BEKİR HAZAR

1850

KÜRESEL karar vericiler, hesaplarını tutturmak için en kullanışlı eleman veya ülkeleri belirler. Nakış gibi işleyerek harekete geçirirler. Bu uğurda da çarpışacak, dünyayı kaosa sürükleyecek planlar yaparlar.
Zira kaos olmadan, kan dökülmeden, toplu ölümler olmadan yeni bir dünya düzeni kurulamaz.
Küresel karar vericiler 1.Dünya Savaşı'nda İngiltere'yi büyütüp süper güç yaptı.
Ancak sanayi ve teknolojide hızla ilerleyen ABD, küresellerin yeni limanı olunca işler değişti. 2.Dünya Savaşı sırf kullanışlı eleman ABD'nin gücü aşkına çıkarıldı. Tabii öncesinde büyük hazırlıklar ve operasyonlar yapıldı. Dünyaya tüm ülkeleri meşgul edecek düşmanlar lazımdı. Komünizm ve Faşizm gibi kullanışlı ve çatışmacı ideolojileri yayarlarsa kaos da beraberinde gelecek ve kurtarıcı olarak yeni argümanlar devreye sokulacaktı. Böylece dünyada istedikleri düzeni kuracaklardı. Bu amaçla Almanya'yı kullanmayı seçtiler. Almanlar tarih boyunca Ruslarla savaşmıştı. Son Çar'dan nefret ediyorlardı. Çar'a karşı öfke duyan Lenin'in Almanya'ya kaçmasını sağladılar. Münih Lenin'i kucaklayıp, besleyip sonrasında Rusya'ya gönderdi. Lenin'le Çar'ı devirip 1.Dünya Savaşı'nda çekilmek zorunda bıraktılar. Komünizmi ilan ettiler ve dünyaya yaydılar. Tabii bu komünizme bir de düşman lazımdı. Yine Almanya'yı kullandılar.
Küresel sermayenin en güçlü ailelerinin para yağdırdığı 2.Dünya Savaşı'nda Hitler'i doğurdular. İki ideolojinin çarpışmasından sonra bir kurtarıcıya ihtiyaç vardı. Hemen NATO'yu kurup, ABD'yi komutan yapıp dünya arenasına sürdüler. Böylece yeni bir dünya düzeni kuruldu.
Pandemi ve Ukrayna-Rusya savaşı da yeni bir "Düzen" planının ilk aşamasıydı.
Ukrayna'nın NATO'ya girmeyi düşünmesi bile Rusya'nın savaş başlatması demekti.
Bunu bilmeyen yoktu. Nitekim küresel tetikçi Soros'un dağıttığı yüzlerce milyon dolarla Ukrayna'da Rus yanlısı devlet başkanını devirip, Batı yanlısı, NATO'yu isteyecek liderleri başa geçirdiler. Savaş dönemine girilirken Yahudi Zelensky'i Ukrayna Devlet Başkanı yaptılar. Putin'in dört bir yanına da onu yönlendirecek Yahudi işadamları yerleştirdiler. Savaş döneminde Putin gittiği her ülkeye yanında Yahudi işadamı Abramowich'i de götürürken, buna bir anlam veremeyenler saf kalmıştı.
Türkiye tüm bu oyunları gördü. Ambargolara rağmen Savunma Sanayiinde hayal edemeyeceğimiz adımlar attı. İçimizde "Maket bunlar" diyen zavallılara rağmen yılda 6 milyar dolarlık silah ihracatı yapacak noktaya geldi. Bağımsız hareket etmeye başladı.
Batı'nın tamamı ABD emriyle Rusya'ya ambargo koyup, yüz milyarlarca dolar zarar ederken, Türkiye "Ben yokum" diyen tek cesur ülke oldu. Dış politikadaki muazzam hamleleri ile tüm çatışmalarda masa kuracak, tarafları oturtacak tek güç haline geldi.
Bugün Rusya Tahıl ambargosu uygularken tüm dünyada umut sadece Türkiye oldu.
ABD Dışişleri Bakanı bile "Bu sorunu ancak Türkiye çözebilir. Ankara'ya güveniyoruz" diyecek acze geldi. Avrupa başkentlerinde Kur'an-ı Kerimler alçakça yakılırken, Batılı siyasetçiler "Bu bir ifade özgürlüğüdür" diyerek çanak tutarken, Türkiye yeni bir hamle yaptı. Dışişleri Bakanlığı, tüm gönül bağımızın olduğu ülkelerde Sivil Toplum Örgütlerini de harekete geçirip muhteşem bir işbirliğine imza attı.
İslam ve Türk coğrafyasındaki devasa yumuşak gücünü başarıyla kullanan Türkiye'nin girişimiyle Birleşmiş Milletler'de "Kutsal kitapların yakılması insanlık suçudur" kararı çıkartıldı. Artık bu alçaklığa yol veren ülkeler, insanlık suçu işlemiş olacaktı.
Türkiye hem İsrail hem de Filistin Devlet Başkanının aynı anda Ankara'da ağırlayacaktı.
Netenyahu kalbinden rahatsızlanmasa bu operasyon da gerçekleşecekti. Halbuki bugüne kadar sadece Clinton döneminde Filistin ve İsrail başkanları ABD'de aynı anda boy gösterebilmişti. Bu noktaya gelebilen ikinci ülke Türkiye oldu.
Yeni NATO'nun bağımsız hareket eden tek ve en büyük ikinci gücü olan Türkiye, sömürgeciliğe de savaş açtı. Bugün Afrika'dan Fransızların kovulması boşuna değildi. "Artık Fransızca ana dilimiz değil" şeklinde diye haykırırken Mali Devlet Başkanının, o anda masasında Türk AKINCI-SİHA'nın olması da tesadüf değildi. Bu dünyaya bir mesajdı. Çin'in yeni atadığı Dışişleri Bakanı'nın ertesi gün ilk ziyaret olarak Türkiye'ye koşması da Lafonten'den masallar değildi… Erdoğan karşıtlığı ile bilinen Amerikan merkezli Foreign Policy adlı yayın organının bile "Türkiye kimsenin yapamadığını yapıyor. Erdoğan dönemi, üç temel dış politika fikrini takip etmede tutarlı oldu: stratejik bağımsızlık, güç ve refah." diye yazmak zorunda kalması da boşuna değildi. 1850'de Benjamin Siliman petrolü ilk defa damıttı ve dünya enerji savaşları başladı. Türkiye artık bu enerji savaşlarında söz sahibi… Bir günde 1850 otobüsün arızalandığı İBB tarzı dünyadan bihaber muhalefete rağmen hem de!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.