BU ülkede hem devleti yönetmeye talip olup hem de Suriye'deki PKK'nın kolu YPG için "Bize niye saldırsın. Vatanlarını koruyorlar" diyen siyasetçiler çıktı. O YPG'nin silah ve bomba eğitim mezuniyetinde konuşuyordu önceki gün bir Albay.
"Başarılarınızın devamını diliyorum" diyordu.
Amerikalıydı o Albay. Suriye'yi parçalara ayırmaya çalışan Amerika'nın kimlere eğitim verdiğini bilmeyen yoktu bu dünyada.
Washington çıkarlarına kim hizmet ederse onlara silah da yağdırıyordu. Terör örgütleri kurmayı adet edinmiş bir ülkenin Albayı'na alkış tutuyordu hizmetçi bombacı uşaklar.
Amerikan'ın PKK'ya taktığı YPG maskesini bilemeyecek durumda olduğunu gösteren o siyasetçi, geçtiğimiz günlerde "Özgürlük ve demokrasi"den bahsediyordu. En güzel cevabı CHP'nin eski lideri Deniz Baykal'ın kızı verdi. "Özgürlüğü ve demokrasiyi Türk Milleti için istiyorum. Bu da Türk Milleti ile birlikte inşa edilir. Amerikan hamburgercisinde veya Londra'nın tefecisinde değil" diyordu. Bazı kafalar hemen linç etmeye başlıyordu sosyal medyadan. Çoğu PKK ve FETÖseverdi.
Onlar da Batı başkentlerinde hamburger yiyordu.
Bizde bir 6'lı masa vardı. Aslında bu masada 6 kişi varmış gibi görünüyordu.
Ancak masanın üzerindeki örtünün altında ABD'nin kölesi PKK'nın siyasi kanadı HDP ile FETÖ de vardı. Harmanlamayı bilen ve görünmesini istemediklerini ya örten ya da üzerine kılıf çeken bir Sam Amca vardı. Akıl tutulması içine sokulanların bu ülkede Amerika'nın terörist ordusu PKK'nın HDP'sine kaç bakanlık verebileceği konusunda kafa patlattığı günlere geldik artık. Komünist PKK'nın siyasi kanadı Diyaneti bile istiyordu.
Dışarıda silahlandırılıp, yuvalanıyorlar, pusuya yatırıyorlar, saldırıyorlar, içeride de devleti yönetmeye talip oluyorlardı. O yüzden Aslı Baykal'ın "Özgürlük ABD hamburgercide veya Londra'nın tefecisinde kazanılmaz" sözleri büyük önem taşıyordu.
O PKK yılanının derisini soyup YPG kılıfını üzerine geçirdiği ABD'nin korumasına rağmen Türkiye dün tarihin en büyük operasyonlarından birini gerçekleştiriyordu.
Taksim'deki bombalı saldırının intikamı bin misliyle alınıyordu. Hem de dünyada sadece dört beş ülkenin başarabileceği bir operasyonla... İki ülkede aynı anda terörün oksijen aldığı her alan vurularak yerle bir edildi. Ben bu satırları kaleme alırken tam 89 hedef imha edilmişti. Bir gecede ilk kez terör kampları bu kadar başlarına hiç yıkılmamıştı. "Buraya gelemezler" dedikleri yerler bile havalara uçuruldu.
Dokunulmaz olmadıkları sözde yöneticileri bile toprağa gömülerek gösterildi. Türkiye tüm dünyaya bir gece ansızın her yere rahatlıkla gelebileceğini bir kez daha ilan etti.
Bu ülkeye bombacı katiller gönderenler, sokakta yürüyenlere, çocuklara bile saldıranlara vurulan darbeye en büyük tepkilerden biri PKK-FETÖ aşığı olduğunu gösteren bir hainden geldi. Amerika'ya çağrı yapıyordu bu terörist aşığı kadın gazeteci.
"Durdurun Irak ve Suriye'deki Türkiye'nin operasyonlarını" diyordu. 6'lı masanın bir numarası geçtiğimiz günlerde yurtdışına çıktığında bu kadın gazeteci ile yan yana gelip poz veriyordu. Onu, "Durdurun bu operasyonları" diye Amerika'ya yalvaran bir zavallıyla kimler, neden yan yana getiriyordu bilemiyorum.
Sonuç olarak kim hangi noktada olursa olsun terörün inlerine dün tarihin en büyük darbelerinden biri vurulmuştur. Türk Ordusu'nun alnından öpülecek aslanları yerli ve milli mühimmatlarla hedefleri tam isabet vurmuştur. Bu ülkede savunma sanayiimizin büyük başarılarını itibarsızlaştırmak için yırtınan, silah üretenleri yargılayacaklarını söyleyen bazı ittihatçı kafaları da kahreden muazzam bir operasyona imza atılmıştır.
Ben bu satırları bitirirken saatler 15.00'i gösteriyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm dünyanın konuştuğu tarihi bir operasyona imza atıyor, terör tarlalarını vuruyordu. Muhalefetten bir tek Meral Hanım'dan operasyona destek mesajına tanık oluyorduk. Acaba diğerlerini kaçırdım mı diye fondaş medyanın haberlerinde sörf yaptım. Muhalefetten başka ses göremedim.
Dün pazardı, herhalde uyuyorlardı.
Uyuyamayanlar Amerika'daki terörü besleyen hamburgeciler ile Londra'daki terör finansörü tefecilerdi. Gözlerine uyku girmedi.
Kahırlarından öldüler. Gönderdikleri o kadar silah, mühimmat ve eğittikleri teröristler hurdaya çıkmıştı. Tabii üzüleceklerdi!..