Çeneleri yorulacak
İTTIHATÇI dediğimiz Batı hayranı yerli hizmetkarlar, Osmanlı'nın son dönemlerinde Padişah'ın yetkilerini kısıtlayarak gücü neredeyse tamamen ele geçirdi. İkiye bölünen ittihatçılarda askeri rütbe olarak güçlü olan paşalar Almancı oldu. Osmanlı'yı Almanya'nın yanında savaşa sokmak için kendilerini paraladılar. Onların bu çırpınışları en çok İngilizlerin hoşuna gitti. Osmanlı'nın düşman ittifakında yer alması, parçalanmasını hızlandıracaktı. İngilizler bunu biliyor ve avuç ovuşturuyorlardı. Almancı ittihatçı paşalara minnettardılar. Osmanlı'nın geleceğin hazinesi petrol dünyasından atmak ve parçalara ayırarak bu topraklara konmak için imparatorluğun meşruiyetinin kalmaması gerekiyordu. Yani Osmanlı diye bir devletin yer yüzünden silinmesi gerekiyordu. Aksi halde Osmanlı devleti varlığını sürdürürse, Batı'nın işgal ettiği her karış toprakta hak iddia etme şansı vardı. Bu da başa bela demekti. Lozan anlaşmasını İngilizlerin uzun süre imzalamamasının nedeni Hilafetin hala varlığını sürdürüyor olmasıydı. "Kaldırın bunu" diye bastırıyordu Londra. Hilafetin kaldırılması ile birlikte Osmanlı Devleti tarih sayfalarına gömülerek tedavülden kalktı.
Yunanı denize dökerek, milyonlarca kilometre kareyi masada İngiliz'e, Fransız'a ve Atina'ya vererek yepyeni bir isimle küçülmüş bir ülke olarak dünya sahnesine çıktık. Kaybettiğimiz milyonlarca kilometre kare topraktan hak iddia edemeyecektik Batı'ya göre. Çünkü o topraklar Osmanlı'nındı işgalden önce. Ve şimdi Osmanlı diye bir devlet yoktu.
2023'te İsrail tam 19 kez Suriye'de hedeflere saldırı düzenledi. Tel Aviv'den kalkan uçaklar sürekli Suriye'yi bombalıyor ve dünyada kimsenin buna gıkı çıkmıyor.
Nedenini de kimse doğru dürüst açıklamıyor.
DEAŞ Trump'ın da dediği gibi ABD ve İsrail tarafından kuruldu. Hedef Suriye'yi terörle darmadağın ederek parçalamaktı. Böylece tıpkı Osmanlı gibi Suriye diye bir devlet de kalmayacak, tarih sayfalarına gömülecekti.
Çünkü İsrail, yıllar önce milyarlarca dolarlık doğalgaz-petrol kaynayan Golan tepelerini işgal etmişti. Ancak dünyada hiçbir devlet bu işgali tanımıyor, İsrail resmi olarak "Golan tepeleri bizim" iddiasını yeryüzüne kabul ettiremiyordu. Çünkü ortada hak sahibi Suriye diye bir devlet vardı. Eğer bu devlet ortadan kalkarsa, hak sahibi de mevta olmuş olacaktı.
Sonuçta dünya Golan tepelerinin İsrail'e ait olduğunu kabul edecekti. Hemen sınırımızın ötesinde oynanan oyun buydu. ABD sırf İsrail'in çıkarları için küresel silah ve petrol şirketlerinin baskısıyla Suriye'ye Tel-Aviv aşkına girerek, önce DEAŞ ile vurdu.
Ardından PKK ile yerleşerek, Golan tepelerine adeta kalkan oldu. Suriye devletini ortadan kaldırmak için adeta kendini yırttı.
Ancak Türkiye hesaplarında yoktu.
Ankara'nın Suriye'ye müdahalesi, ardından Rusya ve İran'ın da bölgeye dahil olması tüm hesapları değiştirdi. Bugün Suriye'de en büyük güç ve oyun bozucu Türk istihbaratıdır. Aynı oyunu trilyonlarca dolarlık petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip Libya'da da hayata geçirmek istediler. Hem bu ülkeyi işgal edecekler hem de parçalara ayırarak "Libya" adını tarihten silerek, hak iddia edecek tek bir yol bırakmayacaklardı. Ankara'nın orada da kararlı duruşu ve Türk istihbaratının büyük başarısı, Batının sömürgeci çakallarının tüm taktiklerini yerin dibine gömdü. Bugün Suriye'yi olduğu kadar Libya'yı da ayakta tutan ve yaşatan Erdoğan ve istihbaratımızdır. O yüzden Erdoğan'a yıllardır saldıran ve indirilmesi için kiliselerde dahi dua eden, bizim dünyadan bihaber muhalefete aşık bir Batı vardır. O nedenle şimdi Hakan Fidan'ın istihbaratın başından Dışişleri Bakanlığı'na getirilmesi hemen her gün bir Batı medyasında manşetlere çıkarılıyor. Fransa'da kan gövdeyi götürürken dün, bu ülke medyasının sayfalarında Hakan Fidan vardı. Tüm kriz yaşanan bölgelerde ortaya koyduğu operasyonel aklını sayfalarına taşımaları boşuna değildi.
Osmanlı'yı ortadan kaldırarak, 100 yıl boyunca bizi içeride saçma sapan tartışmaların içine soktular. İstihbaratımızın maaşları dahi CIA'dan geliyordu. Ve daha da kötüsü, maaşı verenler, MİT'e sadece kendi insanıyla uğraşma, vaktini Türkleri fişlemeyle geçirme izni veriyordu. Dışarıya kafamızı kaldırıp bakacak ne güç ne de akıl bıraktılar. Ancak son 21 yılda muazzam bir silkelenme başladı.
Artık dünya Türkiye'nin sınır ötesinde yaptığı operasyonları konuşuyor. Her kıtada muazzam bir gönüllüler ordumuz var. Geçmişte Türkiye'nin esamesi okunmazken bugün tüm yabancı askeri stratejistler, analistler, düşünce kuruluşları işi gücü bırakıp, "Türkiye bundan sonra ne hamle yapar"ı konuşuyorsa, ÇENELERİ YORULUYORSA bunlar tesadüf mü? Asla... Osmanlı'nın torunlarını daha çok konuşacaklar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.