Şekerimin “Gıkı”
2019 yılı Haziran ayıydı. İngiliz BBC işi gücü bıraktı, Princess Üniversitesi'ne bağlı Arab Barometre adlı araştırma kurumuna binlerce dolar yatırdı. "Git benim için Arap dünyasında en beğenilen liderin kim olduğunu araştır" dedi.
Arap dünyasında tam 25 bin kişi ile yüz yüze görüştüler. Erdoğan yüzde 51 ile hepsine fark attı.
BBC bu durur mu?
2022'de yine binlerce dolar yatırdı aynı kuruma "Git bak bakalım bir değişiklik var mı? Onu araştır" dedi.
Arap ülkelerinde bu defa tam 23 bin kişiye aynı soru yönetildi. Dünyada en beğendikleri lider kim diye.
Anketten yine "Erdoğan" çıktı. Sudan ve Ürdün'de Erdoğan yine birinciydi ama aldığı oy bir öncekine göre az da olsa düşmüştü.
İngiliz yayın kurumu bununla teselli buldu.
"Erdoğan'ın popülaritesi düşüyor" diye yazdı. Ancak satır aralarında Irak ve Fas'ta popülaritesinin patladığını da yazmadan edemedi.
4-5 ay önce burada bahsetmiştim. Arap gençleri arasında yapılan bir anket daha vardı. O ankette Arap ülkelerinde yaşayan gençler en büyük müttefik olarak Türkiye'yi görüyorlardı. 18-24 yaş grubu gençlerin yüzde 82'si ittifakla "Türkiye" diyordu. Bu ankete Türk medyası yeni uyandı.
Dün bu haberler servis edildi. Önemli değildi.
Burada konuşulması gereken 220 milyonluk bir coğrafyanın neden Türkiye'yi en güvenilir müttefik bulduğuydu? Bu sorunun cevabını vermek de zor değildi. Erdoğan sadece Arap dünyasında değil, tüm Türk ve İslam aleminde son 20 yılda estirdiği rüzgarlar ve uyguladığı dış politika ile gönülleri fethetmişti.
Mazlumların, zulüm görenlerin sesi olmuştu.
Nerede Türk ve İslam alemine saldırı varsa oraya koşmuş, saldırılara en güçlü direnci veren tek lider olmuştu. Bugün Afrika'nın büyük bölümünde de Türkiye ve Afrika sevgisi gönüllerde tavan yapmıştı.
Hemen her ülkede yapılan yürüyüşlerde artık Türk bayrağı ve Erdoğan posterleri taşımak bir gurur kaynağı olmuştu.
Avrupa'ya bakınca durum biraz farklıydı.
Çünkü Avrupalı gençler ABD hayranı.
Halbuki o ABD yıllarca 2.Dünya savaşını öküzün trene baktığı gibi izlemiş, tüm Avrupa başkentlerinin yıkılmasını, Londra'nın yerle bir olmasını beklemişti.
Milyonlarca insan mezarlara gömüldükten, Avrupa'da taş taş üzerine kalmadıktan sonra müdahale etmişti. Böylece kurtarıcı kahraman olarak Avrupa'ya girmiş, kıtanın yarısını Ruslara vererek dünyanın başına komünizm ihraç eden Sovyetleri bela etmiş, bu uğurda da milyonlarca insanın ezilmesine, katledilmesine ortak olmuştu.
Avrupa'yı da 80 seneyi aşkın bir süredir kucağına oturtmuştu.
Avrupa'da zalimini sevenlerin furyası vardı.
Aynı durum Japonya için de söz konusuydu.
ABD uçakları Japonların sanayi kenti Nagazaki ve Hiroşima'ya iki atom bombası bıraktığında iki şehir de haritadan silindi.
Yüzbinlerce kişi öldürüldü.
Bugün Japon gençleri arasında, dedelerini iki şehirle birlikte mezara gönderen ABD'ye olan sevgi çığ gibi büyüyor.
Pekin'le tarihi düşmanlığı olan Japonya'nın, Çin'de büyüyen ekonomi ve silah sanayii korkusu nedeniyle Amerika ile sağlam ittifaklar yapması, adeta takla atması bu sevgiyi daha da körüklüyor.
Katillerini bugün kurtarıcı ve kahraman gören bir toplum oluşturuluyor.
Sonuçta her şey algı yönetimi. Osmanlı'yı parçalamak için Ermeni ve Rumları örgütleyip, silahlandıran, ayaklandıran ve insanlarımızı katlettiren İngilizlerin elçisi gelmişti İstanbul'a. CHP milletvekili anılarında o İngiliz elçiyi Haydarpaşa'da karşılamak için gençleri nasıl örgütlediklerini ballandırarak anlatıyordu.
Hatta gençlerimiz atları söküp, yerlerine geçerek Taksim'e kadar elleriyle çekmişlerdi arabayı.
Osmanlı'yı parçalara ayıran, yüzbinlerce insanımızı öldüren İngilizin elçisine ve arabasına AT olmuşlardı büyük bir coşkuyla. Sürüleri algıyla nereye götürürsen oraya taşınırlardı.
Bizde ecdadımızı öldüren, topraklarımızı gaspeden Batı'ya aşık olan, "Aaah İngiliz Mandası olsak", "Ahh Amerika'n Mandası olsak" diye açık açık yazan ve konuşan siyasetçilerimiz olursa, e tabii bunların torunları da ne yapacak? Bugün katillerini sevecek. Bu ülkeyi terk edip, Batı'ya taşınacağını söyleyecek hale gelecek. Bunu da Atatürk maskesinin ardına saklanarak yapacak ve ona en büyük hakareti edecek.
Disney plus Atatürk dizisini kaldırdı diye bugün gıkını çıkarmayan sanatçılarımız var. Hepsi Gezi'de Atatürk tişörtleri ile yürüyordu, terörist APO tişörtlülerle yanyana. Hatta Che Guevara tişörtü giyenler bile vardı. Şimdi İngiltere'ye yerleşti bu "Atatürkçüyüm" diyenlerden bazıları. Onlar gibi bir sürü sanatçı da Disney Plus ila milyonlarca dolarlık anlaşmalar yaptılar.
Dizi çekmeseler bile her yıl paralarını tıkır tıkır alıyorlardı. Onlara "Gelin Türkiye'deki bir kanal için dizi çekin" teklifleri yağıyordu. "Şekerim ben Amerikan şirketiyle ile anlaşma yaptım milyon dolar milyon dolar. Türk kanalına çekmem" diyorlardı. Bir tanesi çıkıp da "Yahu Atatürk dizisini kaldıran bu platform ile çalışmam artık. Al ulan milyon dolarlarınızı" demediği gibi gıkını da çıkarmadı.
Londra'da, Paris'te yaşam güzeldi. Bunların ki cüzdan Atatürkçülüğüydü!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Katiller panikte (25.11.2024)
- CHP'ye Trump darbesi (24.11.2024)
- Yumruklar konuşuyor (21.11.2024)
- Musk savaşı başladı (18.11.2024)
- "Trump; "Ben deliyim" (16.11.2024)
- İyiler de kazanır ama... (14.11.2024)
- Ödleri neden patlıyor? (11.11.2024)
- “Türkiye Günleri” yolda (09.11.2024)
- Trump namlunun ucunda (07.11.2024)
- Amerikan "ot"ları (04.11.2024)