Acı içinde acı
BİR ülke seferber oldu. Sırtına yüklediği yardım malzemesi ile yola çıkan teyzeler gördük. Evinden fırlayıp, yardıma koşarken TIR'ın altında kalarak can verenler de… Yaklaşık 800 bin kişi yardım çalışmalarına katılmak için gönüllü oldu. Havaalanlarında izdiham yaşandı. Herkes ne yapabilirim diye çabaladı. Kumbarasında biriktirdiği paraları deprem bölgesine gönderen yavrularımıza, oyuncağını gönderip üzerine harçlığını koyan evlatlarımıza tanık olduk. Onlarla gurur duyduk. Gözlerimiz yaşardı.
Devlet-Millet kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla el ele verdi. Yüzyılın en büyük felaketinde yaşanan büyük acıyı hücrelerinde hissederek, tüm dünyaya muazzam bir dayanışma örneği verdi. Yeryüzünden Türkiye'ye yardım ve destek yağdı. Her fırsatta Türkiye düşmanlığı yapan, provokasyonlara imza atan Yunanistan'da bile televizyonlar Türkçe şarkılarla yayını açarak el acımızı paylaştı.
Yunan profesör Çelendis "99'da bizim yaşadığımız Atina depreminin 1000 katı şiddetinde bu deprem" diye konuştu. Gazeteler Türkçe başlık atıp, acımıza ortak oldu.
Ancak yüreğimizin dayanmadığı bu devasa acımızın üzerinde tepinen, yaşadığımız büyük felaketi siyasi ranta çevirip, bundan oy devşirmeye çalışan bir güruh da nasıl tetikte beklediğini gösterdi. Zıpçıktı gibi ortalığa fırladılar. Yardım eli uzatan, acımızı paylaşan düşman kadar olamadılar.
Mikrofon uzattılar, devlete saldırı beklediler.
Depremzede "Devletimiz emniyetiyle, askeriyle, tüm gücüyle burada" deyince yayını kestiler. "Burada asker yok" diye yayın yaparken, askeri helikopterler üzerlerinden uçtu. Yıkılmış binaların üzerinde akbaba gibi gezip, devletine saldırmak, dünyanın en büyük felaketlerinden birinde ülkesini aciz göstermek için bir yerlerini yırttılar. "Japonya 9 şiddetinde deprem yaşadı, böyle olmadı" diyerek uzman kesildiler. Halbuki o deprem ülkeden 100 km uzakta okyanusta, yerin kat kat dibinde oluyordu. Dünyaca ünlü tüm deprem uzmanları, Türkiye'de 500 km'lik devasa bir alanda yere çok yakın yerde, binaların hemen altında depremin gerçekleştiğini bildiriyordu. "Aslında deprem yüzeye yakınlığı ve diğer faktörler birleştirildiğinde 11 şiddetinde" diyordu.
60 megatonluk nükleer bomba şiddetinde olduğunu açıklıyordu. Bir nükleer savaş başlığının 2 megaton olduğunu hatırlatarak.
"Böyle bir yıkıcı ikiz deprem yaşanmadı.
Türkiye tarihte ender rastlanan bir afetle karşı karşıya… Eşi benzeri yok. Bir yarımada kaydı." diyorlardı. Japon profesör Shinji Toda "Sıradışı iki deprem de yüzeye çok yakın.
Bizim yaşadığımız depremlerin 10 katı bir enerjiye sahip" açıklamasını yapıyordu. Tüm bu söylemlere kulaklarını tıkayan devlet düşmanları türedi. Hem muhalefet yapmak, hem de tiktok'ta takipçi sayısını artırmak için bölgeye giden bazı fenomenlerin, yalanlarla ortalığı ayağa kaldırdığını gördük.
Radyo dalgaları ile deprem haritası çıkaran askerlerimizi "Plakasız Jammer'larla sokaklarda gezenler var" diyerek tehdit gibi gösterdiler. "Macar kurtarma ekibini götüren otobüsün benzini bitti. Paraları kendileri ödedi. Su almak istediklerinde döviz talep edildi" yalanını atan vicdansızlara bile şahit olduk. Macaristan elçisi "Bir yerli ödedi yola çıkmadan daha İstanbul'da benzinimizi.
Başka yerde ben kurabiye ararken, dükkan sahibi elindeki poğaçaların yarısını verdi" diyerek Türk halkının nasıl yardımsever olduğunu haykırıyordu. Poğaçasını bile paylaşan eli öpülecek insanlarımız olduğunu gözlere sokuyordu. Ancak bu devlet düşmanı kullanışlı eleman gözleri, asla bunları görmezdi. Onlarda vicdan ve merhamet yoktu. Depremin birinci günü "Bundan nasıl oy çıkarırız" derdine düşecek kadar vicdansızlardı. Onların bu halde olması normaldi. Çünkü ilk günden yeryüzünün en büyük afetinde oy devşirmeye çalıştıkları muhalefet bile "Belediyemiz çalışıyor, tutuklayın bizi" diyerek acıyı oya tahvil etme peşindeydi. Yüzyılın afetini, "Senin belediyen, benim belediyem" noktasına taşıyacak, "Devlet CHP'li belediyelere yardım etmiyor" yalanını uyduracak kadar deprem rantçısı bir muhalefet vardı ortada. Onları CHP'li adana belediyesi "Devletin tüm birimleri ile birlikte koordineli çalışıyoruz" diyerek yalanlıyor ama gıkları çıkmıyordu.
Yüzyılın felaketiyle Millet olarak acı içinde yaşarken, bozulan morallerimizi yerin dibine sokmak, kora dönüşen acımız üzerinde tepinmek için kendini yırtanlar, iftiralarla sosyal medya dahil her platformda yalan depremlerinin fayını tetikleyenler güruhu… Şunu bilin ki;
Bu Millet sizin afette ve acıda bile kime, neye çalıştığınızı çok iyi biliyor, çok iyi görüyor.
Battaniyeye zam yapandan, bir farkları yok bu güruhun. En acı günümüzde bile o parayı artırmaya çalışıyor, bunlar da oyları.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.