DÜNYA siber savaş dönemine girdi. Herkes tekrar patlayan ve yakalananlardan yüzde 52'sinin öldüğü Corona salgınını konuşuyor. Tekrar o pandemi günleri geri dönecek mi kabusu yavaş yavaş dünyayı sarıyor. Rusya ve Ukrayna savaşının dünya ekonomilerini sarstığı şu günlerde hangi ülkeler batacak, hangi bankalar iflas edecek, kriz atlatılacak mı yoksa daha da derinleşecek mi sorularına cevap aranıyor. Enerji krizi, doğalgaz ambargolarının getirdiği fiyat zıplaması gibi konuların devletleri sarsması birinci gündem maddesi… Ancak tüm bunlardan farklı olarak ülkeler arasında muazzam bir istihbarat savaşları da yaşanıyor. Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi NSA 30 bin kişilik bir ordu kurdu. Askeri istihbarat teşkilatı olarak ülkede en üst konumda olan NSA çalışanlarını seçerken birinci madde olarak bilimsel etiketine bakıyor. Çünkü NSA çalışanlarının büyük çoğunluğu matematikçi. Dünya artık perde arkasında muazzam bir siber savaşlar dönemine girdi. Matematikçiler, yazılımcılar artık istihbarat teşkilatlarında birinci öncelikli eleman halne geldi. NSA matematikçi ordusu sayesinde dünyadaki tüm ülkelerde 3 milyon kişiyi aynı anda dinleyebilecek hale geldi. Bankalara, hesaplara, şirketlerin tüm dökümlerine sızabilecek hale geldiler.
Öyle ki; ABD ve İsrail ortak geliştirdikleri bir virüsle, İran'ın nükleer tesislerine dahi girip, arıza çıkardılar. Şöyle bir düşünün.
Muazzam bir tesis kuruyorsunuz, binlerce km öteden bilgisayardan gönderilen bir virüs o tesisi çalışamaz hale getirip, kilitliyor. The Economist son kapaklarından birinde karanlık şehirleri boşuna ekrana getirmedi. Bir virüsle ülkeleri karanlığa gömmek artık teknolojik olarak mümkün… Siber saldırılarla, bir hasım devletin iletişim, sağlık, bilgi sistemini, enerji, ulaşım ağlarını, finansal piyasaları ve bankacılık sistemlerini, elektrik ve su tedarik ağlarını, komuta ve kontrol sistemlerini, askeri veya diğer kritik altyapılarını hasarlı ve kullanılamaz hale getirmek konusunda ordular oluşturuyor. Bu nedenle Türkiye'de milyonlarca gencimizin TEKNOFEST ile gelişen teknolojiler üzerinden yarışa sokulması, bu uğurda büyük organizasyonlar ve istihdam yapılması ülkemiz ve geleceğimiz adına büyük önem arz ediyor. Hackerlar, bilgisayar korsanları artık istihbarat teşkilatlarında istihdam ediliyor, matematikçiler, yazılımcılar el üzerinde tutuluyor. Ülkelerine ihanet eden mühendisler, askerler yüksek maaşlarla bu siber ordularda göreve getiriliyor. Nitekim çok sayıda FETÖ'cü darbeci subayın ABD'de NSA'de çalıştırıldığı artık bir sır değil. Gönüllü olarak koşarak gidip bir yabancı istihbarata uşaklık edecek kadar küçülüyorlar.
İsrail istihbaratı MOSSAD geçtiğimiz yıllarda "Bizim en büyük silahımız gönüllüler ordusu. Binlercesi var. Dünyanın dört bir yanında istihbarat yağdıran bu yabancı gönüllüler, aldığımız verilerin yüzde seksenini sağlıyor" diye iftiharla sunuyordu.
Türkiye de son yıllarda bu alanda büyük atılımlar yaptı. Terör örgütlerinin liderleri, yöneticileri, sınır dışında, en ücra köşelerde, girilemez denen dağlar ve mağaralarda dahi nokta atışı ile imha ediliyor. Suriye'de Amerikalı generallerin gözü önünde terörün üst düzey elemanları, bir tuşa basılarak arabasında havaya uçuruluyor. Tüm bunlar hem yapay zekaya sahip, öldürücü dron ve İHA'larla gerçekleştiriliyor hem de gelen istihbaratla. Peki bu istihbarat nasıl geliyor?
Bunu anlamak ve görmek de hiç zor değil.
100 yıldır kendi ülke sınırları içine aptalca kavgalarla hapsedilen Türkiye, son yıllarda sınır ötesi muazzam çalışma, yatırım ve operasyonlarla Osmanlı coğrafyasından tutun, Afrika'dan Asya'ya, Balkanlardan Kafkaslara kadar her yerde gönülleri fetheden bir ülke haline geldi. Artık gönül coğrafyamızla kucaklaşmamız da peşinde GÖNÜLLÜLER ORDUSU'nu getirdi.
Irak'taki peşmergeden tutun, Suriye'de Kürt ve Arap'a kadar binlerce insan seve seve Türkiye'ye bilgi ve istihbarat yağdırıyor.
Böylesine bir güç her ülkeye nasip olmuyor.
O yüzden Pentagon'daki en derin isimler, Amerikan kongresine gidip "Türkiye'yi kaybedecek çalışmalara imza atmayın.
Türkiyesiz bölgede hiçbir şey yapamayız" diye saatlerce brifingi boşuna vermiyor. O yüzden dünya medyası "Türkiye Afrika'yı fethediyor, her yerde kazanımlar elde ediyor" diye laf olsun misali yazmıyor. Gittik son olarak Libya'daki Gönül dostlarımızla anlaşma imzaladık. Artık Libya topraklarında da, Libya karasularında yani Güney Kıbrıs'ın dibinde de petrol ve doğalgaz arayacağız.
Bu anlaşma Avrupa'yı çılgına çevirdi. Daha anlaşmanın metnini görmeden "Ne işi var Türkiye'nin Libya'da. Olamaz" diye dün anırmaya başladılar. "Ne işi var" nakaratı bize yabancı gelmiyor. Bunu içeride telaffuz edenler de çok. Batı aşkına bilerek veya bilmeyerek kimlerin gönüllüler ordusuna hizmet ettiklerini de artık siz düşünün!