kanalında "Allah bu Türklerin cezasını versin. Trablus hükümetine verdikleri bir topla bizi perişan ettiler" diyordu. Spiker "Ne yani sizi bir top mu durdurdu?" diye şaşkınlıkla soruyordu. Bir topumuz bunu yapıyorsa, insansız hava araçlarımızın nelere muktedir olduğunu da siz düşünün. Bir Afrika ülkesinde bir SİHA'mız ile başkente yürüyen isyancıların durdurulup, Amerikan darbesinin önlendiğini de İngiliz medyasından öğreniyorduk. İngiliz Başbakan Churchill, Osmanlı'yı yıkmak için isyancılara tüfek dağıtırken, Meclis ayağa kalkıyor, "Bu silahları yarın bize karşı kullanırlarsa ne yaparız" diyorlardı. Churchill "Merak etmeyin bizim uçaklarımız var. O tüfekleri yerle bir eder" diyordu. O yüzden bugün dünyanın en güçlü sürü insansız hava araçlarına sahip Türkiye olmadan ne Akdeniz'de, ne Aden'de Batılı hiçbir ülke kendi başına bir halt yiyemez. Bunu biliyorlar ve görüyorlar.
ABD'de Yahudi lobisi ve düşünce kuruluşunun yayın organı Foreign Affairs önceki gün "Jeopolitik ve askeri önemi nedeniyle Türkiye paha biçilemez müttefik.
Tek seçeneğimiz yakın işbirliği... Erdoğan ile yüzleşmek zorundayız. Sırada bir lider değil. Türkiye'yi dönüştürdü. ABD anlaşmazlığı ağırlaştırmamak için karşı çıkmaktan çekiniyor" diye boşuna yazmadı. Evet Sırp Başkan Vucic'in ve başkalarının da dediği gibi bölgesel büyük gücüz. Ve itiraf ettikleri gibi bizden çekiniyorlar. Daha çok çekinecekler.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.