ADAM Türkiye'yi hazzetmiyor. Bir zamanlar bütün Batı istihbaratlarına "Türkiye ile işbirliği yapmayın" çağrıları yapıyordu. Interop adlı bir güvenlik şirketi kurmuştu. PKK ve Suriye kolu YPG'yi eğitiyordu. Özel şirket olduğu için İsrail "Bizim haberimiz yok" diyerek güya bu işten yırtıyordu. Bir çok ülkede yasadışı operasyonlar yapıyordu. İran'da nükleer fizikçilere suikastler de onların işiydi. En son Ukrayna'da eğitim verdikleri ortaya çıktı.
O adamı bana bir Türk işadamı anlatmıştı.
Emekli olduktan sonra Türkiye'ye gelerek işadamımızı villasında ziyaret etmiş. Sessizce evin duvarlarında, tavanında bazı yerleri işaret etmiş. Misafir gittikten sonra işadamımız duvarlarda işaret edilen yerleri parçalamış.
Leblebi gibi kamera ve dinleme cihazları fışkırmış evinden. İsrail istihbaratı MOSSAD yerleştirmiş. Cem Uzan 6 yıl önce Paris'te kahve içerken anlatmıştı bu olayı bana. E zaten evine gelen de yeni emekliye ayrılmış ve MOSSAD'ın da Başkanıymış. O bilmeyecek de kim bilecek? Adı Danny Yatom. Hem Genelkurmay başkanlığı yaptı hem de İsrail istihbaratı MOSSAD'ı yönetti. Dün yeni bir şey yumurtladı. Yunan basınına demeç verdi.
"Türkiye Başkanı, ülkesini bir süper güç olarak görüyor. Erdoğan'ın amacı Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden canlandırmak." diyor Danny. E zaten Yunanistan'da bir Türkiye fobisi aldı başını gidiyor. MOSSAD eski başkanının bu açıklamaları da Yorgo'nun canını fena sıktı. Atina'da Türkiye ile yatıp kalkıyorlar. Ürettiğimiz silahları hergün canlı yayınlarda halka anlatıyorlar. "Daha da silahlanmalıyız" diye yırtınıyorlar. Türkiye korkusu Yunanistan'ı parasal anlamda Almanya'nın, askeri anlamda ABD'nin işgaline kadar götürdü. Osmanlı geliyor diye adeta ülkelerini sattılar. Artık gırtlaklarına kadar tam bağımlı hale geldiler. Ülke anahtarını verdikleri Almanya'nın Dışişleri Bakanı Baerbock hanımefendi, Yunanistan'ı ziyaret ediyor.
Yola çıkarken Ankara'ya mesaj gönderdi.
"Türkiye bizim için vazgeçilmez ortak" dedi. Yani "Yunanistan'a gidiyorum ama idare et. Milyarlarca euro alacağım var. Mecburum gitmeye." demekti "Vazgeçilmez ortak" açıklaması. Bugün gelinen noktada birçok ülke için artık Türkiye "Vazgeçilmez ortak" konumunda. Hatta bazıları için hayati önem taşıyor. Avrupa'nın geleceği, enerji koridorları anlamında Türkiye'nin elinde. AB'den ayrıldıktan sonra Türkiye ile ekonomik ortaklık anlaşması imzalayan İngiltere ile ticaret hacmimiz 18 milyar sterlini geçti. Rakamlar çığ gibi büyüyor.
İsveç ve Finlandiya'nın Ruslardan korunması da Türkiye'nin iznine bağlı. Dünya gıda krizine girme tehlikesiyle karşı karşıya. Tahıl koridoru ile dünyaya nefes aldıran da Ankara. ABD'de tüm düşünce kuruluşları "Pasifik'te Çin'e karşı kazanmak istiyorsak, Akdeniz, Karadeniz ve Ortadoğu'da sırtımızı Türklere dayamak zorundayız. Yoksa kaybederiz" diye bas bas bağırıyor. Bu duruma son 20 yılda gelindi. Ama kolay olmadı. Türkiye çok bedel ödedi. Ancak şimdi meyvelerini toplama zamanı.
Türkiye tam bağımsızlık yolunda hızlı adımlarla ilerleyip, silah sanayiinde yüzde 70 yerli ve milli noktaya gelince, kendi silahlarını üretmeye başlayınca birilerini korku sardı. İslam ülkelerine silah satışlarımızda patlama yaşanıyor. Batı "Türkler yazılımları ellerinde tutarak İslam ülkelerini kendine bağımlı hale getiriyor. Bu gelecekte İslam ülkeleri NATO'sunu oluşturabilir" diye ağıt yakıyor. Ruslar "Gelin savaşların seyrini değiştiren, tank, zırhlı araç sanayiini ve savunma sistemlerini toprağa gömen SİHA'ları birlikte üretelim" diyor. Acayip şeyler oluyor. Karabağ'a girdik diye Kanada SİHA'lar için gönderdiği optik kameralara ambargo koyarak bizi cezalandırmıştı güya. Onu da ürettik. Şimdi Kanada'da "Türk SİHA'sı alıp Ukrayna'ya gönderelim" diye milyonlarca dolarlık bağış kampanyaları başladı. Alman gazetesi Handelsblatt da bu konuyu gündeme getirip Kanada ile dalga geçiyor. Ukrayna'da Türk SİHA'larının Ruslara ağır darbe vurduğunu, savaş ve uçak gemileri, tanklar, helikpterler, uçaklar, uydular ürettiğimizi ballandırarak anlatıyor. "Almanya silaha 100 milyar dolar harcayacakken Türkler neredeyse tüm ihtiyacı için kendileri üretiyor" diye bağırıyor.
"Türkiye uluslararası silah teslimatında uluslararası bir OYUNCU haline geldi" diyerek ağlıyor, ihracatımızın üç katına çıktığını haykırıyor. Dışarıdan bakanlar durmaksızın büyüyen, devamlı GÜÇLENEN Türkiye'den bahsediyor her gün. İçeridekilerden ittihatçı kafa muhalefet ise "SİHA'ları yapanları yargılayacağız" diyor. Böyle bir muhalefeti Batı başkentlerinde kim istemez. Bu ittihatçı kafalar iktidara gelse Batı aşkına, silah üretimimizi durdurur mu? Vallahi onu bunu bilmem ama üretenleri hapse atmaktan bahseden bir zavallı zihniyet var ortada.
Neler olacağını düşünmek bile istemiyorum.