TİCARETİ ön plana çıkararak adım adım tüm dünya ülkelerine ürünlerini satabilen yegane milletler arasına giren Türkiye, elçilik sayısını hızla artırıp, havayolları ile girmediği ülke kalmadı. Yıllardır kazıya kazıya ihracatını 2002'deki 28 milyar dolardan bugün 300 milyar dolarlara taşıyan Ankara, yakın bir gelecekte attığı adımların meyvesini katlayarak alacak hale geldi.
Üzeyir Garih ölmeden önce şirketi ile ilgili anılarını anlattı. Kuruluş aşamasında önünde iki seçenek vardı.
Ya 1 milyon gross tonluk birkaç gemiyle gidecek ya da bin tane 1000'er gross tonluk gemiyle bölünerek işe başlayacaktı. Bin gemiyi tercih etti. Böylece risklere bir gemiye değil bin gemiye yaymış oldu. Biri zarar ederse diğeri onu telafi edebilecekti.
İşte Türkiye de yıllardır buna benzer bir yatırım yapıyor.
Birkaç ülkeye bağımlı olmak yerine her ülkeye giderek ticaretini muazzam şekilde geliştiriyor. Yakın gelecekte çarpan etkisiyle ulaşılacak rakamlar hayal edemeyeceğimiz noktalara gelecek. Yeter ki daha daha üretelim. Yeryüzünde artık her kapıyı açabilen, her noktaya ulaşabilen bir Türkiye var. İngiliz finans sisteminin dünyaca ünlü şirketlerinde görev yapan üst düzey yöneticilerden son dönemde peşpeşe açıklamalar gelmesi boşuna değil. "Türkiye pandemi ve savaş şartlarına rağmen herkes batarken nasıl büyüyor" diye şaşkınlıklarını dile getiriyorlar. Halbuki Ankara'nın bir merkeze değil tüm merkezlere uzanan ticaret çeşitliliğini oluşturmasıyla riskler minimuma indi. O yüzden hep sürekli bu sütunlarda "Görün bakın neler olacak" diyoruz. Çünkü Türkiye çaldığı her kapıda "Müşfik ortaklıklar" kuruyor. Batı gibi sömüren değil, "Kazan kazan" yöntemiyle ülkelere giriyor.
Yakalanan bu hızlı ivmeyi sadece ticaret de değil savunma sanayiinde de başararak çıtayı zirveye çıkardık. Yerli ve Milli üretimde yüzde 80 noktasına ulaşan savunma sanayiimiz tüm devletleri kıskandıracak noktaya geldi. Çok sayıda ülke Ankara'nın kapısında silah alımı için sırada bekliyor.
Güzel haberler peşpeşe geliyor. Nitekim BBC 5 gün önce ilginç bir analiz yayınlayarak bu noktaya dikkat çekti. Batı ülkeleri yakın zamana kadar Afrika'da DEAŞ benzeri terör örgütleri kurarak, kıtayı perişan ediyor, sonra "Terörle biz mücadele edelim" diyerek üslerle ülkelere girip yerleşiyordu.
Son dönemde Türk SİHA'ları Afrika ülkelerine adeta ilaç oldu. BBC "Türk SİHA'sı hayranlığı sadece Kafkaslar ve Doğu Avrupa ile sınırlı değil" diyor. Burkina Faso'dan ilerleyen terör örgütlerine karşı Togo'ya Bayraktar TB2 sevkiyatı yapıldığını duyuruyor. Nijer'in de Batı güdümlü isyancılara karşı 6 adet bayraktar TB2 satın aldığını ilan ediyor.
Libya'nın Hafter güçlerini Türk SİHA'ları ile bozguna uğrattığını hatırlatıyor.
Etiyopya, Fas ve Tunus'un da aynı SİHA'ları aldığını belirtirken, Angola'nın da sıraya girdiğini, Afrika'yı Bayraktar TB2 aşkının sardığını vurguluyor. Nijer'de hem Fransa hem de ABD'nin insansız hava araçları üsleri olmasına rağmen bu ülkenin Türk SİHA'larına yönlenmesini anlamlı buluyor.
Finalde bakın neler yazıyor;
"Hem Togo hem de Nijer için Türkiye ile tedarik ortaklığı, eski sömürgeci güç Fransa ile yakın güvenlik ortaklıklarına bağımlılığı azaltma konusundaki kamuoyu tedirginliğini giderme bakımından siyasi açıdan da faydalı. Ankara açısından da cazip yanları var:
'İHA diplomasisi' ve askeri ortaklık, Başkan Erdoğan'ın Sahra'nın güneyine yönelik dış politikasında önemli bir araç haline geldi ve havaalanıyla diğer kilit altyapıların inşası gibi daha uzun süredir devam eden politikaların tamamlayıcısı oldu." Uzun vadede gönül-ticaret ve askeri bağlarını daha da güçlendirip, artırarak, ortaklıklarını muazzam seviyeye çıkaracak bir Türkiye geliyor. Bu nedenle içimizde kullanışlı birileri Bayraktar'ı yargılamaktan bahsediyor. Seçim öncesi itibar suikastleri düzenleniyor.
Gerilim tırmandırılmak için her türlü saldırıyı, operasyonu ve provokasyonu mübah gören ve bunun en şiddetli hallerine hazırlanan bir Batı ile karşı karşıyayız. Afrika'da, Asya'da, Ortadoğu'da, Kafkaslarda ve Balkanlar'da Türkiye'nin artan Müşfik GÜCÜNE dayanamayanların, tüm işbirlikçileri kullanabileceğini, her türlü alçaklığı yapabileceğini asla unutmayalım. At koşturdukları ülkelerde Türk yazılımı hava araçları ve silahları dolaşmaya başladıkça, Katil yüzlerini gösterecek kadar aşağılıktır bunlar. Çünkü büyüyen Türk nüfuzu karşısında çıldırıyorlar ve bağımlı hale getirdikleri ülkeleri de, yüz milyarlarca doları da kaybetme riskiyle karşı karşıyalar!