CUMHURBAŞKANI Erdoğan ile Cezayir'e gitmiştik. Başkent Cezayir'in ana meydanına girince şok olmuştuk.
Binlerce insan meydana toplanmış "Erdoğan" diye tempo tutuyordu. Türkiye sevgisinin tahmin edilenin de ötesinde olduğuna orada tanıklık etmiştik. O ziyarette tarihi anlaşmalara imza atılmıştı.
O günden sonra yıllarca Fransız sömürgesi olmaktan kurtulamayan Cezayir'de devlet olarak bir başkaldırı başlamıştı.
Halk Fransızca konuşuyordu.
Kanlı sömürgeciler zorla bunu dikte etmişti. İşte Erdoğan'ın o ziyaretinden sonra Fransızca'ya karşı kampanyalar başladı. İki bakanlık artık resmi yazışmalarda Fransızcayı kullanmayacağını açıkladı. Okullarda da Fransızca eğitim kademeli olarak kaldırılacaktı. Geçtiğimiz haftalarda Fransa Devlet Başkanı Macron Cezayir'i ziyaret etmişti.
Fransızca değil İngilizce "Hoş geldin" yazılarıyla karşılandı.
Devlet Fransa'ya artık "Sizin dilinizden kopuyoruz" mesajı veriyordu. Cezayir ziyaretinde bir gazeteci Erdoğan'a "Türkiye Cezayir ilişkilerinde Osmanlı sömürgeciliğinden farklı ne var" sorusuna verdiği cevap ders niteliğindeydi. Erdoğan "Osmanlı sömürgeci olsaydı, sen bu soruyu bana Fransızca değil Türkçe sorardın" diyordu.
Osmanlı gittiği yerlerde hiçbir zaman sömürgeci olmadı. Tam tersine zalimlerden ve zulümden, soyguncu kan emicilerden kurtarıcı oldu. Tam anlamıyla bir "Gönül İmparatorluğu" kurdu.
Rusya, Ukrayna savaşında ABD'nin dümenine girerek kendilerine ambargo uygulayan ve Kiev'e silah yağdıran Avrupa'ya, "Taraf olmayın" çağrıları yapıyordu. "Eğer Moskova'ya tavır alır, Ukrayna tarafını seçerseniz bir bakarsınız Balkanlar karışır, savaş Avrupa'ya sıçrar" diye tehdit yağdırıyordu.
Nitekim bugün gelinen noktada Ruslara çok yakın olan Sırplar, Arnavutlarla, Boşnaklarla ve Hırvatlarla savaşın eşiğine geldi. Olası kan dökülmesini Erdoğan'ın bölgeye yaptığı son ziyaret engelledi. Erdoğan "Gönül İmparatorluğumuz" içinde yer alan topraklarda Osmanlı şefkatiyle tüm taraflarla görüşerek savaş tamtamlarını durdurdu. Dünyanın krizlerle sarsıldığı bir dönemde savaşın Avrupa'ya sıçramasını adeta engelledi. Hırvatistan Cumhurbaşkanı Milanoviç'in, Erdoğan ile yaptığı basın toplantısında "İlla ki kurallar vardır ama yeni kuralları da sadece zeki ve cesur olanlar getirir" şeklinde sözler sarfetmesi boşuna değildi.
Türkiye'nin o bölgede lideriyle yeni kurallar koyacak ve krizleri önleyecek kadar büyük ve güçlü bir ülke olduğunun altını çiziyordu.
Boşnaklarla birlikte Hırvatistan'a da saldırma planları yapan Sırbistan Cumhurbaşkanı ise "Başkan Erdoğan'ın ülkesini nerelere getirdiğini iyi görmek lazım. Her krizde ve küresel meselede çözüm için aranan, güvenilir ve sözü geçen bir lider." diyordu.
Birilerinin Balkanlar üzerinden savaşı tüm Avrupa'ya yayma girişimlerinin, Erdoğan'ın sözü dinlenerek durdurulduğunu ima ediyordu.
Başkan Erdoğan'ın birbirleriyle problemli ve savaşan veya savaş riski içindeki ülkelerin her biriyle olumlu ilişkisi ve güvenilirliği tüm dünyada yankı buluyordu. Bir Fransız gazetesi, tüm liderler gibi Macron'un Erdoğan'ı hem kıskandığını hem de başarılarına ortak olmak için kendini yırtarak yancılık yapmaya çalıştığını yazıyor ve lideriyle dalga geçiyordu.
Gönül coğrafyamızdaki farklı din, ırktan ülkelerin Osmanlı özlemiyle bir araya gelme isteği kadar, Başkan Erdoğan'ın tüm dünyada "KAZAN KAZAN, EŞİT ORTAK, ÖRTÜŞEN MENFAATLERDE GENİŞ İŞBİRLİĞİ, MÜŞFİK GÜÇ, SÖMÜRÜYE KARŞI VE ADALETLİ DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI " adım adım meyvelerini veriyordu.
Nitekim gelinen son nokta;
Bosna Hersek'ten sonra Sırbistan ile de yapılan anlaşma sonunda ülkeler, artık sadece kimlikle ziyaret edilebilecek.
Bu husus önemli. Zira gönül coğrafyamızda pasaportsuz dolaşım yaygınlaşırken, yeni AB ve yeni NATO Türkiye'nin etkili öncülüğü ile şekilleniyor. AB'nin Türkiye'ye vize zorunluluğu ve serbest dolaşımı engellemesi deliniyor. Türkiye'nin etkisi artıyor. Enerji krizlerinin sarstığı Batı'dan Türkiye'ye Avrupalı göçmen dalgası artık kapımızın eşiğine dayandı. Almanya vatandaşlarına "Kışın ülkeyi terkedin, aylık 750 euro kazanın" kampanyaları düzenliyor. Kışlık göçmen dalgasının bir numaralı rotası Akdeniz sahillerimiz. Herkes en güvenilir ülke olarak Türkiye'ye gelmek istiyor. Acayip şeyler oluyor. Ve olmaya da devam edecek!